Akın ÖZÇER
4 Ekim 1997. İspanya‘nın demokratik bir hukuk devletine dönüşmesinin baş aktörü Kral Juan Carlos’un 1965 doğumlu kızı, tam adıyla Cristina Federica Victoria Antonia de la Santísima Trinidad de Borbón y Grecia, Barcelona’da Bask asıllı ünlü voleybolcu Iñaki Urdangarin ile dünya evine girmişti. Resmi unvanıyla Infanta (Prenses anlamında) Cristina aynı zamanda Palma de Mallorca Düşesi idi. 200 bin kişinin sokaklarda genç çifti alkışladığı o sonbahar günü, Complutense Üniversitesi’nden siyaset bilimi diploması, New York Üniversitesi’nden uluslararası ilişkiler yüksek lisansı olan Kraliyet ailesinin gururu Infanta Cristina’nın en uzun günlerinden biriydi kuşkusuz.
8 Şubat 2014. Palma’da mahkemeye ifadesini vermeye giden Infanta Cristina’yı yol boyunca “3. Cumhuriyet” lehine slogan atan öfkeli kalabalığın taşkınlığından korumak için İçişleri’ne göre 200 polis görevlendirilmişti. Bu hazin görüntü, bir zamanlar İspanyolların en çok güvendiği kurumların başında gelen Kraliyet’in kamuoyunda yıpranan saygınlığının somut göstergesiydi. Bu imaj kaybında belki de hiç rolü olmayan dört çocuk annesi Infanta Cristina, altı saatten fazla bir süre “Nóos” veya “Urdangarin davası” ya da “Babil operasyonu” olarak adlandırılan yolsuzluk davasında yargıç José Castro’ya sanık olarak ifade verdi. Kuşku yok ki 2014’ün 8 Şubat’ı, Infanta Cristina’nın yaşamındaki en uzun gündü.
Kraliyet ailesi mensubu bir kişinin, Kral Juan Carlos’un birinci dereceden yakınının yolsuzluk davasında ifade vermesi, öncelikle, içerikten bağımsız olarak, İspanyol demokrasisinin ulaştığı ileri düzeyi gösteriyor. Toplumda Kraliyet ailesi dâhil kimsenin ayrıcalığı olmadığı, herkesin eşit vatandaş görüldüğü algısını pekiştiriyor. Buna, Kraliyet ailesinin, çifti davanın başından bu yana temsil faaliyetleri dışında bırakarak, ayrıca Infanta Cristina’nın da yargıcın yönelttiği 400 soruya çoğu “bilmiyorum” şeklinde olsa da yanıt vererek katkıda bulunduğunu vurgulamak gerekir.
Yolsuzluk iddialarının damat Iñaki Urdangarin ile ilintisini ve bu ilintinin Infanta Cristina’ya kadar uzanıp uzanmadığını anlayabilmek için konunun içeriğini özet olarak da olsa aktarmak şart. İzleyen bölümlerde bunu yapmaya çalışacağım.
Nóos Enstitüsü
Enstitü 1999 yılında Barcelona’da bir dernek olarak faaliyete geçiyor. Kurucusu Barcelona’da yerleşik Şirket Yönetimi Yüksek Okulu ESADE’de (Escuela Superior de Administracion y Direccion de Empresas) öğretim üyesi Diego Torres bu derneği şirket yöneticiliği konusunda düzenleyeceği kurs, seminer ve konferanslara ve yapacağı yayımlara kamu fonları sağlamak için oluşturuyor. Ancak dernek 2003’e kadar kayda değer bir etkinlik gösteremiyor. Ta ki Diego Torres, ESADE’de öğrencisi olan Iñaki Urdangarin’i tanıyana kadar. 2003’te dernek yeniden yapılandırılıyor, başkanlığına Urgangarin getiriliyor ve çevresindeki birçok tanınmış kişi de yenilenmiş derneğe katılıyor. Yeni gelenler arasında Nóos’un hesap sorumluluğuna getirilen 1993’ten bu yana Kral’ın kızlarının özel sekreteri Luis Carlos García Revenga da var. Derneğin hesaplarını imzalama yetkisi bulunan bir kişinin Zarzuela Sarayı ile organik bağı bulunması Kraliyet için zayıf halkalardan birini oluşturuyor kuşkusuz.
Yeni faaliyet döneminde özünde kâr amacı gütmeyen Nóos Enstitüsü, Iñaki Urdangarin ve Diego Torres’in çevresinde yer alan şirketler ve ESADE ile doğrudan veya dolaylı ortaklık ilişkisine giriyor. Bu sayede Balear, Valencia ve Madrid özerk yönetimleri ve Telefónica S.A ve Repsol gibi çok uluslu şirketlerle ticari sözleşmeler imzalanması mümkün oluyor. Enstitü örneğin 2004’te “Valencia Summit”, 2005’te “Illes Balears Forum” gibi sonraki yıllarda tekrarlanan dev sportif organizasyonları gerçekleştiriyor. Bu organizasyonlar karşılığında söz konusu özerk yönetimlerden 5.8 milyon avro gelir sağlıyor. Hazine’nin verilerine göre Nóos Esnstitüsü’nün toplam geliri 16 milyon avroyu aşıyor.
Enstitü’nün çevresinde oluşturulan uydu şirketlerden olan ve Nóos Consultoría Estratégica SL ile birlikte Enstitü’ye milyonlarca avroluk gelir sağlamış bulunan Aizoon SL’in hisselerinden yüzde 50’si Infanta Cristina’ya ait bulunuyor. Infanta ayrıca eşinin başkanlığını üstlendiği bu şirketin başkan yardımcısı görünüyor. İşte Infanta’nın ifadeye çağrılmasına yol açan ilinti bu şirketle ilgili. Bu ilinti doğal olarak Kraliyet için zayıf halkalardan ikincisini oluşturuyor, her ne kadar iddia olunan yolsuzluğun boyutları bu küçük şirketin boyutlarını çok çok aşıyor olsa da.
Faaliyetlerle ilgili ilk kuşkular
Nóos Enstitüsü’nün faaliyetleriyle ilgili ilk kuşkular Balear Adaları özerk parlamentosunda sosyalist üye Antoni Josep Diéguez tarafından dile getiriliyor. Diéguez, özerk hükümetin Başkanı PP’li (Partido Popular) Jaume Matas’ı 22-25 Kasım 2005’te düzenlenen ve başarısız olan Turizm ve Spor Forumu için Nóos’a 1.2 milyon avro gibi büyük bir meblağ ödemekle eleştiriyor. Bu eleştiriler Matas’ı etkilemese de Kraliyet’i rahatsız ediyor. Saray’ın baskıları üzerine Infanta Cristina, Urdangarin ve García Revenga yönetimi Diego Torres’e devrederek Nóos ile ilişkilerini kesiyor. Hatta Urdangarin Telefónica S.A yönetimine giriyor ve 2009’da Washington’a tayin oluyor. Zarzuela Sarayı böylelikle Damat Bey’i tartışmalı bir şirketler ağından çekip aldığını düşünüyor ama daha sonra ortaya çıkan bilgilerden Washington’a gidene kadar Nóos ile organik bağını dolaylı yollardan sürdürmüş olduğu anlaşılıyor.
2007 yılında bu defa Palma Arena skandalı patlak veriyor. Balear’da özerk hükümet 2007 seçimleri ardından el değiştirince yeni Spor Bakanı sosyalist Mateu Cañellas, bir önceki özerk hükümetin Başkanı Jaume Matas’ı Palma de Mallorca spor kompleksi Palma Arena için bütçede öngörülen 48 milyon avro yerine 90.6 milyon avro harcadığını ve kamuyu zarara uğrattığını öne sürüyor. Bunun üzerine 2008 yılında soruşturma başlatılıyor ve dava açılıyor. 2009 yılında hakkında tutuklama kararı çıkan Jaume Matas partisi ile ilişkisini kesiyor ve tutuksuz yargılanmak için 2.5 milyon avro kefalet bedeli ödüyor. Jaume Matas 2012’de Palma Arena davalarının ilkinden altı yıl hapis cezasına mahkûm oluyor.
Nóos davası
Palma Arena soruşturması sırasında özerk hükümetin hesapları didik, didik edilirken, Nóos ve uydu şirketleri ile yapmış olduğu sözleşmeler de ortaya çıkıyor. Yargıç José Castro, elindeki belgelere dayanarak 2010 yılında, Palma Arena davasının bir türevi olarak Nóos Enstitüsü hakkında ayrı bir dava açıyor.
El País’in yayımladığı belgelerden birine göre, Iñaki Urdangarin’in başkanlığı döneminde (2004-2006) özünde kâr amacı gütmemesi gereken Nóos Enstitüsü, bazı özerk hükümetlerle, yapılmamış ya da değerinin çok üzerinde bir bedel karşılığında yapılmış işler için sözleşmeler imzalamış. Kamu idareleriyle imzalanan bu sözleşmelerin toplam bedeli 5.8 milyon avroyu buluyor. İddia makamı, Urdangarin’in bu sözleşmeleri imzalamaları için yönetimlere baskı yaptığına inanıyor; çünkü kamu idarelerinin hizmet almak için özel şirketlerle bu tür sözleşme yapmaları, ancak bu hizmeti almanın başka yolu olmadığının kanıtlanmasıyla mümkün. Bu da kamu ihaleleri açılmasını gerektiriyor doğal olarak.
Özetle iddia makamı, Enstitü’nün kendi oluşturduğu şirketler ağıyla kamu idareleri arasında imzalanan usulsüz sözleşmelerle alınan kamu fonlarıyla finanse edildiği görüşünü taşıyor.
Sonuç itibariyle Iñaki Urdangarin, Washington’da Telefónica S.A temsilciliği yapmakla bu davadan paçasını kurtaramıyor. Yargıç José Castro onu 29 Aralık 2011 tarihinde evrakta sahtecilik, vergi kaçırma ve kamu fonlarını kötüye kullanmakla suçluyor. 2 Ocak 2012’de açıklanan iddianamede Urdangarin ve ortağı Torres’in Enstitü’den 5.8 milyon avro aldığı, aynı miktarı aslında Balear ve Valencia özerk hükümetlerinden uydu şirketleri aracılığıyla (şirketlerin isimleri ve aktarılan miktarlar ayrıntılarıyla belirtilmek suretiyle) Enstitü’ye aktarmış oldukları vurgulanıyor.
Buraya kadar aktardıklarım davayla ilgili genel çerçeve. Konuya uzaktan bakanlar için bu davayla ilgili olarak son iki yıl içinde yayımlanan haberleri ayrıntılarıyla sunmanın anlamı yok doğal olarak. Ancak şunu eklemekte yarar var kuşkusuz. Bugün geldiğimiz noktada Iñaki Urdangarin ve ortağı Diego Torres, iddianamede yer alan suçları kabul etmeleri halinde anlaşmalı olarak dört yıl hapis cezasına mahkûm edilecekler. Aksi takdirde haklarında 12 yıl hapis cezası talep edilecek.
Kraliyet’in ödediği bedel
Zarzuela Sarayı, damat Urdangarin’in önünde sonunda cezaevine gireceği olasılığını hiçbir zaman göz ardı etmedi. Bir damadın bu duruma düşmesi ne kadar üzüntü verici olursa olsun, Infanta Cristina’nın, Kral’ın kızının herhangi bir cezaya mahkûm edilmesi Saray’ın hiç arzu etmediği bir olasılık kuşkusuz. Zarzuela Sarayı, davanın açılmasından bu yana sadece damat için değil Infanta Cristina için de Kraliyet’i temsil görevini askıya aldı yukarıda belirttiğim gibi. Cristina’nın medeni bir vatandaş olarak ifade vermesini de destekledi. Çünkü yargıç Castro ilk defa geçen Mayıs ayında Cristina’nın ifadesine başvurmak istediğinde gösterilen tepki kamuoyu tarafından iyi karşılanmamıştı.
Kamuoyundaki genel kanı o ki Cristina’nın, eşinin ortağıyla birlikte suçlandığı faaliyetler konusunda bilgisi yok. Ama o faaliyetler sonucu gelir elde etmiş bir şirketin kağıt üzerinde de olsa ortağı bulunuyor. Bu da kaçınılmaz olarak bir sorumluluk getiriyor. İşte Cristina önceki gün bu sorumluluğun bedelini ödedi.
İspanya’nın en üst kurumunu yakından ilgilendiren yolsuzluk öyküsü özetle böyle. Salı günü Türkiye ile İspanya arasındaki yıllık ikili zirvelerin beşincisi yapılacak. Bu yazımda zirve öncesinde medyamıza da yansımış olan İspanya siyasetinin güncel konularından biri hakkında okurları doğru biçimde ve üstün körü karşılaştırmalara yer vermeyecek şekilde ayrıntılı olarak bilgilendirmek istedim. Bilgi sahibi olmadan fikir beyan etmek hoş olmuyor çünkü.
Yazarlar
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
1.08.2025
26.06.2025
6.05.2023
24.05.2018
9.02.2018
24.04.2018
11.04.2018
28.03.2018
22.03.2018