Akın ÖZÇER
Amerikan başkanlık seçimlerine üç haftadan az bir süre kala anketlerde medya rüzgarını da arkasına almış olan Demokrat aday Hilary Clinton önde gidiyor. Cumhuriyetçi aday Donald Trump’ın sahtekârlık ve dezenformasyonla suçladığı büyük medyanın Bayan Clinton’un arkasında olduğu kimse için sır değil aslında. Bugünlerde kamuoyuna Clinton’un seçimi ezici bir çoğunlukla kazanabileceği mesajı veriliyor. İki aday arasındaki farkın Obama’nın 2008 seçimlerinde McCain’e attığı yüzde 7,2’lik (büyük seçmenlerde 173’e karşı 365) farktan daha büyük olacağı bile öne sürülüyor.
Bilindiği gibi, ABD Başkanı halk tarafından doğrudan değil, demokratik bulmadığım dolaylı bir yöntemle seçiliyor. Geleneksel olarak dört yılda bir, “Kasım ayının ilk pazartesisini izleyen salı günü” (1 Kasım’ın tatil olması nedeniyle bulunan formül) sandığa giden halk aslında partilerin 538 büyük seçmenine oy veriyor. Bu sayı senatör ve milletvekilli toplam sayısına eşit. Senato her eyaletten ikişer, Temsilciler Meclisi nüfusla orantılı olarak 435, başkent Washington DC de üç üyeden oluşuyor. Büyük seçmenlerin çoğunluğunu alan aday da Başkan seçiliyor kısacası.
Dolaylı seçimin diğer sakıncası, yüksek bir olasılık değil belki ama beraberliği de (269-269) mümkün kılıyor olması. (Oysa doğrudan oylamada böyle bir olasılığın gerçekleşmesi mümkün değil) Böyle bir olasılıkta, Başkan’ı Temsilciler Meclisi, Yardımcısı’nı da Senato seçiyor. Üç sandalyenin boş olduğu Temsilciler Meclisi’nde Cumhuriyetçiler ezici bir çoğunluğa (186’ya karşı 246) sahip. 8 Kasım’da ayrıca genel seçimler de yapılacağı için bu durumun değişmesi mümkün belki ama Demokratlar’ın çoğunluğa ulaşmalarının neredeyse imkânsız olduğu genel kabul gören bir tahmin.
8 Kasım’da ayrıca Senato kısmi seçimleri de var. Senato’nun 24’ü Cumhuriyetçiler ‘in elinde olan 34 sandalyesi yenileniyor. Demokratlar’ın kendi sandalyelerini koruyup karşı tarafın elindeki 4 sandalyeyi kazanması halinde Senato’da çoğunluğa ulaşmaları mümkün görünüyor.
Başkanlık seçimleriyle ilgili olarak bunları hatırlatmamın nedeni, adaylığının kesinleşmesi ve özellikle Latin ya da Müslüman karşıtı söylemlerinin ardından bazı Cumhuriyetçi milletvekili ve senatör adaylarının Trump’la aralarına mesafe koymalarının ilkesel değil taktiksel nitelik taşıdığının altını çizmek. Örneğin eski Başkan adayı McCain Latin seçmenlerin sayısının giderek arttığı Arizona’da seçimi kazanmak için Trump’la arasına mesafe koymak zorunda. Aynı şekilde Meclis Başkanı Paul Ryan da seçim bölgesi Wisconsin’de kaybetmemek için Trump’ı kamuoyu önünde eleştirmekten çekinmiyor.
Bu iki çarpıcı örneğin dışında da birçok Cumhuriyetçi adayın özellikle son günlerde Trump’ı tasvip etmedikleri yönünde açıklamalar yaptıkları görülüyor. Bu açıklamalardan hareketle Trump’ın kendi partili arkadaşlarınca bile terk edildiği ve Bayan Clinton’dan fark yiyeceği yönünde algı operasyonu yapılıyor ama bu sadece Cumhuriyetçi adayların kendi seçim bölgelerinde önlerini açmaya yönelik bir taktik. Başarısı, seçmenin Trump’la Cumhuriyetçi adayları her şeye karşın aynı kefeye koymamasına bağlı bulunuyor elbette.
Bayan Clinton’la önceki akşamki üçüncü düellosunu Demokrat adayı destekleyen CNN’in anketine göre yüzde 52 ile kaybeden Trump aslında bu tartışmada çok da başarısız değildi. Hileli olacağını ileri sürdüğü seçimin sonuçlarını tanıyıp tanımayacağına ilişkin soruya net cevap vermeyen Cumhuriyetçi aday, “seçmenlerin beyinlerini yıkayan sahtekâr” medya kuruluşlarına sitemini ve Clinton’un “daha kanıtlanmamış suçlarından ötürü” cezaevinde olması gerektiğine ilişkin iddiasını da yineledi. Bayan Clinton’a yönelik iddialarıyla Trump ’un iyi başladığı tartışmada puan kaybettiği görüşünü savunan büyük medyaya göre, seçimin sonuçları daha şimdiden belli.
Donald Trump’ın “Latinlere, Müslümanlara, göçmenlere düşman, kadınları aşağılayan”, dolayısıyla “istenmeyen” aday imajı seçimi kazanmasını zora sokuyor kuşkusuz. Ama sorun seçimi kaybetmesinden ibaret değil, onu destekleyen toplum kesimlerinin beklentilerinin de göz ardı ediliyor olması. Bu noktada başlığa dönecek olursak, yanıtını bulmamız gereken asıl soru şu: Trump’ı kimler destekliyor, ondan beklentileri neler?
Kabul etmek gerekir ki Amerikan makroekonomik verileri sağlam bir ekonominin varlığını gösteriyor olsa da sanayi sektörü ve işsizlik rakamları parlak değil. Ayrıca ücretler donmuş, çalışma koşulları kötüleşmiş, gelir dağılımı bozulmuş durumda. Bu nedenle çalışan kesimde hoşnutsuzluk ve daha da önemlisi geleceğe yönelik karamsarlık var. Real Instituto Elcano’dan Carlota García Encina, “Neden Trump?” (¿Por qué Trump?) başlıklı yazısında, bu durumu “her kuşağın bir öncekinden daha iyi koşullarda yaşayacağı inancını yitirenlerin rahatsızlığı” olarak niteliyor.
Bayan Clinton’a karşı ön seçimi kaybeden küreselleşme karşıtı “demokrat sosyalist” Bernie Sanders’in de bir ara destek almış olduğu bu kesim şimdi Trump’ın arkasında yer alıyor. “Sessiz çoğunluk” olarak nitelenen ve genelde seçimlere ilgi göstermeyen, üniversite eğitimi almamış bu beyaz işçi sınıfını harekete geçirmiş olan da bizzat Cumhuriyetçi aday. Onların sorunlarını çözmeye talip olan Trump bu nedenle “sessiz çoğunluk geri döndü” söyleminde bulunuyor.
Carlota García ’ya göre Trump ‘un göçmen karşıtı söylemiyle yanına çektiği Amerikalıların sadece azınlıkta olan bir bölümü ırkçı olarak nitelenebilir. Bir bölümü ekonomik nedenlerle göçmenlere karşı çıkıyor olsa da bu kesimin çoğunluğu yasadışı göçü bir güvenlik sorunu olarak algılıyor. Toplumun bir kesiminin saygı gösterdiği yasaları göçmenlerin de içinde yer aldığı bir başka kesimin çiğniyor olması rahatsızlık yaratıyor. Bir başka rahatsızlık nedeni de göçmenlerin ikinci ve üçüncü kuşaklarıyla toplumda, daha doğrusu kültürel kimlikte değişime yol açması. Trump bu rahatsızlığı “Make America Great Again” söylemiyle dillendiriyor.
“Amerika’yı tekrar büyük yapmak” söylemi aslında ABD’nin dünyadaki etkisi ve öneminin giderek azalıyor olmasından rahatsızlık duyan ileri yaştaki seçmeni de cezbediyor. Carlota García, bu kesimin ABD’nin yurt dışındaki imajını güçlendirecek, bu bağlamda gerektiğinde Çin’in tehditlerine karşı dik durabilecek, müttefiklerine hesap sorabilecek ama çabalarını daha çok içerdeki sorunların çözümüne hasredecek güçlü bir lider aradığının altını çiziyor.
Özet olarak belirtmek gerekirse Trump ‘un arkasında mevcut düzenin dışında kalan (outsider) ve bu düzenden, bankaları ve finansal kurumları ve dış politika ve güvenlik politikalarıyla rahatsızlık duyan toplumsal kesimler var. Bu kesimler, sadece eğitim düzeyi düşük beyaz işçi kesimi veya orta sınıftan oluşmuyor. ABD’de artık bazı şeylerin değişmesini bekleyen çok değişik kesimlerden gelenleri de kapsıyor. O bakımdan Trump ‘un temsil ettiği bu politikayı, Carlota García’nın altını çizdiği gibi, “outsiderism” olarak tanımlamak da mümkün.
8 Kasım’da Bayan Clinton, Washington Post ve CNN’in bir parçası olduğu büyük medyanın istediği gibi, başkan seçilebilir. Ama asıl sorun, Mario Rubio’nun Cumhuriyetçi Parti aday adaylığından çekilmeden önce mevcudiyetini vurguladığı ve Trump ‘un “outsider” kesimin temsilciliğine soyunduğunu söylediği Amerikan toplumundaki kutuplaşma. Bu kutuplaşmayı gidermek, karikatürize edilen bir başkan adayını alt etmek kadar kolay değil kuşkusuz.
Yazarlar
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
8.09.2025
3.09.2025
29.08.2025
18.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
26.06.2025
6.05.2023