Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU
Ali BAYRAMOĞLU
Karar Tüm Yazıları
Sizi gördüm, sizi anladım diyebilmek…
11.06.2013
3024

 Önce ayırmak gerek, başbakanın ayırması gerek, ona fikir veren, ses veren çevrelerin ayırması gerek:

'Gezi eylemleri' ile 'devreye sokulmak istenen darbe girişimleri' farklıdır diyebilmesi gerek.

İkinci tür eylemlerin birincisinin arkasına saklandığını görebilmesi gerek.

'Gezi eylem ve eylemcileri'nin AK Parti'nin reform ve politikalarıyla doğan 'açık toplum'un bir unsuru, kendi çocuğu (farklı ve isyankar çocuğu) olduğunu bilmesi gerek.

De Gaulle yapmıştı yıllar önce, Fransa Cezayir meselesiyle ilgili karıştığı zaman, balkona çıkıp kalabalığa 'sizi anladım, sizi gördüm' demişti.

Bu iki sözcüğe, tehlikeye atbaşı koşan Türkiye'nin hiç olmadığı kadar ihtiyacı var.

'Sizi gördüm ve Gezi Parkı projesini askıya aldım, konuşacağız' sözleri başbakanın grupların üzerine çıkarak onları kuşatması, gerilimi söndürmesi demektir.

Gezide gerilimin bu şekilde sönmesi ülkenin yeni bir sayfa açması demektir.

Dahası, diğer ateşin, kötücül ateşin, darbe ateşinin oksijensiz kalması, 28 Şubat, 27 Mayıs heveslerinin buharlaşması demektir.

Böyle bir kursakta bırakma politikası 27 Mayısçı hevesleri demokratik yollarla açığa düşürmek, yanlız bırakmak demektir.

Bu en etkili yoldur, bunu en iyi bilmesi gereken yine AK Parti'dir.

Aksi her durum ürtükücüdür…

Aksi her durum ülkeyi her tür gelişime açık, denetimi zor, yarını kestirilemez kaosa götürür. Siyaseti sokak çatışmalarına kurban eder. Bunu AK Parti bile kontrol edemez hale gelir, etse de kontrolun maliyeti ağır bir otoriterlik olur.

Başbakanın hafta sonu yaptığı konuşmalar özellikle bu açılardan sorunludur.

- 'Sabrın sonu var, dağılın yoksa anladığınız dilden konuşurum' vurgusu, bırakın içerdiği ürkütücü anlam ve zihniyeti, muhtemelen en çok Ergenekoncuları, ayaklanma hevesi taşıyanları mutlu etmiştir. Bu vurgular değil midir, haklıyı ve paraziti aynılaştıran? Ve paraziti güçlendiren, asli unsur olmaya iten?

- Öte yandan aynı konuşmalarda yüzde 70'lik, yüzde 30'luk Türkiye tokuşturması hem yanlış, hem tehlikeli değil midir? İktidara çoğunlukculuk eleştirisi bu yüzden yapılmıyor mu? Ayrıca unutmamak gerek, 'kuvveti' sayılar kadar 'siyasi özgül ağırlıklar' oluşturur. Nitekim 1968'de de itirazcı gençler tüm ülke gençlerini temsil etmiyorlardı, ama ana dalgayı taşıyorlardı. Ana dalgayı görmek, dil ve tutumu bu dalgaya adapte etmek ülkeyi demokrasi ve uyum içinde yönetmekle eş anlamlıdır.

- En nihayet başbakandan gelen çoğunlukçu meydan vurguları hem - Türkiye'nin eski kutuplaşmalarının alev almaya başladığını göstermektedir hem o aleve körükle yaklaşıldığına işaret etmektedir.

Siyasi iktidar için zaman dilde, üslupda da revizyon zamanıdır.

AK Parti'nin kutuplaşma üzerinden meşru ve kalıcı zafer kazanması zordur. Bu iki üç yıl önce, 2007, 2010 seçimlerinde, asker-sivil, demokrat-otokrat, değişimci-endişeli kavgasında bir ölçüde mümkündü.

Ancak bugün katmanlar çok ve farklı.

Muhtemelen başbakan da biliyordur, Taksim'de toplanan gençlerin yüzde 50'ye yakınının AK Parti'nin reformlarından yana olduğu ve yüzde 74'nün askeri darbe kelimesini duymak bile istemeyip, bu konuda aktif tavır içinde olduklarını…

O zaman bu iki Türkiye tokuşmaz, birbirine ancak uyum sağlar ve sağlamalıdır.

Ama bunu önce siyasi iktidar yapabilmelidir. Muhafazakar kesim kötü deneyimleri ve hafızasının kendisini kuşatmasına müsaade etmemelidir.

Türkiye çoğunlukcu bir dilden çoğulcu bir dile geçişi arıyor, bunun krizini ve sıkıntılarını yaşıyor.

Esas budur…

Mesele artık ahlaklı çocuklar üretmek değil, çocukları olduğu gibi kabul etmektir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar