Ali Türer
Sonunda paket açıldı. Değerlendirmeler muhtelif.
Eğitim sistemi, içinde yer aldığı toplumsal sistemin hem istikrarını korumada hem de değişmesinde başat bir rol üstlenir. Ekonomik gücü yetersiz de olsa, bireyin kendisini yetiştirip toplumda kilit bir rol üstlenebildiği bir yapılar demokratik işleyişe sahip, fırsat eşitliği sunabilen bir yapılardır. O nedenle acaba diyorum, hazırlanıp sunuluşunda tanık olduğumuz tuhaflığa rağmen açılan bu paket, fırsat eşitliğinin sağlanması yolunda eğitim sisteminde bir iyileşmeye yol açabilir mi?
Çoğunluğun iradesini temsil ettiği için sistemin işleyişini keyfince yönetme hakkına sahip olduğunu düşünen, farklı düşünceleri, enerjileri sistemin zenginleşip gelişmesine katmayan bir iktidarın bir başına hazırladığı paketle kamuoyunun önüne “Demokratikleşmenin önünü açıyorum” diye çıkmasındaki tuhaflık ortada.
Bir dizi seçime doğru hızla yol aldığımız şu dönemde, Başbakanın söylemlerinde ortaya çıkan ruh halini göz önünde bulundurarak bu paketi pekâlâ AKP’nin bir seçim stratejisi olarak görebilirsiniz. Mücadele içinde fiilen kazanılmış, kamuoyuna zaten mal olmuş bazı adımları atarak, beklentileri karşılayarak Başbakanın seçim arifesinde bir yandan muhalefetin elini zayıflatmaya çalıştığını; öte yandan da demokrat, liberal kamuoyunda hızla yitirmekte olduğu desteği yeniden kazanma peşine düştüğünü düşünebilirsiniz. Abartılı biçimde “Demokratikleşme paketi” olarak pazarlanan bu hazırlığın sonuçta, muhalefetin baskısı sonucu mecbur kalarak atılan bir adım olduğu sonucuna varabilirsiniz.
Ama bütün bu değerlendirmeler, bu paket ile birlikte “Anadilde Eğitim” gibi toplumsal huzuru, siyasi birliği takından ilgilendiren önemli bir konuda geriye dönülemez bir sürecin içine girildiği gerçeğini görmeyi engellememeli.
Peki, bu paketle birlikte anadilde eğitimin özel okullarda serbest bırakılması gerçekten demokratikleşmenin kapısını aralayabilir mi?
Evet, olabilir, ama bu AKP’nin verdiklerine değil, sonuçta bu aralıkta nasıl bir toplumsal mücadele gelişeceğine bağlı.
Ana dilde eğitimin özel okullarda serbest bırakılması, en başta Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı Güney Doğu Anadolu ve Doğu Anadolu’daki eğitim yaşantılarını etkileyecek kuşkusuz.
Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgeleri okuryazar (2001-2002: %73,%77) ve okullaşma oranlarının en düşük olduğu bölgelerdir. 7–17 yaş arasında olup da eğitim sisteminin dışında kalanların oranı Batı Marmara’da % 8 iken, Güneydoğu Anadolu’da % 21’dir. Güneydoğu Anadolu’da toplamda hala beş insanımızdan birini okulla tanıştıramamışız. Ortalama öğrenci başarılarına baktığımızda Marmara bölgesi ile Güneydoğu Anadolu bölgesi arasındaki fark %10’nun üzerindedir. (Bengisu-Aslanhan,2010; Eğitim Reformu Girişimi,2009; Polat,2009).
Bu çocuklar geri zekâlı mı, bu insanlara fırsat verildi de okumadılar mı? Ana dili dışında bir dille düşünmeye, öğrenmeye zorladığımız için, acaba bu güne kadar kaç gencimizi, kaç bölge insanımızı kaybettik? Kaç Kürt vatandaşımızın iç huzurunu talan ettik, kendisi ve çevresi ile barışık yaşama hakkını gasp ettik. İnsan hakları evrensel beyannamesi, çocuk hakları sözleşmesi her çocuğun ana dilinde eğitim görme hakkı olduğunu teslim etmiyor mu, ilan etmiyor mu? Bağlı olduğu uluslararası hukuku iç hukuku haline getirmiş Türkiye gibi bir ülke bu en temel insan hakkını kendi vatandaşına neden bir türlü veremiyor? Şimdi özel okullarda ana dilde eğitimi serbest bırakınca görevimizi yerine getirmiş mi olduk?
18–23 yaş arası erkek ve kadınların eğitime katılım oranları incelendiğinde, katılım oranı en yüksek bölge Marmara Bölgesi, (erkek %30,8 kadın %20,8) en düşük bölge ise Güney Doğu Anadolu Bölgesidir (erkek %14,6 kadın %5,1). Aynı zamanda Güney Doğu Anadolu Bölgesi erkek ve kadın nüfusun eğitime katılım oranları arasındaki farkın da en yüksek olduğu bölgedir. Üst gelir grubunda olan kadının eğitime katılma olasılığı diğer kadınlara göre Türkiye genelinde 13.22 kat artarken, Güneydoğu Anadolu bölgesinde ancak 4,41 kat artmaktadır. Erkeklerde ise bu oran Türkiye ortalamasından daha iyidir (7.02/7.82). Marmara bölgesinde ise bu alanda durum Güney Doğu Anadolu’nun tam tersidir. Marmara bölgesinde üst gelir gurubunun eğitime katılma olasılığı Türkiye geneline göre (7.02/13.22) erkeklerde 2.31 kat, kadınlarda ise 8.13 oranında düşmektedir. (Tomul:2007)
Bu veriler ne anlama geliyor.
Batı’da parası olan üst gelir grubu geleceği güvencede olduğundan eğitime yönelmiyor. Oysa yeterince parası olsa da Güneydoğu Anadolu erkeği geleceğini güvencede görmüyor; kendini ifade edebilmek, talep ettiği saygıyı toplumda bulabilmek eğitimi önemli bir araç olarak görüyor. Demek ki parası olan Kürt vatandaş eğitimini ana dilinde sürdürebilmek için paketle kendisine verilen bu haktan mümkün olabildiğince yararlanmaya çalışacak.
Peki, yeterli parası olmadığı için bu hakkı kullanamayacak vatandaşın günahı ne? Devlet okulunu kendi diliyle Türk’e açacak, Kürt’e açmayacak. Madem bu topraklarda anadilde eğitim serbest, bir kesime devletin parası ile okul açarken diğerine nasıl açmazsın? Türklerden vergi alıyorsun da Kürt’lerden almıyor musun? Bunun neresinde insanlık, demokratlık, fırsat eşitliği?
Cin şişeden çıktı bir kez. Bu kapıyı bir kez araladıktan sonra burada duramazsın. Asıl ana dil de eğitim mücadelesi şimdi başlıyor. Bu mücadele sadece Kürtlerin mücadelesi de değil, Türkiye’yi normalleştirme, toplumsal huzuru tesis etme, demokratikleşme mücadelesi. Devlet çok değil, kısa zaman sonra okullarını ana dilde eğitime açacak, açmak zorunda kalacak. Açılan paketin içinde özel okullarla sınırlı da olsa ana dilde eğitimin serbest bırakılması bundan önemli. Bunu görmezden gelemeyiz.
Gelelim pakette yer alan Andımız’ı okullarda derse başlarken okutmanın “resmen” kaldırılmasına!
1933 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip tarafından yazılan ve ilkokullarda ders başlamadan okutulmaya başlanan bu belge, etnik kültür etrafında siyasal birlik arayışında eğitimin nasıl araç kullanıldığının günümüze kadar gelen somut bir göstergesidir. 1950’li yıllardan sonra siyasal birliği sağlamada ortak payda Atatürk Milliyetçiliğine kaydı. 2005 yılında yürürlüğe giren programlardan itibaren ise ortak payda arayışı “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı” etrafında sürdürülmeye başlandı. Fakat bu gelişme eğitim yolu ile tek tip insan yetiştirme mantığında bu güne kadar köklü bir değişiklik yaratmadı. Peki, paketle gelen bu değişiklik bu mantığın terk edilmesinin yolunu açar mı? Bunu zaman gösterecek.
Bırakalım bu metnin içeriğinin ne kadar çağ dışı olduğuna, Türk olmayana bu metni zorla okutturmanın nasıl bir işkence olduğuna kafa yormayı da elimizi vicdanımıza koyup anne-baba, eğitimci olarak kendimize şu soruyu bir soralım. Bunca yıl her sabah çocuğumuzun karşısına geçip “Sen aslında değerli değilsin, senin kendine ait bir düşüncen olamaz. Değerli olan Türk Milletidir, varlığını Türklüğe armağan edersen benim için de, herkes için de değerli hale gelirsin. Neye inanacağını, ne düşüneceğini, kendini kimin için feda edeceğini senin için biz belirledik. Şimdi bu yolda yürümek için yemin et bakalım” nasıl diyebildik? Sekiz, dokuz yaşındaki bir çocuğa, birer yetişkin, birer öğretmen olarak doğrularımız, değerlerimiz, algılarımız yolunda yürümesi için her sabah nasıl ant içtirebildik?
Bu andı her sabah içen bir çocuk, bu ruh hali içinde yetişen insan nasıl kendinden farklı düşünene saygı duyabilir, karşısındaki ile duygudaşlık kurabilir, karşıt düşüncede de doğru olabileceğini düşünebilir ki? Bugün yaşadığımız kavga dövüş, itiş kakışta bu kafa yapımızın hiç mi payı yok?
Andımızın tedavülden hangi gerekçeyle kaldırıldığını anlayamayan Sayın Kılıçtaroğlu “Ant olmayacaksa ne olacak peki?” diye soruyor. Bence haklı. Dindar gençlik yetiştirmeyi kafasına koymuş bir başbakanımız var, malum. Ant’ın yerini Kur’an, ya da HZ. Muhammet alınca tek tip insan yetiştirmeden vazgeçmiş mi olacağız?
Paket ile gelen bir diğer yenilik de kamu çalışanlarına kılık kıyafet serbestîsi.
Anlaşılan başörtülü, çember sakallı öğretmenlerimizi artık sınıflarda görebileceğiz. Bazı kamu kuruluşlarında, bu serbestî hizmeti alanlar bakımından bir sorun yaratmayabilir. İnanca, yaşama biçimine saygı çerçevesinde ele alınca bu adımda yadırganacak, rahatsız olacak bir durum olmadığını düşünebilirsiniz.
Dersine giren öğrencinin başörtülü ya da başörtüsüz olması öğretmenin yapacağı işi etkilememeli. Bu doğru, ama öğretmenin kılık kıyafeti öğrenciyi etkilemez mi? Elbet de etkiler. Kılık kıyafet, eğitim ortamında öğrencinin dikkatini çeken fiziki uyaranlar arasında yer alır. O yüzden öğretmenin amacı dışında öğrencinin dikkatini çekecek ya da dağıtacak, ya da öğrencide önyargı oluşturabilecek kılık kıyafet ile sınıfa girmesi doğru değildir.
Bazen işlenecek konu belirli bir kıyafet kullanmayı gerektirebilir. Örneğin öğrencilerinde çevre temizliği alışkanlığı kazandırmayı amaçlayan bir öğretmen elinde faraş ya da süpürge ile derse gelebilir. Ama sınıfında askılı elbise mini etekle konu anlatan genç bir öğretmen varken, lise öğrencisinin dikkatini konu üzerinde toplamakta epey zorluk çekeceği de ortada. Keza elinde tespihle derse giren çember sakallı, takkeli bir öğretmen; ya da sınıfta kara çarşafı, peçesiyle ders işleyen öğretmen de öğrencinin ilgisinin dağılmasına neden olur. Üstelik öğrencide ön yargı oluşturur.
Karşısındakini olduğu gibi kabul etme bakımından öğrenci, öğretmene göre çoğu kez daha esnek ve anlayışlıdır. Kılık kıyafeti yaşam biçiminin doğal sonucu olmaktan çok ideolojik tutumun bir aracı olarak gören öğretmen, öğrenciyi inancı ya da düşüncesi doğrultusunda biçimlendirmeyi kafasına koyduysa giydiği tabi ki sorun olur. Öğrencide önyargı oluşur. Hele bir de yönetici öğretmenler arasında bu konuda ayrımcılık yapıyorsa, bu yapılan hataları yüreklendiren, okulda çatışmaya, karmaşaya ortam hazırlayan bir tutum olur. Bütün bunlar öğrencinin dersteki performansını, sınıf ve okul yaşamını olumsuz etkileyebilecek durumlardır.
Fakat bu sorunları emirle, yönetmelikle kontrol almaya çalışmak yerine; pedagojik biçimlenim içinde öğretmeni, yöneticiyi olması gerektiği gibi yetiştirmeye çalışarak; ya da hizmet içi eğitim içinde doğal disiplin ve otokontrolü öne çıkararak çözmek gerekir.
Bir de paketle gelen zaten Mor Gabriyel Manastırına ait olan arazinin paketle Süryani Cemaatine yüce gönüllülük edip bağışlanması durumu var.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bir de bu yüzden mahkûm olmamak için, olay yargıda olmasına rağmen, yargının yerine siz kararı verip bu adımı attınız. İyi güzel de, yılan hikâyesine dönen Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasına pakette niye izin çıkmadı?
Türkiye’yi Avrupa’nın demokratik standartları ile buluşturmakla görevli Bakan Egemen Bağış Ruhban okuluna izin vermemelerini, Atina’da cami inşaatına henüz izin verilmemiş olmasına bağlamış.
Şimdi bunu demokratikleşme ile, eğitimde fırsat eşitliği ile nasıl ilişkilendireceğiz?
Söylenebilecek tek bir laf var: “Bu cidden çok ayıp”.
Kaynaklar:
Ekber Tonbul. Türkiye’de Eğitime Katılım Üzerinde Gelirin Etkisi. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 22. Sayı, Denizli: 2007.
Eğitim Reformu Girişimi, Eğitimde Eşitlik: Politika Analizi ve Öneriler.2009
Bengisu Özenç-Selin Arslanhan PISA 2009 Sonuçlarına İlişkin Bir Değerlendirme, 2010
Polat Serdar. Türkiye’de Eğitim Politikalarının Fırsat Eşitsizliği Üzerindeki Etkileri Ankara: DPT Yayın No:2801. Ankara.,2009
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024
26.03.2024
9.03.2024