Atilla YAYLA
Barış Meclisi 21-22 Şubat günleri İstanbul Ticaret Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün ev sahipliğinde üniversitenin Eminönü Kampüsü’nde çözüm süreciyle ilgili bir konferans gerçekleştirdi. İki yüzden fazla katılımcının iştirak ettiği konferansta yapılan oturumlarda değişik kesimlerden insanlar sunuşlar yaptı, bunların ardından tartışmalara girişildi.
Ben kısa açış konuşmamda özetle şunları söyledim. “Bu tür meseleleri tartışırken, daha sağlıklı ve daha geniş bir perspektiften bakabilmek için siyaset teorisine, siyaset felsefesine müracaat etmemiz gerekir. Böyle olunca, ben İskoç Aydınlanması’na gitmek durumundayım. Genellikle Aydınlanma’nın tek ve yekpare bir bütün olduğunu zannederiz. Ama iki Aydınlanma vardır. İlki Kıta Aydınlanması, ikincisi İskoç aydınlanması. Ben entelektüel olarak kendimi İskoç Aydınlanması’na bağlı hissediyorum. İskoç Aydınlanması’nın önemli filozoflarından David Hume üç temel insanî değer olduğunu söyler. Bunlar özgürlük, adâlet ve barıştır. Özgürlük keyfî olarak engellenmeme anlamına gelir. Adâlet kuralların kişiler ve gruplar arasında negatif ve pozitif ayrımcılık yapmaması demektir. Barış ise şiddetin yokluğu anlamına gelir. Hume bu üç değerin negatif değerler olduğunu vurgulamıştır. Bu değerler arasında asıl önemli olanlar özgürlük ve adalettir. Barış bir ara değerdir, özgürlük ve adâlete hizmet etmesi beklenir. Barış her zaman kendi başına kıymetli olmayabilir. Meselâ, bir kişi bir başka kişinin kölesi olabilir ve bu durumda barış mükemmelen tesisi dilmiş olabilir. Ancak, bu bir tür bir barış saygı göstermeye ve korumaya değer bir barış değildir. Bu tür meseleleri değerlendirmede dikkat etmemiz gereken bir başka husus, F. Bastiat’ın iktisadi davranışların sonuçları hakkında söylediklerini dikkate almaktır. Bastiat iktisadi davranışlarımızın bir görünen bir de görünmeyen sonuçları olduğunu söyler. Diğer meselelerde de öyledir. Kürt meselesi Türkiye’nin en önemli sorunu. Türkiye 30 yıldır ilan edilmemiş bir iç savaş yaşıyor. Türk ve Kürt evlatlarını kaybediyor, maddi tahribata uğruyor. Bunlar görünen maliyetler. Bir de görünmeyen maliyetler var. En kötüsü, gönüllü yaşama iradesinin zayıflaması, toplum kesimlerinin birbirine uzlaşmaz biçimde düşman olması. Bunların önüne geçmek için Kürt probleminin hızla çözülmesi lâzım”.
Konferansta Barış Meclisi yöneticilerinden Hakan Tahmaz da bir açış konuşması yaptı. Tahmaz, çözüm sürecinin başarıyla ilerlemesi için yapılması gereken şeylere işaret etti. Bu problemin tüm toplumun desteğiyle çözülmesinin artık ertelenemeyecek acil bir ihtiyaç olduğunu vurguladı ve Barış Meclisi olarak çabalarını sürdüreceklerini belirtti.
Konferansta takip ettiğim konuşma ve tartışmalardan bazı izlenimler edindim. Bunları şu şekilde özetleyebilirim: Çözüm sürecinde hem hükümetin hem Kürt hareketinin hataları ve zayıflıkları var. Sağlıklı bir değerlendirme için bunların hepsinin değerlendirmeye katılması icap eder.
Hükümet bir taraftan iktidarda kalmak bir taraftan süreci ilerletmek zorunda. Yaptığı şeyler için tabanını ikna etmesi gerekiyor. Bu onun işini zorlaştırıyor. Hükümeti bekleyen önemli bir tehlike geleneksel devlet zihniyetine teslim olmak ve bu zihniyeti yansıtan bir dille konuşmak. Zaman zaman hükümet sözcülerinin bu üsluba teslim olduğu görüyor. Aynı şekilde, meseleyi sadece güvenlikçi perspektiften görmek de hükümetin düşebileceği bir hata. İç güvenlik kanununda bunun işaretleri var. Hükümetin bazen demokratikleşmeyi göz ardı ettiği ve gevşek şekilde zamana yaydığı ve çözümü daha ziyade PKK’nın silahsızlanması olarak gördüğü anlaşılıyor.
Kürt hareketinin sıkıntıları da çok. Tartışmaktan ve barışçıl bir yolla ilerlemekten ziyade şiddete yatkın bir gençlik geliyor. Böyle giderse hükümet ilerde konuşacak muhatap bulamayabilir. Kürt hareketi bir bütün değil. PKK ve HDP tüm Kürtleri temsil etmiyor ama öyleymiş gibi konuşmaktan geri durmuyor. Kürt tarafı hükümetin şimdiye kadar yaptıklarını küçümseme, neredeyse hiçbir şey yapılmadı deme havasında. Kürtler, belki anlaşılır bir şekilde, çok hızlı adımlar atılmasını istiyor. Mağduriyet durumu ve algısı Kürt hareketinin bazı temsilcilerini hemen her konuda peşinen haklı olduklarına inanmaya itiyor.
Tartışmalar bazı memnuniyet verici tespitleri de ortaya serdi. İlki, siyasetin önemi konusunda büyük bir mutabakat var görünmesi. Siyaset ile sonuç alınabileceği fikri her iki kanatta da gitgide güçleniyor. Çözüm sürecinin iki ana aktörü olan Erdoğan ve Öcalan “süreç bitti” demedikçe sürecin sonlanması imkânsız. Daha fazlası da var. Bir konuşmacı, bu iki aktörden birinin veya diğerinin çözüm süreci bitti deme cesaretini gösteremeyeceğini söyledi.
Konferansta da tekrar tekrar ifade edildiği üzere çok zor bir problemle karşı karşıyayız. Dünyadaki benzer olaylardan da ders alarak, iyi niyeti bozmadan, samimiyetle ilerlemekten başka çare yok. Çok konuşmamız ve tartışmamız lâzım. Bunun için sağlam platformlara ihtiyaç var. Barış Meclisi bu tür platformların en önde gelenlerinden. Konferans gerçekten çok değerli ve yararlıydı. Barış Meclisi’ni tebrik ediyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019