Atilla YAYLA

Atilla YAYLA
Atilla YAYLA
Tüm Yazıları
Barış Meclisi’nin Çözüm Konferansı
24.02.2015
1614

 Barış Meclisi 21-22 Şubat günleri İstanbul Ticaret Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün ev sahipliğinde üniversitenin Eminönü Kampüsü’nde çözüm süreciyle ilgili bir konferans gerçekleştirdi. İki yüzden fazla katılımcının iştirak ettiği konferansta yapılan oturumlarda değişik kesimlerden insanlar sunuşlar yaptı, bunların ardından tartışmalara girişildi.

Ben kısa açış konuşmamda özetle şunları söyledim. “Bu tür meseleleri tartışırken, daha sağlıklı ve daha geniş bir perspektiften bakabilmek için siyaset teorisine, siyaset felsefesine müracaat etmemiz gerekir. Böyle olunca, ben İskoç Aydınlanması’na gitmek durumundayım. Genellikle Aydınlanma’nın tek ve yekpare bir bütün olduğunu zannederiz. Ama iki Aydınlanma vardır. İlki Kıta Aydınlanması, ikincisi İskoç aydınlanması. Ben entelektüel olarak kendimi İskoç Aydınlanması’na bağlı hissediyorum. İskoç Aydınlanması’nın önemli filozoflarından David Hume üç temel insanî  değer olduğunu söyler. Bunlar özgürlük, adâlet ve barıştır. Özgürlük keyfî olarak engellenmeme anlamına gelir. Adâlet kuralların kişiler ve gruplar arasında negatif ve pozitif ayrımcılık yapmaması demektir. Barış ise şiddetin yokluğu anlamına gelir. Hume bu üç değerin negatif değerler olduğunu vurgulamıştır. Bu değerler arasında asıl önemli olanlar özgürlük ve adalettir. Barış bir ara değerdir, özgürlük ve adâlete hizmet etmesi beklenir. Barış her zaman kendi başına kıymetli olmayabilir. Meselâ, bir kişi bir başka kişinin kölesi olabilir ve bu durumda barış mükemmelen tesisi dilmiş olabilir. Ancak, bu bir tür bir barış saygı göstermeye ve korumaya değer bir barış değildir. Bu tür meseleleri değerlendirmede dikkat etmemiz gereken bir başka husus, F. Bastiat’ın iktisadi davranışların sonuçları hakkında söylediklerini dikkate almaktır. Bastiat iktisadi davranışlarımızın bir görünen bir de görünmeyen sonuçları olduğunu söyler. Diğer meselelerde de öyledir. Kürt meselesi Türkiye’nin en önemli sorunu. Türkiye 30 yıldır ilan edilmemiş bir iç savaş yaşıyor. Türk ve Kürt evlatlarını kaybediyor, maddi tahribata uğruyor. Bunlar görünen maliyetler. Bir de görünmeyen maliyetler var. En kötüsü, gönüllü yaşama iradesinin zayıflaması, toplum kesimlerinin birbirine uzlaşmaz biçimde düşman olması. Bunların önüne geçmek için Kürt probleminin hızla çözülmesi lâzım”.

Konferansta Barış Meclisi yöneticilerinden Hakan Tahmaz da bir açış konuşması yaptı. Tahmaz, çözüm sürecinin başarıyla ilerlemesi için yapılması gereken şeylere işaret etti.  Bu problemin tüm toplumun desteğiyle çözülmesinin artık ertelenemeyecek acil bir ihtiyaç olduğunu vurguladı ve Barış Meclisi olarak çabalarını sürdüreceklerini belirtti.

Konferansta takip ettiğim konuşma ve tartışmalardan bazı izlenimler edindim. Bunları şu şekilde özetleyebilirim: Çözüm sürecinde hem hükümetin hem Kürt hareketinin hataları ve zayıflıkları var. Sağlıklı bir değerlendirme için bunların hepsinin değerlendirmeye katılması icap eder.

Hükümet bir taraftan iktidarda kalmak bir taraftan süreci ilerletmek zorunda. Yaptığı şeyler için tabanını ikna etmesi gerekiyor. Bu onun işini zorlaştırıyor. Hükümeti bekleyen önemli bir tehlike geleneksel devlet zihniyetine teslim olmak ve bu zihniyeti yansıtan bir dille konuşmak. Zaman zaman hükümet sözcülerinin bu üsluba teslim olduğu görüyor. Aynı şekilde, meseleyi sadece güvenlikçi perspektiften görmek de hükümetin düşebileceği bir hata. İç güvenlik kanununda bunun işaretleri var. Hükümetin bazen demokratikleşmeyi göz ardı ettiği ve gevşek şekilde zamana yaydığı ve çözümü daha ziyade PKK’nın silahsızlanması olarak gördüğü  anlaşılıyor.

Kürt hareketinin sıkıntıları da çok. Tartışmaktan ve barışçıl bir yolla ilerlemekten ziyade şiddete yatkın bir gençlik geliyor. Böyle giderse hükümet ilerde konuşacak muhatap bulamayabilir. Kürt hareketi bir bütün değil. PKK ve HDP tüm Kürtleri temsil etmiyor ama öyleymiş gibi konuşmaktan geri durmuyor. Kürt tarafı hükümetin şimdiye kadar yaptıklarını küçümseme, neredeyse hiçbir şey yapılmadı deme havasında. Kürtler, belki anlaşılır bir şekilde, çok hızlı adımlar atılmasını istiyor. Mağduriyet durumu ve algısı Kürt hareketinin bazı temsilcilerini hemen her konuda peşinen haklı olduklarına inanmaya itiyor.

Tartışmalar bazı memnuniyet verici tespitleri de ortaya serdi. İlki,  siyasetin önemi konusunda büyük bir mutabakat var görünmesi. Siyaset ile sonuç alınabileceği fikri her iki kanatta da gitgide güçleniyor. Çözüm sürecinin iki ana aktörü olan Erdoğan ve Öcalan “süreç bitti” demedikçe sürecin sonlanması imkânsız. Daha fazlası da var. Bir konuşmacı, bu iki aktörden birinin veya diğerinin çözüm süreci bitti deme cesaretini gösteremeyeceğini söyledi.

Konferansta da tekrar tekrar ifade edildiği üzere çok zor bir problemle karşı karşıyayız. Dünyadaki benzer olaylardan da ders alarak, iyi niyeti bozmadan, samimiyetle ilerlemekten başka çare yok. Çok konuşmamız ve tartışmamız lâzım. Bunun için sağlam platformlara ihtiyaç var. Barış Meclisi bu tür platformların en önde gelenlerinden. Konferans gerçekten çok değerli ve yararlıydı. Barış Meclisi’ni tebrik ediyorum.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar