Atilla YAYLA
“Kel ölünce sırma saçlı, kör ölünce badem gözlü olur” der atasözümüz. Fidel Castro epeyce insana göre hayattayken de öyleydi. Söylenenlere bakılırsa o büyük bir devrimciydi. Emperyalizme karşı amansız bir direnişçiydi. Koskoca ABD’ye kafa tutmuştu. Daha eşit ve âdil bir dünya sosyalist idealleri yolunda taviz vermeden yürüdü. Mutlu insanların yaşadığı bir ülke yaratma yolunda azimle çalıştı vs. vs. Bu tür sözler Castro ölmeden önce de sarf edilmekteydi. Ölünce öyle çoğaldı ki adeta sağanağa dönüştü. Elbette ülkemizden bazıları da bunu yapan küresel koroya katıldı. Tarihin Castro’yu haklı çıkarttığından dem vuranlar, ona saygı ve şükran sunanlar eksik olmadı. Komik bir vaka da şu, eski sosyalist, sıkı Kemalist, yaşı 70’i aşmış bir köşe yazarı Che tişörtüyle grubunun televizyon programına katılarak Castro’ya övgüler yağdırdı.
Neden? Castro insanlığa ve halkına yarayışlı ne yaptı ki bu kadar övgüyü ve saygıyı hak ediyor? Diyelim ki idealistti? Bu yeter mi? Hangi diktatör idealist değildi? Hitler’in, Lenin’in, Stalin’in, Pol Pot’un idealleri yok muydu? İdealist olmak yetiyorsa mesela faşist idealistler de aynı saygıyı hak ediyor mu? Diyelim ki ABD’ye kafa tuttu. Bu yeter mi? ABD’ye her kafa tutana aynı saygı gösteriliyor, benzer övgüler yapılıyor mu? Mesela DAEŞ lideri Bağdadi de ABD’ye, hatta tüm dünyaya kafa tutuyor. Üstelik Castro’nun Batista’ya karşı Küba’da verdiği silahlı mücadeleden daha büyüğünü vererek. Bu onun Castro’ya gösterilen saygı ve övgüyü hak etmesine yetiyor mu? Yetmeli mi? Hayır, hayır, hayır. Kimse de böyle yapmıyor zaten. O zaman Castro’nun farkı ne? Sosyalist olması. Nedense sosyalist diktatörlere, katillere, başarısızlıklara başka meşreplerden olanlara gösterilmeyen bir tolerans; tolerans ne kelime, saygı ve övgü; saygı ve övgü ne kelime, tapınma gösteriliyor.
Castro 1950’lerin sonunda Küba’da diktatör Batista’ya savaş açtı. Bir defasında hapsedildi ve sonra affedilerek Meksika’ya sürgüne gönderildi. Yani Castro, yoluna bir anlamda Batista’nın merhameti sayesinde devam etti. Peki, kendisi aynı merhameti ona cephe alanlara, siyasî muhaliflerine gösterdi mi?
Castro öncesi Küba ile Castro Küba’sı karşılaştırılınca bir başarı hikâyesi ortaya çıkar mı? Hangi açıdan bakarsanız bakın, kesinlikle hayır. Zaten bu yüzden Küba övgüsü somut, ölçülebilir veriler değil demagojik sözler ve iddialar üzerinden yapılıyor. Somut olan verilere bakınca görülen ise sadece sıradan, her yerde karşımıza çıkabilecek bir başarısızlık değil, ona ilâveten despotizm ve vahşet.
Castro Küba’sı ekonomik alanda Batista diktatörlüğünden daha başarısız oldu. Ciddî araştırmacılara göre sosyalist Küba’da ekonomi, öncesine oranla üçte bir oranında küçüldü. Bunun sebebi Castro’nun sosyalist doktrine bağlı kalarak özel mülkiyet hakkı başta olmak üzere tüm ekonomik özgürlükleri ve serbest teşebbüsü yok etmesiydi. Bunun sonucunda ortaya çıkan Küba bir açlık ve sefalet ülkesi oldu. Küba, açlık ve sefaletin sebep olduğu tüm toplumsal problemlerin en ağır şekilde yaşandığı bir coğrafyaya dönüştü.
Ekonomiyi bir yana bırakalım. Bugünün genel geçerliğe sahip siyasî ve hukukî standartları açısından bakalım. Castro 50 yıl iktidarda kaldı. Hiçbir zaman demokratik, yarışmacı seçimler yaptırmadı. Rakipleriyle eşit ve âdil şartlar altında yarışmadı. Siyasî muhaliflerine yaşama imkânı vermedi. İfade ve basın özgürlüğünü tanımadı. Küba’da hukuk kuralları değil Castro ve adamlarının buyrukları egemen oldu. Castro sağlık sorunları yüzünden çekilmek zorunda kalınca yerini kardeşi aldı. Yani ülkede bir tür sosyalist hanedan oluşturuldu. Bu tablonun neresi takdiri hak ediyor? Bazıları Castro’nun Atatürk’ü sevdiği ve övdüğü gerekçesiyle onu seviyor ve övüyor. Tuhaf doğrusu. Ben Atatürkçü olsam, böyle kirli, insanlık dışı bir sicile sahip bir diktatörün sevdiğim lideri sevmesine ve övmesine sadece üzülürdüm.
Castro’ya övgüler yapılmasının bir diğer sebebi ABD’ye kafa tutması. Doğru, Castro ABD ile gerilimli bir ilişki süreci yaşadı. ABD her zamanki müdahaleciliği, ilkesizliği ve beceriksizliğiyle Castro’ya cephe aldı. Onu silahla müdahaleyle devirtmek istedi. Küba’ya ambargo uyguladı. ABD’nin bu tavrı Castro’yu anlaşılır biçimde Demir Perde’ye itti. Ancak, Küba’nın fakirliği de, ekonomik sefaleti de, demokrasi mahrumiyeti de ABD faktörü ile izah edilemez ve meşrulaştırılamaz. Ülke içi ekonomik özgürlük olsaydı fakirlik bu denli yaygın ve derin olmazdı. ABD politikası Castro’ya bir bakıma yardımcı oldu. ABD Küba’ya karşı böyle bir politika izlemeseydi Castro çok daha önce iktidardan düşerdi ve Küba halkının sefaleti ve cefası bu kadar koyulaşmaz, on yıllar sürmezdi. Bir başka deyişle ABD Castro’nun siyasî ömrünü uzattı ve diktatörlüğün pekiştirilmesine dolaylı katkı sağladı.
Castro’nun yaptıklarını başka biri yine Küba’da faşizm veya başka bir görüş adına yapsaydı diktatör olarak adlandırılır ve yerin dibine geçirilirdi. Övülmez lanetlenirdi. Öldüğü zaman kimse üzülmez herkes bayram yapardı. Daha önce de şahit olduk, sosyalist caniler, kâtiller ve beceriksizler ölünce kahraman ilân ediliyor hatta aziz mertebesine yükseltiliyor.
“Son devrimci kâtil” dedim ama maalesef bu yanlış. Castro ideolojik kâtillerin son devrimci temsilcisi değildi. Orada burada, siyasî yelpazenin sağında ve solunda, insanı yeniden yaratmak, toplumları ideal toplum olarak kafasına göre şekillendirmek için Castro’nun yaptıklarını hem de fazlasıyla yapmaya hazır bir sürü devrimci var. Castro’nun ölümünün en büyük faydası bazen unuttuğumuz bu acı ve korkutucu gerçeği daha net görmemizi sağlaması oldu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları





















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019