Atilla YAYLA
Kitabın adı (Elele Özgürlüğe), özgürlüğün teorik ve pratik tarihinden haberdar bir liberal yazar için, şaşırtıcı ve gülünç. Zira sosyalizm-komünizm ile özgürlük arasında giderilemez bir zıtlık var. Sosyalist-komünist ideolojiye uydurulan özgürlük, kelime olarak kendini muhafaza edebilse bile, fiilen ortadan kalkar. Kendini bilinen anlamı ve içeriğiyle özgürlüğe uyarlayan sosyalizmin-komünizmin başına da aynı şey gelir, yani yok olur. Bu yüzden, başlığı görünce aklımdan geçen ilk düşünce, kitapta, başkaları tarafından da bazen yapıldığı gibi, köleliğin özgürlük adıyla savunulmasıydı. Bereket versin, korkum -hiç olmazsa bir ölçüde- boşa çıktı. Yağcı özgürlüğün ne olduğundan ve hangi teori ve pratikle bağdaşıp bağdaşmayacağından, bir liberal kadar olmamakla birlikte, bir ölçüde haberdar.
Aslında kitabın adı özgürlükle dar anlamda ilgili. Söyleşinin bel kemiği, TKP’nin illegaliteden (yasa dışılıktan) legaliteye (yasal oluşa) geçişi ve legalitenin komünistleri komünist kimliğini kişisel ve kuramsal olarak kullanmakta özgür kılması. Bu tabiî ki özgürlükle bağlantılı. İllegaliteden legaliteye geçişin ise iki ayağı var: İlki TKP yönetiminin buna karar vermesi, ikincisi Türkiye’deki hukuk sisteminde komünist partilere meşru yasal statü alma imkânı verecek değişiklikler yapılması (yani TCK’nın 141. ve 142. maddelerinin kaldırılması). Söyleşi bu tema etrafında dönüyor. Sohbet gerek bu bakımdan gerekse sosyalist-komünist camia içinden karşılaştığı eleştiriler bakımından Yağcı’nın bir cevabı, öz savunması olarak da görülebilir.
Yukarda da işaret ettiğim üzere, kitap bir tür (sözlü) tarih çalışması. Parçalı bir teorik tartışma ve teori geliştirme çabası. Sosyalist-komünist örgütlerde iç ilişkiler, bu örgütlerin birbirleriyle ve dünya sosyalistleriyle bağlantıları rehberi. Bazı bakımlardan bir temenniler ve itiraflar demeti. Ayrıca, gerek kaynakçasında gerek metinde zikredilen kitap ve şahıs isimleriyle Türkiye’deki sol hareketlerin incelenmesinde bir tür kılavuz.
Nabi Yağcı başka sosyalist hareketlerde yol alır ve kendince gerekli bir sosyalist devrim uğruna mücadele ederken 12 Mart 1971 Muhtırası’ndan sonra TKP’ye katılıyor. Hızla yükseliyor. Önce partinin İstanbul idarecisi oluyor. Sonra tüm Türkiye çapında görevler üstleniyor. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra TKP Merkez Komitesi’nin talimatıyla yurt dışına çıkıyor. Bulgaristan üzerinden TKP’nin üssü olan Doğu Almanya’daki Leipzig şehrine gidiyor. Bir süre ondan önceki TKP genel sekreteri İsmail Bilen ile çalışıyor. Sonra onun yerini alıyor.
Nabi Yağcı’nın gerek kendi hikâyesi gerekse başka yoldaşları hakkında verdiği bilgiler, kapalı yapılanmalarda elemanların nasıl devşirildiği, yetiştirildiği ve örgüt içinde tutulduğuyla ilgili bilgilerimize uyuyor. İster seküler (ki TKP, Marksizmin bir çeşit din olduğu düşünülürse, ne kadar sekülerdi, tartışılır) ister dinî nitelikli olsun, totaliter yapılanmalar üyelerini her şeyiyle kendine tabi kılıyor. Onların beynini de hayatını da ele geçiriyor, kontrol altına alıyor. Yağcı’nın ve yoldaşlarının başına gelen de bu. Yağcı’nın bazı ifadeleri bunu açıkça yansıtıyor. Bunlardan biri, TKP’ye katılması sağlanan kimseler için “partilendirme” tabirinin kullanılması. Bu aslında kişinin partiye kapılanması veya kapatılması anlamına geliyor. Bir diğeri, istek üzerine partinin istek sahibi kişiye-örgüt birimine eleman “devri” yapması. Burada da örgüt üyesi insanlar sanki bir “eşya” gibi tahsis ediliyor. Tahsis edilenler tahsis emrine kayıtsız şartsız itaat ederek, tahsis edildiği kişiye-yere giderek çalışmaya başlıyor. Bu tür örgütler, sıkı disipline sahip. Nitekim Yağcı TKP’yi “partiyi putlaştırma, lider putlaştırması, çelik disiplinli parti anlayışı”nın örneği olarak görüyor ve bu anlayışı eleştiriyor (s. 355). Bu noktanın altını bir kere daha çizmekte yarar var. Bana göre bir paranın iki yüzü gibi olan faşist ve komünist totaliterizm bu bakımdan büyük benzerlik gösteriyor. Yani faşizmin lider kültüne dayandığı ama sosyalizmde böyle bir durum olmadığı iddiası bir gerçek değil bir inanç. Sosyalizm de fiiliyatta kişi kültüne, lider ve parti tapınmasına dayanıyor.
Nabi Yağcı’nın anlatımından öğrendiğimiz, daha doğrusu bu anlatımın bir kere daha teyit ettiği bir gerçek, sosyalist-komünist hareketlerin enternasyonalizmi. TKP yönetimi Doğu Almanya’nın Leipzig şehrinde üsleniyor. Elbette Moskova’nın talimatıyla, ülkenin komünist yönetimin kontrolü altında. Yağcı’nın Leipzig’de karısıyla bisiklet kaçamağı yapmasına bile hoşgörü göstermeyen “korumalar”, aslında, TKP idarecilerini kontrol ve idare ile görevlendirilen birimin uç elemanları. TKP yönetimi de her şeyi Moskova’nın bilgisi ve kontrolü altında yapıyor. Moskova asıl patron. Meselâ, bir PB toplantısında İsmail Bilen bir türlü sözü Nabi Yağcı’nın istediği yere getirmezken Bilen’e bir not ulaşıyor Moskova’dan. Bilen toplantıdan ayrılıp Moskova ile görüşüyor. Dönüşte Moskova’nın TKP’ye polis operasyonu yapılacağı, polisin elinde birçok ilin MK listesinin mevcut olduğu bilgisini verdiğini söylüyor. Böylece konu Yağcı’nın istediği gibi “tedbir alma” meselesine geliyor (s. 363). Daha da ilginci, Nabi Yağcı’yı TKP genel sekreterliğine Moskova -yani Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP)- atıyor. Yağcı bu işi yapan saygın tarih profesörü Ulyanovsky’den çok etkilendiğini gösteriyor. Bu uluslararası işleyiş kabaca şöyle gerçekleşiyor. SBKP diğer komünist ülkelerdeki KP’lerle bir ağ oluşturmuş. Patron kendisi, sürekli ülkelerin KP’lerine görev tevdi ediyor. Bu çerçevede TKP Doğu Almanya’nın Sosyalist Birlik Partisi’nin kontrolünde çalışıyor. Ama ipin ucu Moskova’dan çıkıyor. Bu nokta önemli, çünkü Türkiye’deki komünist hareketlerin Moskova’ya bağlı olduğunu söyleyenler yıllarca korkunç linçlere, saldırılara maruz bırakıldılar.
Sosyalist-komünist enternasyonalizmin işaretlerine Yağcı’nın söyleşisinde başka şekillerde de yer veriliyor. Örneğin yurtdışına eğitim veya güvenlik için çıkartılması gereken TKP üyeleri için komünist ülkelerden yardım alınıyor. TKP’liler Moskova’da Marksizm-Leninizm Enstitüsü’nde veya başka yerlerde eğitimden geçiyorlar. Bu eğitimin genellikle iki ayağı var: a) Felsefi-teorik (yani ideolojik) ve b) pratik. Pratik eğitimde illegalitede nasıl yaşanacağı ve çalışılacağı önemli bir konu. Yağcı da bu eğitimden geçiyor.
Yağcı’dan öğrendiğimiz -daha doğrusu zaten bildiğimiz ve Yağcı’nın bir kere daha teyit edilmesini sağladığı- bir gerçek, TKP’lilerin kitle örgütlerinde yer bulmada gayet başarılı olduğu. TKP İlerici Gençler Derneği (İGD) İlerici Kadınlar Derneği (İKD) hatta İlerici Liseliler Derneği (İLD) gibi kendi uzantısı örgütlere sahip olduğu gibi, DİSK, TÖB-DER gibi kitle örgütlerinde de ciddî biçimde mevcutmuş. Ayrıca TKP ile TİP arasında da belli bir ölçüde aynılık, iç içe geçmişlik de varmış. Barış Derneği gibi daha itibarlı bir dernek de TKP’lilerin kontrolündeymiş veya ona destek vermekteymiş.
Yağcı’nın anlatımından çıkan bir başka manzara, insan tabiatının, kaçınılmaz olarak, TKP içinde de etkili olması. İktidar sahibinin iktidarını iyice artırmak ve merkezileştirmek istemesi ve iktidar kavgalarının patlak vermesi. Oligarşinin Tunç Kanunu’nun komünist partilerde de işlemesi ve iktidar mücadelelerinin ideoloji kalıbına dökülmesi. TKP içinde iktidar öyle merkezî ki, genel sekreter İ. Bilen partide muhalif bir çizgi oluşturan Yörükoğlu’nu (Nihat Akseymen) partiden izinsiz kitap çıkarmakla suçluyor (s. 354). Yörükoğlu takma adıyla anılan N. Akseymen, Zayıf Halka adlı kitabında “Türkiye emperyalizmin zayıf halkasıdır, yığınlarda devrimci kabarma var, devrimci durum objektif olarak oluşmuştur, sübjektif olarak eksiktir, o nedenle TKP devrime hazırlanmalıdır” diyor. Başkaları buna karşı. Ama bu taktik farklılık aynı zamanda, Yağcı’nın ifade ettiği üzere, daima “sekteryen” olan sosyalist-komünist örgütlerdeki iktidar kavgasını perdeli olarak veriyor. Sosyalist örgütlerdeki iç kavgalar bazen şiddete dönüşüyor. Meselâ Yağcı İzmir’de cinayete varan iç kavgayı örtülü şekilde söyleyip geçiyor. TKP içindeki iç kavga ise Londra’da üslenmiş bir ekip ile (İşçinin Sesi’nin yayıncıları) Leipzig’de üslenmiş bir ekip arasında (yayın organları Atılım) cereyan ediyor. TKP ile polis arasındaki çekişmeden bahsederken, bence Yağcı’yı yoldaşları nezdinde sorgulanır kılacak bir itiraf da geliyor. Yağcı polis sorgusunda polisin TKP İstanbul İl Komitesi üyelerinin listesi diye önüne koyduğu bir listeyi, doğru olmadığı hâlde, “tamam onlar” diyerek onaylıyor (s. 365). Bu her hâlükârda vahim bir durum. Listedekiler MK üyesi olmayan TKP üyeleri idiyse de, TKP ile uzaktan yakından alâkası olmayan kişiler idiyse de vahim, ahlâken sorgulanacak bir tavır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019