Aydın ENGİN
Herhalde farkındasınız, etliye sütlüye bulaşmayan gazetelerde bile son dönemde parça buçuk da olsa “Dersim gerçekleri” sık sık yer almakta.
1938 cankırımında (=Katliamında), anası babası yok edilip, kendisi toprağından koparılıp bilmediği bir bölgede, bilmediği bir aileye zorla evlatlık verilen, zorla Müslüman yapılan, köle gibi çalıştırılan, zorbaca parmakları kırılan Dersim Ermenisi küçücük bir kız çocuğunun yıllarca kendine bile anlatmaktan korktuğu öyküsünü, bugün 80’inini aşmış haliyle kendi anlatıyor.
Okuyanlar o öyküyle sarsılırken bir başka gazetede (Radikal), bir başka öykü suratımızda şaklıyor. 83 yaşındaki Halazur Nine yok edilen ailesinden kalan toprakların kendisine iadesi için dava açıyor ve bıktırıcı yazışmalardan sonra 1938’de devlet eliyle yok edilen annesinin, babasının, dedesinin, atasının, bacısının, ağasının nüfus kayıtlarında yine devlet eliyle yok edildiğini öğreniyor. Onunla birlikte biz de öğreniyoruz.
Ardından Erzincan – Pülümür arasındaki bir çukurda ailesi yok edilirken annesinin eteğinin altına sığınıp sağ kalmış ama bir yaşam boyu belleğiden çıkmayacak “kan kokusu” ile yaşayan küçücük bir oğlan çocuğunun yürek yakan öyküsünü okuyorsunuz...
Öyküler öyküleri kovalıyor... Art arda okunan öyküler “Dersim gerçeğini” arkadaş sohbetlerine taşıyor. Hiç ummadığınız, siyasetle ilişkisiz, siyasete ilgisiz bir tanıdığınızın, sohbetin bir yerinde, neredeyse durup dururken, “1915 yetimi bir kız çocuğunun Mustafa Kemal’in evlatlığı olup, iyi eğitim görüp, eğitiminin yanı sıra pilotluk eğitimi de görüp, sonra 1938’de Dersim köylerini, Zaza Kürtleri ile Dersim Ermenileri’nin yaşadığı köyleri bombalamasındaki korkunç tragedyayı kavramak, kavransa bile anlatmak...” diye başlayan cümlesi masanın üstüne çöküyor ve orada asılı kalıyor...
* * *
Bu günler böyle...
Pekiiiiiii, önceki günler, yıllar niye böyle değildi?
70 milyonu aştığı söylenen bir toplum nasıl oluyordu da çok yakın tarihinin artık tersi iddia bile edilemez hale gelmiş bir gerçeğini, “Dersim gerçeğini” bilmiyor, bilse bile konuşmuyor, konuşsa bile tartışmıyordu?
Taa 70’li yıllardan beri Türk sosyalistleri Kürt arkadaşlarından Kürdistan gerçeği üstüne bilgiler edindiği; daha o yıllarda duvarlara “Kürdara Azadi” yazıldığı halde, hem Türk hem Kürt sosyalistlerinin, Marksistlerinin gündeminde niye Dersim gerçeği, 1938 cankırımı yer almıyordu ?
Niye Dersim bölgesinden tanıdıklar, arkadaşlar, kulağımıza gelen söylenti kırıntıları üstüne sorduğumuzda sağa sola kuşkuyla ve kaygıyla baktıktan sonra neredeyse fısıltıyla “Yav geçmiş zaman, oldu işte bir şeyler” deyip soruyu geçiştiriyorlardı?
Niye Almanya’nın Dortmund’a yakın bir kasabasında Tunceli ilçesi Mazgirt’ten gelme bir göçmen işçi “Engin bey Dersim katliamı ile Türkiye yüzleşmedikçe, hesaplaşmadıkça demokrasi gelmez Anadolu toprağına, bilesin” deyip hemen ardından, “Orada, memlekette olsaydık ben sana bu lafı edemezdim, bunu da bilesin” diyordu?
* * *
Soruların sonu yok. Ben aklımda kalanlardan bir küçük demeti rastgele aktardım...
Peki soruların cevabı ne?
Bence pek yalın: Devletin gücü!
İttihatçı kadroların önde gelenlerini Cumhuriyet’in kuruluşunda reddedip, tasfiye edip, İttihatçı zihniyeti ve gelenekleri ise neredeyse olduğu gibi miras edinen Kemalist ideolojinin eğitim sisteminin merkezine yerleştirdiği resmi tarihle saklanması, gizlenmesi, örtülmesi olanaksız gibi görünen gerçekleri gizlemeyi, örtmeyi, saklamayı başarmış oluşudur.
Ermeni terör örgütü Asala’nın, Türkiye Cumhuriyeti diplomatlarına yönelik suikastları olmasaydı 1915 gerçeğini öğrenebilecek, en azından sorular sormaya başlayabilecek miydik?
PKK olmasaydı, küçük (toplumun tümüne göre küçük) bir çevre dışında Türkiye toplumu Kürt gerçeği üstüne düşünmek, sorular üretmek zorunda kalacak mıydı?
“PKK’yı da, Asala’yı da Türk milliyetçiliği ve resmi ideoloji yarattı” diyenler haksız mı?
Yalanlarla yaşayan, resmi tarihin yalanlarla kirlendiğini bile bile gerçekmiş gibi davranan, hastalanmış bir toplum olmaktan kurtulabilmemiz için...
Dersimiz : 1915!..
Dersimiz: Dersim!..
Enine boyuna, ayrıntısıyla, tortu döküntü kalmamacasına, son kuşku kırıntısı yok edilene kadar...
Seçim bizim.
* * *
Yazının noktasını koymadan bir söz daha: Buraya kadarını okuyup burun kıvıranlar, itiraz eden, “ders çalışmayı” reddedenler için bir seçenek daha var:
İnsanlık dersinden sınıfta kalmak da seçilebilir...
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021