Berrin Sönmez
Cumhurbaşkanının gerekçesiz olarak tek cümle ile Resmi Gazetede yayınlattığı İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının yargılandığı dava sürecinin ilk aşaması tamamlandı. Danıştay 10’uncu Daire, 3’e 2 oy çokluğuyla, açılan davaları reddetti. 20 Mart 2021’de kararın yayınlandığı günden başlayan hukuk mücadelesinin bir yıldan fazla süren ilk adımının sonunda 19 Temmuz günü elektronik tebligatla topluma bildirilen şey, esasen otoriteryanizmden diktatorya safhasına evirilişimizin ilanı. Bu kadar net! Tebligatla birlikte ilan edilen ikinci husus ise bu ülkede hukuk nezdinde kadınların, çocukların, LGBTİ+ların, engelli, yaşlı ve göçmenlerin insan sayılmadığı. Ve bu iki husus abartı değil, yorum değil, karamsarlık hiç değil! Apaçık gerçek.
Bu gerçek Danıştay kararının gerekçesinde açıkça önümüzde duruyor. Biçim olarak bir karalama kâğıdı görünümündeki karar gerekçesi içerik olarak da hukukilikten yoksun. Karar ilk olarak Ankara Barosu dosyasına işlendi. Ve bildiğimiz ilk tebligat bazı sayfalarında üzeri çizilmiş bölümler, kırmızı ile yapılmış eklemelerle çıktı karşımıza. UYAP sisteminde dosyaya eklenmiş hali bu ve karalama kâğıdı olarak nitelendirilmeyi hak eden ciddiyetsizlikle düştü kamuoyunun önüne. Sonra diğer dosyalarda bu çizili, kırmızılı bölümler yoktu ama iş işten geçmişti elbette. Şimdi Danıştay 10’uncu Dairesine sormak gerek: O eklemeleri, çıkarmaları yapan kimdi, kimlerdi? Karar ve gerekçesi dosya sahiplerine tebliğ edilmeden önce kimin, kimlerin denetiminden, onayından geçti? Denetleyenlerin yaptıkları değişikliklerin noktasına, virgülüne dokunulamayacağı için mi karalama haliyle yüklendi sisteme?

Bu ülkede yargının idareye tam bağımlı olduğunu biliyoruz. Yaptığı işe saygı duymama ihtimalinin de farkındayız ama kendilerine de saygılarının kalmadığı –ki haklılar- böylece görüldü. Tabii ki 10’uncu Daire hakkındaki bu olumsuz yorumlardan tenzih edilmesi gereken beş hukukçu var. Cumhurbaşkanı kararının iptal edilmesi gerektiği yönünde görüş açıklayarak karşı oy kullanan iki hâkim üye, iptal yönünde mütalaa veren iki Danıştay savcısı ve kararın iptali yönünde hüküm kurulmasının uygun olduğunu belirten Tetkik Hâkimi saygıyla tenzih ederim. Yani aslında 5’e 3 kaybedilmiş bir davadan söz ediyoruz. Yani aslında Danıştay’da hâkimler, hukukçular var fakat yetki azınlıkta. İstanbul Sözleşmesi karşıtlarının bir avuç marjinal sayılmasıyla paralel şekilde cübbesini ilikleyenler azınlıkta görünüyor bu ilk kararda.
Evet, diktatoryanın ilanı olarak nitelediğim kısma gelirsem; gerekçede uluslararası antlaşmaların onay ve çıkış yetkisinin Cumhurbaşkanına ait olduğu görüşü yer alıyor. Yetkide ve usulde paralellik ilkesini yok saydığı gibi anayasada açıkça yer almayan bir yetki kullanımını Cumhurbaşkanına gümüş tepsiyle sunduğu için diktatoryanın hukuk zeminini oluşturdu bu karar. Ve bu haliyle dört duruşma boyunca, Cumhurbaşkanı savunmanı olan Milletlerarası Antlaşmalar Daire Başkanınca tekrar edilmiş savunmaya son derece uyumlu bir gerekçe yazıldığı görülüyor. Ki savunman duruşmalarda “Cumhurbaşkanı kararı yargı denetiminin dışındadır” sözüyle dikkat çekmişti. Şimdi karar Cumhurbaşkanı kararlarına yargı masuniyeti tanımadı mı? İstanbul Sözleşmesine dair verilecek karar Türkiye’nin geleceğine dair karar vermek olacaktır dedik yıllardır. İşte şimdi geleceğimiz önümüze konmuş oldu bu kararla. Sözleşme’nin önemini kavrayamayan herkes şimdi kameraya gülümsesin ve diktatoryaya merhaba desin!
Kadın hareketine gelince; EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu ve eşitlik yönünde mücadele eden tüm kadın örgütleri daha 28 Nisan'daki ilk duruşmada bile davayı kazanmıştı. İstanbul Sözleşmesi duruşmalarını toplumsal dava haline dönüştürmeyi başararak kazanmıştı. Gaza ve dökülen kana rağmen kapıları zorla aşıp duruşma salonuna girmeyi başararak kazanmıştı. Dosyalara 1000 kadın avukatın yetki belgesini sunarak kazanmıştı. Son duruşmada kurulan polis engeline, Danıştay önüne getirilen gözaltı araçlarının varlığına aldırmadan direnerek basın açıklaması yapmayı başarmakla kazanmıştı. Ve en önemlisi hukuku yücelterek kazanmıştı. Şimdi tüm kısıtlamalara maddi, manevi imkansızlıklara rağmen yurdun dört bir köşesinden gelerek İstanbul Sözleşmesi için hazırlanırken olduğu gibi emek verenler, gelemese de kalbi Danıştay’da atanlar mutmain kalp ile yoluna devam edecek. Kızgın, öfkeli ve kararlı olarak mücadele sürecek. Çünkü tarih boyunca kadın eşitlik mücadelesi sonuç odaklı olmadı. Biz sürece odaklanırız. Nesiller boyu sayısız kadının kanı, gözyaşı ve emeğiyle ilmek ilmek dokundu bu mücadele. Adım adım ilerledik eşitlik yolunda ve dönüştürdük dünyayı. Şimdi erkeklik krizine girmiş erkeklerin şiddeti, erkeklik krizine girmiş devletlerin hak ihlalleri ve idareye tam bağımlı yargı kararları bu gidişi önleyemez.
Yüzyıllar süren eşitlik mücadelesi, kadın erkek eşitliğini ve toplumsal cinsiyet eşitliğini inşa etmeye, dünyayı daha yaşanılası bir yer kılmaya çalıştığı halde Danıştay, karar gerekçesinde bir bölüm ile kadınları insan saymadığını ortaya koydu. Anayasa m. 104/17 duruşmalarda çokça dile getirilmişti ve gerekçede maddeye atıf yapılıyor. Madde temel insan hakları sözleşmelerinden Cumhurbaşkanı kararı ile çıkılmayacağını güvence altına alıyor. Gerekçede bu madde destekleniyor ancak İstanbul Sözleşmesi’nin temel insan hakları metinleri arasında yer almadığı belirtiliyor. Günde en az üç kadının öldürüldüğü ve bir o kadar kadının da şüpheli ölüm kaydıyla dosyasının kapatıldığı ülkede yaşam hakkı kadınlar söz konusuysa temel haklar arasına giremedi bu gerekçeye göre. Kaldı ki Sözleşme, kadına yönelik şiddeti hak ihlali olarak tanımlayan ilk insan hakları hukuku metnidir. Giriş bölümünde tüm insan hakları metinleri referans alınarak hazırlandığı belirtilir. Gel gör ki bizim Danıştay, 'kadınlara, çocuklara, LGBTİ+lara, engelli, yaşlı ve göçmenlere yönelik şiddeti önle, mağduru koru, faili kovuştur, şiddetle mücadele için bütüncül politikalar oluştur' diyerek devletlere yükümlülük getiren sözleşmeyi insan hakları metni saymadı. Çünkü kadınları insan saymadı. Kadınların yanı sıra dezavantajlı grupları şiddetsiz bir yaşam hakkının dışına taşıdı. İnsan haklarından soyutlamış oldu kararı ve gerekçesiyle.
Her şeye rağmen başta söylediğim gibi bu karar hukuki sürecin ilk aşamasıydı sadece. Süreç devam ediyor. İdari Dava Daireleri var sırada. Sonra Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi… Bunlardan herhangi birisi hukukun gereğini yerine getirirse ne âlâ. Yok hukukun gereğini yapmazlarsa her birini tarihe kara bir leke olarak mimlemiş olacağız. Bu arada İstanbul Sözleşmesi’ni salt kadın meselesi gibi görüp süreci yanlış okuyan, meseleyi hiç anlamayan herkes için bu karar ders olur umarım. Nereye doğru yol alındığını görüp mücadele hattında yer almaları gerekir. Özellikle siyasilere bir çift sözüm var: Çocuğa elma şekeri vaat eder gibi ‘seçimden sonra hemen’ mesajlarından vazgeçip kadın hareketiyle koşulsuz tam bir işbirliğine girmeliler. Toplum mühendisliğinin kadınlar üzerinden ve kadın haklarının aşındırılmasıyla kurulduğunu yıllardır söylüyoruz. Artık gerçekten kavramış olmaları gereken zamandayız. Seçimden sonra yapılacaklar değil Türkiye’nin geleceğini seçime kadar yapacakları belirleyecek.
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025
28.02.2025
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024