Yeni 28 Şubat’ı, ‘Yeni Türkiye’ diye yutturmaya çalışanların yazdığı senaryolar ne kadar banal ve sığ.

Senaryo (yoksa masal mı deseydim) şöyle: “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı merkezli bir soruşturma başlatılmış. Başkanlığın çatısında ‘yönü yabancı uydulara çevrilmiş’ çanak antenler bulunmuş. Devletin ve TİB’in gizli bilgi ve belgeleri yabancı uydulara gönderildikten sonra kayıtlar silinmiş ama çanaklar kullanılamaz halde öylece bırakılmış.” Bu haberi yazanlara, TİB’de dinleme yapılmadığını, sadece santral vazifesi gördüğünü, hukuki prosedürü tamamlayana fişi takıp dinleme imkânı hazırladığını anlatmak beyhude. Log kayıtlarının sistem gereği belli periyotlarla otomatik silinmesi gerektiğini söylemenin manası yok. Söz konusu dönemde TİB başkanı olan Fethi Şimşek’in AK Parti tarafından yeni dönemin standartlarına uygun bulunarak Ankara başsavcısı yapıldığını filan da hatırlatıp nefes tüketmeyelim. Ama Ekmek Teknesi dizisinin Heredot Cevdet’ini bulabilirsem “Aga bu uydu dediğin, bildiğin makine; buna bilgi geçmenin ne mantığı var?” diye sormak isterim. Yahu bu casusluk dediğiniz iki taraflı bir suç; bir gönderen bir de alan olması gerekiyor. Uluslararası hukuk karşısında zor durumda kalmamak adına buldukları çözüm ‘uyduya göndermek’. Çok zorda kalırlarsa senaryo şöyle değişebilir: Uzayda paralel evrenler var, bunlar da zaten paralelci… Uzaylılar adına casusluk yapıyorlardı! Ne yazık ki komik bile olamıyorlar.

    Yenişubat’ın pardon Yeni Şafak’ın dünkü manşetinde başka komiklikler de var. “Gülen’le ilgili suç duyurularını işleme koyan savcılık ‘darbeye teşebbüs’ suçlamasıyla soruşturma başlatmış. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘zemin hazırlanıyor’ diye müjdesini verdiği; AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner daha açık konuşarak, “Onları bulacağız. Onlar araştırılıyor, soruşturuluyor, deliller oluşturuluyor. Yargıya da intikal ettirilecek, idarî soruşturmalar da yapılacak.” diye tafsilatını paylaştığı dava bu olsa gerek. İleri demokraside geldiğimiz nokta Başbakan’ın talimatı, hatta zorlamasıyla soruşturma açılması. Başbakan kendini yargının yerine koyarak sonraki aşamaları da şimdiden dillendiriyor. Hatta yargıdan önce onların söylemesi gerekeni söyleyip iade talebinde filan bulunuyor. Bütün darbe dönemlerinde olduğu üzere Fethullah Gülen yine hedefte. Bu sefer devleti ele geçirmek değil hükümeti devirmeye teşebbüsten suçlanacakmış!

    Yeni Şubatçılar, iddialarıyla kendi ayaklarına kurşun sıkıyor. Darbe girişimi ne zaman yapılmış? 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasıyla. Soruşturmayı kim yapmış? Türkiye Cumhuriyeti’nin yetkili mahkemelerinin kararına dayanarak savcılar yapmış ve adli kolluk olarak emniyeti kullanmış. Burada bir usulsüzlük var mı? En azından ortaya çıkmış şekliyle her şey kanuna uygun. Peki yolsuzluk iddiası güçlü mü? Adı geçen dört bakan istifa etti ve haklarında Meclis soruşturması açılması gündemde. Gülen hakkındaki soruşturma, 17 Aralık’ın dolaylı yoldan yargının önüne gelmesi demektir. Hocaefendi’nin avukatları suçlamaya konu olan yolsuzluk iddialarını ispatlamaya çalıştığında ortaya çıkacak tablo Başbakan’ın hoşuna gidecek mi? Hiç sanmıyorum. En küçük iğnelemeye dava açan Erdoğan’ın yolsuzluk iddialarını defalarca dile getiren Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere kimseye dava açmaması bu yüzden değil mi?

    Soruşturma yoluyla darbe girişimi olduysa, tedbir uygulamalarına imza atan yargıçların, soruşturmayı yürüten savcıların öncelikle yargılanması gerekir. Adı geçen hukukçular, bunun darbe değil doğal sürecinde işleyen bir soruşturma olduğunu ispatlamak zorunda kalacak. Sizce Erdoğan böyle bir duruşma yapılmasından mutlu olur mu? Bakın buraya yazıyorum, Gülen hakkında soruşturma sadece algı operasyonu, hayata geçirilme şansı sıfır. Tel tel dökülen şikayetçiler hakkında bir şey söylemeye gerek bile yok. Ama gazeteci diye lanse edilen Yusuf Ünal’ın üç çocuk klibini tavsiye ederim, neşeniz yerine gelir.