Cemile Bayraktar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyareti, dünya basınında genel hatlarıyla şöyle yer aldı:
The Telegraph: “Erdoğan’a göre Almanya Holokost yüzünden rahat konuşamıyor.”
BBC: “Berlin, sert İsrail eleştirileri ardından Erdoğan konusunda gergin.”
AFP: “Türkiye, Almanya için önemli oyuncu olduğunu kanıtladı.”
Le Figaro: “Erdoğan Almanya’da, ‘Çocukların öldürülmesi Tevrat’ta yok’ dedi.”
Al Jazeera: “Erdoğan ateşkes derken, Scholz İsrail’in kendini savunma hakkını destekliyor.”
Bild: “Erdoğan’ın Scholz ile havuç ve sopa oyunu.”
Türkiye basını genel: “Erdoğan’dan Avrupa’ya tarihi ayar.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, daha önce düşünülen, Eylül ayında G20 Zirvesi sırasında kesinleşen Almanya ziyareti, geçtiğimiz günlerde günübirlik biçimde gerçekleşti. Ziyaretin planlandığı dönemde, ziyaretin içeriği iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler, göç ve mültecilik gibi konulardı. Ancak 7 Ekim’den yani İsrail ve Filistin arasındaki şiddetli çatışmalardan sonra gerçekleştiği için bu konunun da görüşmeye dahil olacağı ve görüşmenin Almanya için kolay geçmeyeceği konuşuluyordu, nitekim öyle de oldu.
Görüşmenin zorluğu, Türkiye’nin haksız sayılmayacak biçimde Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin İsrail’e verdiği destek nedeniyle AB’yi eleştirmesinden; AB’nin de Türkiye’yi Hamas’ı terör örgütü olarak kabul etmemesi nedeniyle eleştiriyor olmasından kaynaklanıyor.
Ancak meselenin bir de öncesi var, özellikle mülteciler ve göç konusunda, AB’nin Türkiye’yi bir “tampon bölge” görmesi nedeniyle ve bu konuda da Sn. Erdoğan ile paralel hareket edebildikleri için, son genel seçimlerden sonra AB ülkelerinin birçoğu, seçimden Erdoğan’ın kazançla çıkmasını memnuniyetle karşıladıklarını belirtmişlerdi. Erdoğan da seçimden bir süre sonra gerçekleşen NATO zirvesi dönüşünde AB ile yeni bir sayfa açılabileceğinin sinyallerini vermişti.
Erdoğan-Scholz görüşmesine dönecek olursak, görüşme sonrasında yapılan açıklamalarda Scholz, Türkiye ile İsveç’in NATO üyeliği, tahıl koridoru konusundaki etkileri, mülteci anlaşmalarındaki uzlaşı gibi konularda paralel haraket ediyor olmalarından duyduğu memnuniyeti belirtti. Ancak mesele Filistin konusuna gelince ve Scholz, kelimenin tam anlamıyla İsrail’in yaptığı katliama rağmen İsrail’in kendisini savunmasını destekledikleri şeklinde yorum yapınca, ipler koptu ve şaşırtmayacak şekilde Sn. Erdoğan, Holokost’u hatırlatarak, “İsrail’e sizin gibi borcumuz yok” dedi ve şiddetin durması için makul ve adil biçimde sorumluluk alınması gerektiğini vurguladı.
“Tarihi ayar”, “one minute”, “dünya lideri” gibi tanımlamalara girmeden, çamura da yatmadan Sn Erdoğan’ın bu çıkışının kendi içinden samimiyetle gelen ve doğru açıklamalar olduğunu ifade etmekte bir beis yok. Ancak…
Ancak konuşmanın bir de dile getirilmeyen, dile getirilmeyen o yönü görülmesin diye “tarihi ayar” sloganına boğularak servis edilmesine rağmen kendini saklayamayan bir yönü daha var: Şiddetin asıl faili Almanya değil, asıl fail İsrail, o halde İsrail bu “tarihi ayarın” neresinde?
Almanya’yı suçlayan, katliam faili İsrail’in “memnuniyetle” karşılayacağı, İsrail’in Filistin’de yaptıklarının önüne geçebilme ihtimali olan bu açıklamalar, Filistin’deki sınırsız şiddetin faili olan İsrail iken, dikkatleri İsrail’den Almanya’ya çekmiyor mu? “Mahcubiyet” nedeniyle de Almanya’nın yanlış yerde konuşlandığı doğru ama buna rağmen fail olmadığı net, peki şu halde dayanılmayacak boyuttaki şiddetin arsız faili İsrail, bu “tarihi ayarın” neresinde?
Türkiye, 7 Ekim’den bu yana doğru noktada durdu ve İsrail şiddetini “sözlü” eleştirdi. Gazze’deki şiddetin muhatabı olan çocuklar için kapılarını açtı ve tedavilerini üstlendi. Moral açıdan da Gazze’ye destek verdi.
Ancak eylem noktasında aynı durumda olunduğunu söylemek güç zira geçtiğimiz haftalarda İsrail konsolosluğu önündeki eylemler nedeniyle, İsrail’i protesto eden siviller polis engeliyle ve gazıyla muhatap olmak zorunda kaldı.
İsrail’e karşı yapılan kitlesel eylemler her ne kadar halk nezdinde devam etse de diğer boyutta, İsrail ile diplomatik ve ekonomik anlamda, İsrail’e tepki olarak görülebilecek eylemler iktidar tarafından hayata geçirilmedi. Düşünün, İsrail ile ihracat mevzusunda Türkiye üçüncü sırada…
Türkiye halkının genelinin İsrail’e karşı, kahve dükkanında taşkınlık yapma, restoranlara fare püskürtme, asitli içecek dökme gibi düşünülmeden yapılan eylemler dışında önemli bir ekonomik boykota başladığı ve devam ettiği bir gerçek ve bu değerli. Ancak bir paket çikolata almaktan dahi imtina edilen özenin ağzına kadar dolu ticari gemiler konusunda gösterilmemesi de, söylem ve eylem konusundaki gayrı birliği ortaya çıkarıyor.
Evet, bir şeyler yapılıyor ama bunlar doğrudan değil dolaylı olarak yapılıyor ya da yapılıyor(muş) gibi yapılıyor. Bunda açıkçası çok eleştirilecek bir şey yok zira aksi olduğu durumlar tecrübe edildi ve olumlu değil olumsuz sonuçlandı ve buna bağlı süt üflenerek içiliyor olabilir. Sorun da zaten tümüyle burada değil.
Sorun, İsrail’e giden ticari gemilere, yakıt transferi sırasında açılan sahalara ve benzerlerine sessiz kalıp, üniversite öğrencilerinin harçlığını çıkarttığı mekanlara baskın yapmakla yetinmek de değil. Sorun, pek de işlevi olamayan tavırlara aşırı işlevselmiş gibi bir anlam yüklemek ve “one minute” olmayan tavırlardan bir “one minute” çıkarmak.
Sorun, Londra’daki kadar yoğun katılımlı eylemleri, müdahale edilmeden yapamamak.
Sorun, insan hakları aktivisti Gülden Sönmez’in, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’i “yalnız başına” protesto etmesi ve akabinde kısa süreli de olsa gözaltına alınması.
Sorun, sen bir kupa kahve için eyleme niyetlenmişken, senin limanından İsrail’e her gün 7 geminin kalkmasına ses etmiyor oluşun.
Sorun, kendini kandırmaktaki ustalığına artık ikna olunmuyor oluşu.
Sonuçta, İsrail’e olması gereken mertebeden ve olması gereken biçimde “ayar” verilmediği gerçeği gibi o cevaplanmamış soru da karşımızda durmaya devam ediyor; İsrail, bu “tarihi ayar”ın neresinde?
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.01.2025
7.11.2024
31.10.2024
9.10.2024
26.08.2024
20.08.2024
15.08.2024
28.07.2024
21.07.2024
20.06.2024