Etyen MAHÇUPYAN
Türkiye'nin tüm yapısal sorunları kimlikseldir. Osmanlı mirası olan bir 'sürüncemede kalma' hali hem devletle toplum, hem de toplumun içindeki ilişkileri kimlikleştirme ve kemikleştirmede çok etkili oldu.
Çözümler ise her zaman korkutucuydu, çünkü düzenin değişmesini ima ediyordu ve bizler fazlasıyla uzun sürmüş bir düzenin bozulması halinde yeniden inşayı neye göre yapacağımızı bilmiyorduk. O nedenle her reform girişimi, kısa bir süre sonra değiştirmeye çalıştığı şeyle bütünleşen iktidarlar üretti. Kendimize en güvendiğimiz anda bile aslında olgunlaşmamış çocuklardık ve hâlâ da öyleyiz... Dolayısıyla bu ülkenin sorunlarını hiçbir kimlik tek başına çözemez. Geçmişte Kemalistler ellerindeki fiziksel güce dayanarak kendilerince bir çözüm bulduklarını sanmışlardı. Ama nihayette burunlarını sürttüler. Bugün de İslami kimliği taşıyanlar ellerindeki çoğunluk gücüne dayanarak yine kendilerince bir çözüm peşindeler, ama onlar da benzer bir kadere doğru yürüyorlar. Kemalistler ideolojik hegemonya sayesinde yeni bir imtiyazlı cemaat oluşturmuşlardı. İslami kimliği taşıyanlar ise, kendi cemaatlerini imtiyazlı bir konuma oturtarak ideolojik hegemonya oluşturmaya çalışıyorlar. İkisinin aynı şey olduğunu söylemek doğru olmaz: Bugün aksak da olsa bir demokrasi yaşıyoruz. Ne var ki tarih açısından bu pek de önemli olmayan bir detay. İş kimliksel meseleleri çözmeye geldiğinde kısır demokrasilerin diktatörlüklerden pek de farkı yok.
AKP onbir yılın sonunda bu sorunları tek başına çözemeyeceğini anladı. Bunu yapabilmek için hem düzeni gerçek anlamda değiştirme niyet ve cesareti, hem de kendi iktidarını toplumsal zeminde paylaşma basireti lazım. Ne var ki AKP'nin hamuru buna uygun değil. Bu partinin ufku ancak Türkiye'deki Müslümanların belki yeni nesiller üzerinden demokratlığa doğru açılmasıyla genişleyebilir. O zamana kadar AKP 'uzun ince bir yolda' gitmeye mahkûm gözüküyor. Âşık Veysel'in türküsü AKP'liler için muhtemelen uzun sürecek zorlu bir iktidarı ima ettiği ölçüde övünülecek bir ruh haline tekabül ediyordu. Ama onbir yıldan sonra gelinen nokta, o 'uzun ince yolun' bir kadere dönüştüğü ve bunun aslında sorun çözmede yaşanan tıkanmaya da karşılık geldiğidir. Başbakan'ın kongre konuşmasında CHP'ye ve Kürtlere yaptığı çağrılar, iktidarın en azından Kürt sorununu kendi başına çözemeyeceğini idrak etmiş olduğunu gösteriyor. Ancak aynı iktidar partisi 'tek başına' olmaktan büyük bir haz da alıyor ve bunu kendi seçmenine sirayet ettiriyor. Cumhuriyet dönemi boyunca iktidarın ve genelde kamusal olanın dışına itilmenin getirdiği bastırılmış hırs ve heveskârlık, şimdi 'asıl aktör' olmanın, her şeyin 'bizden' sorulmasının, adaletin yerini bulmasının getirdiği coşkuyla yer değiştiriyor. AKP hem başkalarından yardım talep ediyor, hem de 'bütün bunları' tek başına, kendi kimliğiyle yapmış olmanın gururunu yaşamak istiyor. Diğer siyasi aktörler ise vakitlerini dar kalıplar içinde debelenmekle, iktidarın yanlışlarından medet ummakla ve iktidarın her yaptığının yanlış olmasını ummakla geçiriyorlar. Atılacak her olumlu adımın AKP'ye yarayacağı bir siyasi ortamda, muhalefetin iktidara yardımcı olması pek gerçekçi gözükmüyor. Nitekim muhalefet de AKP'yi özellikle 'tek başına' bırakıyor ve hem muhtemel başarısızlığın ihtimalini artırıyor, hem de o başarısızlığın yükünü tümüyle AKP'nin üzerine yıkıyor.
Kongre'de BDP zaten davet edilmediği için yoktu. Ama CHP ve MHP de gelerek, aynen bazı Ortadoğu liderleri gibi AKP'yi yüceltme hezeyanının parçası olmayı istemedi. Birinin akredite olmayan gazetecileri, diğerinin Barzani'yi öne sürmesi tamamen bahanedir. Bu partiler önümüzdeki süreçte iktidarı yıpratmanın yolunun onu 'tek başına' bırakmaktan geçtiğini biliyorlar. Veysel'in türküsü uzun ince bir yoldan, yani hayattan söz ediyor. AKP'nin iktidar hayatı da aynen uzun ve ince bir yol. Yani hem rakipsiz, hem de yalnız... Bu partinin 2023'e kadar kalması şaşırtıcı olmaz ve zaten 2002 yılından ileriye bakıldığında da şaşırtıcı değildi. AKP'nin birçok alanda gösterdiği başarı, muhalefetin ideolojik tıkanıklığı ile birleştiğinde, sanki özellikle AKP'yi iktidarda tutmak üzere programlanmış bir muhalefetin oluşmasına neden oldu. AKP'yi yenmenin ancak onu sorunlar karşısında yalnız bırakmakla mümkün olduğu kanaati yerleşti ve bu değerlendirme 'muhalefet etme' işini çok kolaylaştırdı. Öte yandan aynı bakış AKP'yi doğal olarak rakipsiz de bıraktı ve iktidar bu durumun hazzına fazlasıyla kapıldı. Ne var ki esas darbeler tam da 'ustalık' döneminde geldi. Rakipsiz ve yalnız olmanın avantaj değil, kırılganlık getirdiği ancak şimdi keşfedildi. Çünkü rakipsizliğin getirdiği iktidar sarhoşluğunun karşılığı çözüm süreçlerinde partinin yalnız bırakılmasıydı...
Bu durumun kolayca değişme ihtimali yok. Kürt siyaseti de çözümü İslami bir partiyle birlikte aramaya teşne değil. AKP ile çözüm, siyaseti öne çıkarıyor. Oysa PKK'nın hayalinde statüyü öne çıkarmak üzere devletle çözüm var. AKP bu uzun ince yola, Türkiye ise kendi kader çizgisine mahkûm...
Kaynak ve yazarın diğer yazıları
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023