Etyen MAHÇUPYAN
Barış sürecinin bölgede çok açık ve dramatik bir anlamı var: Hayat şu andan itibaren değişmiş durumda ve gerçekten de artık eskisi gibi olma ihtimali bulunmuyor. Diğer bir deyişle silahlı mücadele dönemi yeniden gelse bile, artık Güneydoğu bir yanda PKK'nın diğer yanda devletin olduğu bir çatışma denklemine indirgenemeyecek.
Çünkü bunca zaman siyasi varlıklarını sosyal hizmet örtüsü altında taşımış olan geniş ve karmaşıklaşmış bir İslami kesim büyük bir enerjiyle ve çıkmamak üzere siyaset alanına girmiş durumda. Her geçen gün bu akımın sahaya yerleşmesini, ittifaklar kurmasını, alan kazanmasını ve dışa açılarak değişmesini ifade ediyor. Çatışma dönemi içe kapanmacı ve savunmacı bir ruh haline tekabül ederken, bu örgütlenmelerin özgürlükçülüğünü de kendi kimliklerinin ihtiyaçlarıyla sınırlamıştı. Bugün aynı örgütlenmeler herkes için ve diyaloğa açık bir özgürleşme talep etmekteler.
Ne var ki bu süreç işlerken Kürt meselesinin ürettiği sosyal ve siyasi yapı hayata gölge etmeyi sürdürüyor ve İslami kesimde endişe de yaratıyor. Bu duygunun temelinde iki unsur var: Biri, müzakerelerin sadece PKK muhatap alınarak yapılması ve böylece İslami kesimin bir bütün olarak çözüm tahayyülünün dışında bırakılması. AKP hükümeti Kürtlerin İslami kanadını temsil etse de, yerele inildiğinde bu toplumsal kesimin aynı zamanda ‘Kürt' olduğu gerçeği muhataplık konusunu önemli kılıyor. İkinci unsur ise, söz konusu sürecin nereye doğru evrildiği ve hangi noktayı hedeflediği konusunun daha belirgin olmasına yönelik bir ihtiyaç. Öte yandan bu sürecin ucunun doğal olarak açık olduğu da kabul ediliyor, ama denklemin dışında kalma duygusu bölgedeki İslami camiada bir ‘endişe' olarak siyasileşiyor. Eklemek gerek ki PKK'lıların ‘galip' havasına girmesi de söz konusu tepkiyi derinleştirmekte. Çünkü bunun siyasi anlamı, İslami kimliğin bölgedeki ikincil statüsünün devam edeceği, tam bir eşitlik anlayışının yerleşme ihtimalinin az olduğu.
Ancak İslami kesimin asıl ilginçliği bu endişelerin ‘Türkleri' de kuşatabilmesi, bir anlamda empatik bir tavır sergilemesi. Siyaseti Kürt kimliği üzerinden yürütenlerin aksine, İslami kimliği temel alan Kürtler ‘Türklerin' de bu olayı nasıl yaşadıkları ve neler hissettikleri ile ilgililer. Çözümün ancak bu genel çoğunluğun ikna olduğu noktada ortaya çıkabileceğini vurguluyorlar. Doğal olarak Türkleri öne süren bu ‘hassasiyet' aynı zamanda İslami duyarlılığa sahip Kürtlerin milliyetçilikler arasında bir denge oluşturma ihtiyacından da kaynaklanıyor. Ama sonuçta dindar Kürtler iki etnik milliyetçilik arasında bir ‘tampon' yaratarak çözümün ve demokrasinin şansını artırıyorlar. Kaba bir mukayese dindar Kürtlerin dindar Türklerden daha fazla etnik farkındalık içinde olduklarını ama dindar Türklere oranla bu farkındalığı (hak taleplerinin ötesinde) siyasete taşıma konusunda daha temkinli ve isteksiz olduklarını ortaya koyuyor. Bu dengeli yaklaşım bölgedeki İslami örgütlenmelerin devleti çok da zayıf görmek istememelerine neden olmakta. Çünkü bunun hem etnisite siyasetini derinleştireceğinden, hem de genelde Türkleri ikna noktasından uzaklaştıracağından korkuluyor. Çözümün bir tür rehabilitasyon olacağı ve Türkleri de kapsayacağı değerlendirmesi yaygın... O nedenle ‘bölünme' fikrini üreten her şeyin çözümü baltaladığı düşünülüyor. Bu genel algı çoğu İslami grupların Kürt siyasetinden de daha radikal bir biçimde Kürt kimliğinin haklarını savunmasına veya bazılarının federasyon istemesine engel değil. Müzakere süreci PKK'yı ‘olabilir' olan çözümü aramaya iterken, İslami gruplar şimdi silaha başvurmuş olmamanın da getirdiği meşruiyetle çok daha radikal bir söylem geliştirebiliyorlar. Bu tutumun iki basit temeli var: Bu devlet bölgedeki İslami kesimin de ‘devleti' olamadı ve çatışmanın bedelini esas olarak bölge ödedi, çünkü savaş bölgenin ‘içinde' oldu...
Kimliksel açıdan en kritik konu ise muhakkak ki İslami duyarlılıkla ‘yeni Türkiye'nin nasıl bağdaşacağı. Burada İslam kardeşliğinin sorunu çözeceği kolaycılığından İslamiyet'i bir kolaylaştırıcı araç olarak kullanma pragmatizmine uzanan bir yelpaze var. Hemen herkesin referansı bir tür Osmanlı dünyası, ama bu dünyanın günümüzün eşitlikçi anlayışı içinde yeniden kurgulanması şartıyla. Pratikte karşılığı pek olmayan bu çözümleme şu an için İslami kesimi hem Kürt siyasetinden ayrıştırıyor, hem de ortak bir zeminde tutuyor. Bölgedeki İslami taban adaleti eşitliğin içinde aramaya hazır. Yeter ki kadim değerlerin taşınması mümkün olsun ve ‘özgürlükçülük' hakların verilmesini sağlasın.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları









































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024