Ferhat KENTEL
IŞİD adlı “şey”, gösterdiği “askeri performans” ve işlediği cinayetlerle bir anda gündemimize girdi. Bu adamlar belli ki pis bir iş yaptıklarının farkında oldukları için veya gizem mizem gibi bir şeyler yaratmak gibi bir dertleri olduğu için ya da yarın öbür gün yakayı ele verirlerse hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam edebilmek için yüzlerini örtüyorlar.
Bu “esrarengiz imajının” yanısıra, kuşkusuz IŞİD, insan kaynağı bakımından Ortadoğu’nun sosyolojisi içinden beslenen bir örgüt ve başarıları Şii-Sünni kitleleri arasındaki gerilimin gelmiş olduğu “kıvam”dan bağımsız değil.
Ancak memleketimizde Türk usulü klasik bir yaklaşımla, kendi iç hesaplarımıza binaen, birileri bu “sosyolojik gerçekliğin” işlemiş olduğu cinayetlerin aslında “normal” olduğunu, en azından “anlaşılabileceğini” anlatmaya ve dolayısıyla meşrulaştırmaya başlıyor.
Taraftarlığın aymazlığa dönüştüğü bir atmosfer içinde “kim en çok şiddet uyguladı” yarışına giriyor birileri. “IŞİD mi, Esad mı? Irak’ı işgal eden Amerikalılar mı? Sünniler mi, Şiiler mi?” Sonunda olay “Ermeni soykırımı oldu” diyenlere karşı “Ama beyazlar da Kızılderilileri öldürdü” muhabbetine dönüşmeye başlıyor.
Sanki biri diğerinin günahını hafifletebilirmiş gibi... Sanki cinayete “cinayet” dersek günaha girermişiz gibi...
Bu tür durumlar için ilginç bir savunma aracı var. Eğer bizim cepheye yakın bir takım insanlar gerçekten hiç savunamayacağımız bir haltı yedilerse, anında bunların aslında tam da bir komplonun parçası olduğunu ilan ve kabul ediveriyoruz.
Tabii “komplo” ve “komplo teorisi” üretimi konusunda atalarımız Bizans ve Osmanlı’dan gelen, İttihat ve Terakki’yle gürbüzleşen, otoriter Kemalist cumhuriyetimizle olgunlaşan, darbeciliğimizle tavan yapan ve son olarak da Erdoğancılığımızla suyu çıkmış bir “yaratıcı” geleneğimiz var.
Bu komploculuğun en önemli özelliklerinden biri hep başkalarının komplo yaptığını düşünmektir. Bunun en bariz versiyonu “komplo var” diyenlerin en sağlam “komplo tezgahçıları” olmalarıdır.
Şimdi müebbete mahkum olan, ancak mahkeme süresince yattıkları yerden, yarı uykulu hallerde, kamera marifetiyle ifade veriyormuş gibi yapan general bozuntuları “memleketi bölüyorlar, anarşiye, kaosa sürüklüyorlar!” diye esip gürlerken, aslında kendileri kiralık katilleri ve bombacılarıyla darbe koşullarını “olgunlaştırıyorlardı”.
Daha da yakın (hatta şimdiki) zamanlarda Gezi’de “komplo var!” diye bağıranlar aslında bizzat komplolar tezgahlıyor; “camide içki!” ya da, Amerikan senaryolarından çıkma kurgularla “Kabataş’ta taciz edilen başörtülü bacı!” söylemlerini tepe tepe kullanıyorlardı.
Komploculuğun önemli vasıflarından biri de komplo teorisini doğrulayan vakaları alıp, düşmana vurmak için kullanılabilir kıvama getirmesidir. Cumhuriyet tornasında ruhları hastalanmış çeşitli çağdaş amca ve teyzelerin başörtülü kadınlara yaptığı tacizleri alıp, rakip görünümündeki bütün aktörlere yapıştırmak gibi mesela...
28 Şubatçıların yaptığı gibi mesela... “Oruç tutmayan öğrenciyi bıçakladılar!”; “mini etekli kadının bacaklarına kezzap döktüler!” gibi mesela...
“Geçenlerde sokakta gördüğüm çember sakallı adam çağdaş görünümlü kadına ‘cehennemde yanacaksınız!’ diye bağırdı; şeriat geliyor!” demek gibi mesela...
“Geçenlerde otobüste gördüğüm çağdaş, döpiyesli kadın sakallı, şalvarlı amcaya ‘boyu devrilesice!’ diye bağırdı; darbe geliyor!” demek gibi mesela...
Komplocu düşünce, her yerde komplo gördüğü için ve de düşmanı vurabilmek için her türlü malzemeyi kullanır; elinde yoksa, malzeme avına çıkar. Sosyolojisi zengin, sosyolojik düşüncesi fakir memleketimizin dört bir yanında araştırılıp bulunan (daha doğrusu “seçilen”) malzemelerle “teori” doğrulanmış olur.
Teori doğrulanır; bir kere daha düşmanlığımızı üretiriz; yeni IŞİD’lerimiz çıkar ve o zaman gene sorarız: “IŞİD’in arkasında kim var?”
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020