Ferhat KENTEL
Ankara’da 28 kişiyi öldüren bombayı patlatan teröristin köyünde taziye çadırı açılmış. Çocuklarını kaybeden insanların acı çekmesi, dolayısıyla, geleneklere göre, o insanların teselli edilmesi gayet anlaşılabilir bir durum. Ancak böyle korkunç bir terör eyleminin sorumlusu olan bir insanın anne ve babası olmak da çok zor.
Benzer eylemleri PKK’li ya da IŞİD’li elemanların yapması, bunların arkasında hangi derin ve gizli odakların, devletlerin olması da hiç önemli değil. Her halükarda, “ulvî bir dava uğruna” kendini havaya uçurmaya adamış ve davada ne ulvîlik ne de insanlık bırakan insanların yakınlarına yas için destek olanlar zor da olsa var.
Ancak böylesine acımasız bir şekilde gerçekleştirilen, masum insanların hayatına mal olan ve sonuçlarının ne kadar korkunç olacağını tahmin bile edemeyeceğimiz bir teröristin cenazesini mütevazı bir yas olayının ötesine taşıyıp, bir davanın performansına dönüştürmek akla, mantığa ve de ahlâka sığdırmak mümkün değil.
Yani mesele, Abdulbaki Sömer için Van’da kurulan taziye evini ziyaret eden HDP milletvekiline atfedilen 'terör örgütünün propagandasını yapmak'tan daha ötede, vahim ve korkunç...
Çünkü her şeyden önce böyle bir toplu cinayet eylemini işleyen adamı sahiplenmek, hayata dair asgari saygıyı, izanı, adalet duygusunu ve insanların asgari düzeyde de olsa olabilecek kıymetlerini kaybetmek demek.
Bu, zaten içine dalınmış bir kısır döngünün korkunç bir girdaba dönmesi demek.
Hintli yazar Arundhati Roy, ABD’nin,11 Eylül saldırılarında binlerce insanın hayatını kaybetmesini gerekçe göstererek, Afganistan’a başlattığı saldırı üzerine kaleme aldığı bir yazıda şunları söylüyordu:
“İster köktendinciler, ister milisler veya direniş hareketleri tarafından gerçekleştirilsin, hiç bir şey bir terör eylemini mazur gösteremez – hatta bu, yasal bir hükümetin intikam savaşı görünümüne bürünse dahi. Afganistan’ın bombalanması New York ve Washington’ın intikamı degildir. Bu, sadece dünyadaki insanlara karşı işlenmiş yeni bir terör eylemidir. Öldürülen her masum insanı, New York ve Washington’da ölen sivillerin korkunç sayısına karşı hesaplamamalı, kurbanlardan saymalıyız.” (“Savaş barıştır”, Der Spiegel, www.spiegel.de; 31.10.2001)
Roy’un sözlerinde çok temel bir ders var... Kim olursanız olun; en haklı etnik, dini ya da sınıfsal “direniş” örgütü ya da “milletin bütünlüğü için meşru savunma hakkını kullanan” en haklı devlet; öldürülen insanlar kazanılan puanlar değil; hep beraber kademe kademe öldürdüğümüz kendi insanlığımızdır.
Dolayısıyla onlarca kişiyi katletmiş birinin cenazesini davaya hizmet edecek anlamlar inşa etmek üzere araçsallaştırmak, insanlığımızı yerin dibine bir kere daha ve daha da çok sokmaktan başka bir şey değildir.
Ve öyle anlaşılıyor ki, eğer aksini sağlayacak bir insanlık halini hatırlamayı başaramazsak, içine girdiğimiz girdap önüne gelen her ulusu, dini ya da etnik yapıyı içine katacak.
Mesela, Fransa’daki terör saldırılarından sonra polisin “koyu renkli” göçmen kökenli çocuklara yönelik tacizkâr davranışları adeta tüm Fransız toplumunu “terörize” edecek yeni bir ruh halini hazırlıyor. Bazı insanlar, şüphe çekici hiçbir eylem söz konusu olmadığı halde, günde üç kere aynı polisler tarafından kimlik kontroluna maruz kalıyorlar. Araştırmalara göre, kontrol edilen insanların yüzde 99’unun hiçbir “hatası” bulunmuyor.
Bu “koyu renkli” göçmen kökenli, ama Fransız vatandaşı çocuklar “terörize” olup, cumhuriyetin dışına atılırken, onlar da kendilerini cumhuriyeti, birlik ve beraberliği“terörize eden” başka bir kimliğin altında buluyorlar.
Bu döngüyü üretmek ve giderek ölümü kutsamak hislerimizi, insanlığımızı, aklımızı ve kalbimizi kaybetmekten başka bir şey değildir ve bırakalım başkalarını; kendi üzerimize bile düşünme kapasitemizi kaybetmek demektir.
Bu yüzden galiba, dünyanın doğusu ve batısıyla birlikte düşünmemiz daha da acil hale geliyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020