Gülay GÖKTÜRK
Organ Bağışı: Bu da çözüm değil
12.03.2013
2822
Ömür boyu içinizde taşıdığınız, varlığını bile fark etmediğiniz bir organın ne kadar değerli olduğunu ancak onu beklerken anlayabilirsiniz.
Türkiye yıllardır organ bağışı sayısını yükseltmek için çareler arıyor. Ve ben de yıllardır bu konuda çözüm olabilecek bir yöntemi yazıp duruyorum.
Dün, Sağlık Bakanlığı'nın bağışı artırmak için geliştirdiği son formül basında yer aldı. Buna göre organ bağışı vasiyet şeklinde yapılacakmış. Hayattayken organlarını bağışlamak isteyenler için vasiyetname şeklinde düzenlenecek bağış formu Sağlık Bakanlığı'nın sistemine işlenecek, böylece ölümü halinde ailesinin onayını alma zorunluluğu ortadan kalkacakmış.
Zira şu anki uygulamada, kişi sağlığında organlarını bağışlasa bile, öldükten sonra organların alınabilmesi için ailesinin onayı gerekiyor. Aile, kimi zaman ölen kişinin organ bağışı yaptığını bilmediği, kart da üstünden çıkmadığı için, izin vermekte tereddüt ediyor.
Bir iki ay içinde uygulamaya geçeceği söylenen bu yeni yöntem bağış miktarını belki bir miktar artırabilir. Ama sadece küçük bir miktar...
Oysa, organ bağışında patlama yaratacak bir başka yöntem var ama nedense gelip geçen sağlık bakanlarından hiçbiri şahsen benim 15-20 yıldır yazıp durduğum basit bir prosedür değişikliğini yapmıyor.
Nedir bu?
Organ bağışlamak isteyenlerin bağış kartı taşıması yerine, istemeyenlerin organ nakline izin vermediklerini belirten bir kart taşıması... Ne para ne pul ne teknolojik bir ilerleme, hiçbir şey istemeyen ama sorunu neredeyse tamamen çözen bir tedbir...
Çözümün anahtarı aktif değil, pasif tutum
Bir an için hepimizin birden ölümden sonra vücudumuza ne yapılacağını serbest irademizle tartışmaya başladığımızı düşünün. İnsanların geceleri yataklarına girince, acaba yakılsam mı, toprağa mı verilsem, mumyalansam mı, yoksa denize mi atılsam diye kafa yorduklarını hayal edin... Ne korkunç geceler yaşardık, öyle değil mi?
Neyse ki, dini ritüeller bizi böyle tatsız konularda kafa yormaktan kurtarıyor.
Peki, organ nakli konusunda da böyle bir gelenek oluşturulamaz mı?
Oluşturulabilir ve oluşturulmalı...
Bence insanlar ne kendileri ne de yakınları hakkında organ bağışı kararı vermek zorunda bırakılmalı. İşin biraz kolayına kaçılmalı ve her şey sessiz sedasız, otomatiğe bağlanmış bir biçimde, kendiliğinden olup bitmeli...
Organ bağışını artırmak istiyorsak, insanların aktif değil pasif tutum almalarını yeterli kılacak bir düzenleme getirmeliyiz. İnsanlar, "benimkini al" diyemiyorsa, "alma" dememelerini yeterli sayabiliriz.
Ben çoğunluğun böyle bir emrivakiyi beklediğinden eminim.
Daha somut ifade edecek olursak, aksini belirten bir belge taşımadığı sürece bütün insanların, ölümleri halinde organlarını bağışlamayı kabul ettiğini varsayan bir yasal düzenleme, sorunu gerçekten çözecektir. Böyle bir yasal düzenleme yapılırsa, organ bağışına dinsel ya da duygusal nedenlerle karşı olanlar belgelerini yanlarında taşırlar ve istemedikleri bir uygulamadan kurtulmuş olurlar. Ama, sağlığında "olur"demeye içi dayanmayan büyük çoğunluğun da aslında istediği olmuş olur.
İşte bu kadar basit... Ama hâlâ yapılmıyor. Ve bu arada binlerce insan organ bekleme kuyruğunda ölüp gidiyor
.
Dün, Sağlık Bakanlığı'nın bağışı artırmak için geliştirdiği son formül basında yer aldı. Buna göre organ bağışı vasiyet şeklinde yapılacakmış. Hayattayken organlarını bağışlamak isteyenler için vasiyetname şeklinde düzenlenecek bağış formu Sağlık Bakanlığı'nın sistemine işlenecek, böylece ölümü halinde ailesinin onayını alma zorunluluğu ortadan kalkacakmış.
Zira şu anki uygulamada, kişi sağlığında organlarını bağışlasa bile, öldükten sonra organların alınabilmesi için ailesinin onayı gerekiyor. Aile, kimi zaman ölen kişinin organ bağışı yaptığını bilmediği, kart da üstünden çıkmadığı için, izin vermekte tereddüt ediyor.
Bir iki ay içinde uygulamaya geçeceği söylenen bu yeni yöntem bağış miktarını belki bir miktar artırabilir. Ama sadece küçük bir miktar...
Oysa, organ bağışında patlama yaratacak bir başka yöntem var ama nedense gelip geçen sağlık bakanlarından hiçbiri şahsen benim 15-20 yıldır yazıp durduğum basit bir prosedür değişikliğini yapmıyor.
Nedir bu?
Organ bağışlamak isteyenlerin bağış kartı taşıması yerine, istemeyenlerin organ nakline izin vermediklerini belirten bir kart taşıması... Ne para ne pul ne teknolojik bir ilerleme, hiçbir şey istemeyen ama sorunu neredeyse tamamen çözen bir tedbir...
Çözümün anahtarı aktif değil, pasif tutum
Bir an için hepimizin birden ölümden sonra vücudumuza ne yapılacağını serbest irademizle tartışmaya başladığımızı düşünün. İnsanların geceleri yataklarına girince, acaba yakılsam mı, toprağa mı verilsem, mumyalansam mı, yoksa denize mi atılsam diye kafa yorduklarını hayal edin... Ne korkunç geceler yaşardık, öyle değil mi?
Neyse ki, dini ritüeller bizi böyle tatsız konularda kafa yormaktan kurtarıyor.
Peki, organ nakli konusunda da böyle bir gelenek oluşturulamaz mı?
Oluşturulabilir ve oluşturulmalı...
Bence insanlar ne kendileri ne de yakınları hakkında organ bağışı kararı vermek zorunda bırakılmalı. İşin biraz kolayına kaçılmalı ve her şey sessiz sedasız, otomatiğe bağlanmış bir biçimde, kendiliğinden olup bitmeli...
Organ bağışını artırmak istiyorsak, insanların aktif değil pasif tutum almalarını yeterli kılacak bir düzenleme getirmeliyiz. İnsanlar, "benimkini al" diyemiyorsa, "alma" dememelerini yeterli sayabiliriz.
Ben çoğunluğun böyle bir emrivakiyi beklediğinden eminim.
Daha somut ifade edecek olursak, aksini belirten bir belge taşımadığı sürece bütün insanların, ölümleri halinde organlarını bağışlamayı kabul ettiğini varsayan bir yasal düzenleme, sorunu gerçekten çözecektir. Böyle bir yasal düzenleme yapılırsa, organ bağışına dinsel ya da duygusal nedenlerle karşı olanlar belgelerini yanlarında taşırlar ve istemedikleri bir uygulamadan kurtulmuş olurlar. Ama, sağlığında "olur"demeye içi dayanmayan büyük çoğunluğun da aslında istediği olmuş olur.
İşte bu kadar basit... Ama hâlâ yapılmıyor. Ve bu arada binlerce insan organ bekleme kuyruğunda ölüp gidiyor
.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015