Gülay GÖKTÜRK
Organ Bağışı: Bu da çözüm değil
12.03.2013
2835
Ömür boyu içinizde taşıdığınız, varlığını bile fark etmediğiniz bir organın ne kadar değerli olduğunu ancak onu beklerken anlayabilirsiniz.
Türkiye yıllardır organ bağışı sayısını yükseltmek için çareler arıyor. Ve ben de yıllardır bu konuda çözüm olabilecek bir yöntemi yazıp duruyorum.
Dün, Sağlık Bakanlığı'nın bağışı artırmak için geliştirdiği son formül basında yer aldı. Buna göre organ bağışı vasiyet şeklinde yapılacakmış. Hayattayken organlarını bağışlamak isteyenler için vasiyetname şeklinde düzenlenecek bağış formu Sağlık Bakanlığı'nın sistemine işlenecek, böylece ölümü halinde ailesinin onayını alma zorunluluğu ortadan kalkacakmış.
Zira şu anki uygulamada, kişi sağlığında organlarını bağışlasa bile, öldükten sonra organların alınabilmesi için ailesinin onayı gerekiyor. Aile, kimi zaman ölen kişinin organ bağışı yaptığını bilmediği, kart da üstünden çıkmadığı için, izin vermekte tereddüt ediyor.
Bir iki ay içinde uygulamaya geçeceği söylenen bu yeni yöntem bağış miktarını belki bir miktar artırabilir. Ama sadece küçük bir miktar...
Oysa, organ bağışında patlama yaratacak bir başka yöntem var ama nedense gelip geçen sağlık bakanlarından hiçbiri şahsen benim 15-20 yıldır yazıp durduğum basit bir prosedür değişikliğini yapmıyor.
Nedir bu?
Organ bağışlamak isteyenlerin bağış kartı taşıması yerine, istemeyenlerin organ nakline izin vermediklerini belirten bir kart taşıması... Ne para ne pul ne teknolojik bir ilerleme, hiçbir şey istemeyen ama sorunu neredeyse tamamen çözen bir tedbir...
Çözümün anahtarı aktif değil, pasif tutum
Bir an için hepimizin birden ölümden sonra vücudumuza ne yapılacağını serbest irademizle tartışmaya başladığımızı düşünün. İnsanların geceleri yataklarına girince, acaba yakılsam mı, toprağa mı verilsem, mumyalansam mı, yoksa denize mi atılsam diye kafa yorduklarını hayal edin... Ne korkunç geceler yaşardık, öyle değil mi?
Neyse ki, dini ritüeller bizi böyle tatsız konularda kafa yormaktan kurtarıyor.
Peki, organ nakli konusunda da böyle bir gelenek oluşturulamaz mı?
Oluşturulabilir ve oluşturulmalı...
Bence insanlar ne kendileri ne de yakınları hakkında organ bağışı kararı vermek zorunda bırakılmalı. İşin biraz kolayına kaçılmalı ve her şey sessiz sedasız, otomatiğe bağlanmış bir biçimde, kendiliğinden olup bitmeli...
Organ bağışını artırmak istiyorsak, insanların aktif değil pasif tutum almalarını yeterli kılacak bir düzenleme getirmeliyiz. İnsanlar, "benimkini al" diyemiyorsa, "alma" dememelerini yeterli sayabiliriz.
Ben çoğunluğun böyle bir emrivakiyi beklediğinden eminim.
Daha somut ifade edecek olursak, aksini belirten bir belge taşımadığı sürece bütün insanların, ölümleri halinde organlarını bağışlamayı kabul ettiğini varsayan bir yasal düzenleme, sorunu gerçekten çözecektir. Böyle bir yasal düzenleme yapılırsa, organ bağışına dinsel ya da duygusal nedenlerle karşı olanlar belgelerini yanlarında taşırlar ve istemedikleri bir uygulamadan kurtulmuş olurlar. Ama, sağlığında "olur"demeye içi dayanmayan büyük çoğunluğun da aslında istediği olmuş olur.
İşte bu kadar basit... Ama hâlâ yapılmıyor. Ve bu arada binlerce insan organ bekleme kuyruğunda ölüp gidiyor
.
Dün, Sağlık Bakanlığı'nın bağışı artırmak için geliştirdiği son formül basında yer aldı. Buna göre organ bağışı vasiyet şeklinde yapılacakmış. Hayattayken organlarını bağışlamak isteyenler için vasiyetname şeklinde düzenlenecek bağış formu Sağlık Bakanlığı'nın sistemine işlenecek, böylece ölümü halinde ailesinin onayını alma zorunluluğu ortadan kalkacakmış.
Zira şu anki uygulamada, kişi sağlığında organlarını bağışlasa bile, öldükten sonra organların alınabilmesi için ailesinin onayı gerekiyor. Aile, kimi zaman ölen kişinin organ bağışı yaptığını bilmediği, kart da üstünden çıkmadığı için, izin vermekte tereddüt ediyor.
Bir iki ay içinde uygulamaya geçeceği söylenen bu yeni yöntem bağış miktarını belki bir miktar artırabilir. Ama sadece küçük bir miktar...
Oysa, organ bağışında patlama yaratacak bir başka yöntem var ama nedense gelip geçen sağlık bakanlarından hiçbiri şahsen benim 15-20 yıldır yazıp durduğum basit bir prosedür değişikliğini yapmıyor.
Nedir bu?
Organ bağışlamak isteyenlerin bağış kartı taşıması yerine, istemeyenlerin organ nakline izin vermediklerini belirten bir kart taşıması... Ne para ne pul ne teknolojik bir ilerleme, hiçbir şey istemeyen ama sorunu neredeyse tamamen çözen bir tedbir...
Çözümün anahtarı aktif değil, pasif tutum
Bir an için hepimizin birden ölümden sonra vücudumuza ne yapılacağını serbest irademizle tartışmaya başladığımızı düşünün. İnsanların geceleri yataklarına girince, acaba yakılsam mı, toprağa mı verilsem, mumyalansam mı, yoksa denize mi atılsam diye kafa yorduklarını hayal edin... Ne korkunç geceler yaşardık, öyle değil mi?
Neyse ki, dini ritüeller bizi böyle tatsız konularda kafa yormaktan kurtarıyor.
Peki, organ nakli konusunda da böyle bir gelenek oluşturulamaz mı?
Oluşturulabilir ve oluşturulmalı...
Bence insanlar ne kendileri ne de yakınları hakkında organ bağışı kararı vermek zorunda bırakılmalı. İşin biraz kolayına kaçılmalı ve her şey sessiz sedasız, otomatiğe bağlanmış bir biçimde, kendiliğinden olup bitmeli...
Organ bağışını artırmak istiyorsak, insanların aktif değil pasif tutum almalarını yeterli kılacak bir düzenleme getirmeliyiz. İnsanlar, "benimkini al" diyemiyorsa, "alma" dememelerini yeterli sayabiliriz.
Ben çoğunluğun böyle bir emrivakiyi beklediğinden eminim.
Daha somut ifade edecek olursak, aksini belirten bir belge taşımadığı sürece bütün insanların, ölümleri halinde organlarını bağışlamayı kabul ettiğini varsayan bir yasal düzenleme, sorunu gerçekten çözecektir. Böyle bir yasal düzenleme yapılırsa, organ bağışına dinsel ya da duygusal nedenlerle karşı olanlar belgelerini yanlarında taşırlar ve istemedikleri bir uygulamadan kurtulmuş olurlar. Ama, sağlığında "olur"demeye içi dayanmayan büyük çoğunluğun da aslında istediği olmuş olur.
İşte bu kadar basit... Ama hâlâ yapılmıyor. Ve bu arada binlerce insan organ bekleme kuyruğunda ölüp gidiyor
.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015