Gülay GÖKTÜRK
"Gönüllü birlik" formülü olarak eyalet sistemi
1.04.2013
3315
Başbakan Erdoğan'ın "Güçlü ülkelerde eyalet sistemi sorun olmaz.
2023'te başbakan olsam ben bunu tartışırdım"sözleri, kariyerlerini "niyet okuma" üzerine inşa eden kimi kesimler tarafından "Başbakan'ın nihayet baklayı ağzından çıkarması" olarak yorumlandı.
Aslında Erdoğan'ın 2023'te başlatmayı düşündüğü bu tartışmanın, Özal tarafından ta 90'lı yıllarda açıldığını, Özal'ın açıkça "Federasyonu tartışalım" önerisi yaptığını; bugün de Türkiye'de programında federasyon olan siyasi partiler olduğunu hatırlarsak, öyle dil altında baklalar aramaya da gerek kalmaz.
Demek istediğim, bu tartışma zaten çok uzun yıllardır Türkiye'nin siyasi gündeminden düşmedi. Ve eğer PKK'nın silahlı bir örgüt olarak tasfiye edilip sorunun bütün yönleriyle siyaset platformuna aktarılması başarılabilirse, eminim ki eyalet sistemi tartışması çok daha güncel hale gelecek ve çok daha güçlü bir biçimde savunulacak...
Erdoğan'ın sözleri olsa olsa, bu konuyu hâlâ tabu olarak gören kimi kesimlerin eyalet sisteminin öcü olmadığı fikrine alıştırılması bakımından önemli. Tabii bir de güçlü ülke- sağlam federatif yapı ilişkisini vurgulaması açısından...
Tek cümlelik replikler
Ne var ki, bizim asıl zaafımız, bunca yıllık bir geçmişi olmasına rağmen bu tartışmanın hâlâ birer cümlelik repliklerin ötesine geçememiş olması: "Neden federasyon olmasın ki...", "Olamaz çünkü federasyon bağımsız devletin birinci aşamasıdır."
Peki bundan ötesi? Bundan ötesi, "Türkiye'yi bölmeye çalışanlar, hainler, bölücüler" söylemiyle tartışmanın bastırılması...
Oysa, bizim şimdiye kadar, "Federasyon mu değil mi" ikilemini çoktan aşıp "Nasıl bir federasyon"aşamasına geçmiş olmamız gerekirdi.
Eyalet sistemi ne zaman ve hangi koşullarda birleştirici bir çatı olabilir, hangi koşullarda bağımsız devlet eğilimlerini teşvik eder? Merkeziyetçiliğin ne kadarı, adem-i merkeziyetçiliğin ne kadarı "karar"dır?
Yaşanan deneyler ve yapılan çalışmalar federatif sistemlerin eğer doğru uygulanırsa farklı etnik ve kültürel kimliklerin sürdürülebilir bir birliktelik içinde bir arada yaşayabilmeleri için uygun bir yapı olabildiğini gösteriyor. Ama bu değişmez bir kural değil. Yani federatif yapılar kendiliğinden bölünmeye yol açmadığı gibi kendiliğinden istikrar da sağlamıyor; tersine ayrılma eğilimlerini güçlendirdiği de görülüyor.
Sürekli sınanan bir sistem
Federatif yapının başarısı için her şeyden önce, merkezi yönetimle federasyonu oluşturan alt birimler arasında kurulacak sistemin karşılıklı çıkarlar açısından dengeli ve doğru olduğu noktasında bir konsensüs sağlanmış olması önemli. Bir başka deyişle, bu sistem yukarıda kararlaştırılıp aşağıya empoze edilen bir yapı değil; merkez ve çevre karar odaklarının birlikte oluşturacakları bir yapı olursa başarılı olabiliyor.
Federatif sistemin başarılı ve sürekli olabilmesinin belki de en önemli şartı ise, merkezi yönetimin başarısı...
Bu sistemde, federasyonun alt birimlerini oluşturan kimlikler teorik olarak "bağımsızlık" opsiyonunu sürekli yedekte tutuyorlar. Bir başka deyişle, federatif yapının başarısı ve kazanımları sürekli olarak sınanıyor ve yeniden ve yeniden "tercih" edilmesi söz konusu oluyor. Bu ise esas olarak merkezi yönetimin nasıl işlediğiyle, yeteri kadar demokratik ve birleştirici olup olmadığıyla, merkezin yerine getirmesi gereken hizmetleri ne ölçüde verebildiğiyle ve benzerleriyle ilgili.
Merkezi devletin asli görevlerini yerine getirememesi, sorunların çözümünde aciz kalması, alt birimlerin yetkisini gasp eğilimleri taşıması gibi etkenler bağımsızlık arzusunun yükselmesine sebep olurken; güçlü, başarılı ve merkez-çevre ilişkisini doğru kurmuş merkezi yönetimler doğal olarak "federatif birlik" eğiliminin güçlenmesine neden oluyor.
Zaten, Başbakan'ın yaptığı "2023" vurgusunun anlamı da bu. Erdoğan 2023 hedeflerine ulaşıldığında, hiç kimsenin bırakıp gitmek istemeyeceği mamur, müreffeh ve demokratik bir Türkiye tablosunun ortaya çıkmış olacağına inanıyor
.
Aslında Erdoğan'ın 2023'te başlatmayı düşündüğü bu tartışmanın, Özal tarafından ta 90'lı yıllarda açıldığını, Özal'ın açıkça "Federasyonu tartışalım" önerisi yaptığını; bugün de Türkiye'de programında federasyon olan siyasi partiler olduğunu hatırlarsak, öyle dil altında baklalar aramaya da gerek kalmaz.
Demek istediğim, bu tartışma zaten çok uzun yıllardır Türkiye'nin siyasi gündeminden düşmedi. Ve eğer PKK'nın silahlı bir örgüt olarak tasfiye edilip sorunun bütün yönleriyle siyaset platformuna aktarılması başarılabilirse, eminim ki eyalet sistemi tartışması çok daha güncel hale gelecek ve çok daha güçlü bir biçimde savunulacak...
Erdoğan'ın sözleri olsa olsa, bu konuyu hâlâ tabu olarak gören kimi kesimlerin eyalet sisteminin öcü olmadığı fikrine alıştırılması bakımından önemli. Tabii bir de güçlü ülke- sağlam federatif yapı ilişkisini vurgulaması açısından...
Tek cümlelik replikler
Ne var ki, bizim asıl zaafımız, bunca yıllık bir geçmişi olmasına rağmen bu tartışmanın hâlâ birer cümlelik repliklerin ötesine geçememiş olması: "Neden federasyon olmasın ki...", "Olamaz çünkü federasyon bağımsız devletin birinci aşamasıdır."
Peki bundan ötesi? Bundan ötesi, "Türkiye'yi bölmeye çalışanlar, hainler, bölücüler" söylemiyle tartışmanın bastırılması...
Oysa, bizim şimdiye kadar, "Federasyon mu değil mi" ikilemini çoktan aşıp "Nasıl bir federasyon"aşamasına geçmiş olmamız gerekirdi.
Eyalet sistemi ne zaman ve hangi koşullarda birleştirici bir çatı olabilir, hangi koşullarda bağımsız devlet eğilimlerini teşvik eder? Merkeziyetçiliğin ne kadarı, adem-i merkeziyetçiliğin ne kadarı "karar"dır?
Yaşanan deneyler ve yapılan çalışmalar federatif sistemlerin eğer doğru uygulanırsa farklı etnik ve kültürel kimliklerin sürdürülebilir bir birliktelik içinde bir arada yaşayabilmeleri için uygun bir yapı olabildiğini gösteriyor. Ama bu değişmez bir kural değil. Yani federatif yapılar kendiliğinden bölünmeye yol açmadığı gibi kendiliğinden istikrar da sağlamıyor; tersine ayrılma eğilimlerini güçlendirdiği de görülüyor.
Sürekli sınanan bir sistem
Federatif yapının başarısı için her şeyden önce, merkezi yönetimle federasyonu oluşturan alt birimler arasında kurulacak sistemin karşılıklı çıkarlar açısından dengeli ve doğru olduğu noktasında bir konsensüs sağlanmış olması önemli. Bir başka deyişle, bu sistem yukarıda kararlaştırılıp aşağıya empoze edilen bir yapı değil; merkez ve çevre karar odaklarının birlikte oluşturacakları bir yapı olursa başarılı olabiliyor.
Federatif sistemin başarılı ve sürekli olabilmesinin belki de en önemli şartı ise, merkezi yönetimin başarısı...
Bu sistemde, federasyonun alt birimlerini oluşturan kimlikler teorik olarak "bağımsızlık" opsiyonunu sürekli yedekte tutuyorlar. Bir başka deyişle, federatif yapının başarısı ve kazanımları sürekli olarak sınanıyor ve yeniden ve yeniden "tercih" edilmesi söz konusu oluyor. Bu ise esas olarak merkezi yönetimin nasıl işlediğiyle, yeteri kadar demokratik ve birleştirici olup olmadığıyla, merkezin yerine getirmesi gereken hizmetleri ne ölçüde verebildiğiyle ve benzerleriyle ilgili.
Merkezi devletin asli görevlerini yerine getirememesi, sorunların çözümünde aciz kalması, alt birimlerin yetkisini gasp eğilimleri taşıması gibi etkenler bağımsızlık arzusunun yükselmesine sebep olurken; güçlü, başarılı ve merkez-çevre ilişkisini doğru kurmuş merkezi yönetimler doğal olarak "federatif birlik" eğiliminin güçlenmesine neden oluyor.
Zaten, Başbakan'ın yaptığı "2023" vurgusunun anlamı da bu. Erdoğan 2023 hedeflerine ulaşıldığında, hiç kimsenin bırakıp gitmek istemeyeceği mamur, müreffeh ve demokratik bir Türkiye tablosunun ortaya çıkmış olacağına inanıyor
.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları


























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015