Gülay GÖKTÜRK
Barışı gerçekten isteyenler için söylüyorum:
Şu sıralar söylenebilecek en anlamsız sözün - niyet ne olursa olsun - silah kullanan tarafları eşitleyen; saldıranla saldırılanı, haklıyla haksızı, meşru olanla meşru olmayanı
aynı kefeye koyan, dolayısıyla suçluyu
gizleyen “silahlar sussun” cümlesi olduğunu bir an önce görsek iyi olacak.
Silahlar tekrar susacak mutlaka…
Ama ancak PKK’nın ayakları yere bastığı, olmadık hayallerden vazgeçtiği ve Öcalan’ın 2013’te yaptığı tespiti sözde değil özde kabul ettiği, yani silahların miadını doldurduğunu, siyasetten başka çözüm olmadığını bu defa gerçekten anladığı zaman susacak. Ve ne yazık ki, o vakte kadar yine masum gençlerimizi toprağa vermeye devam edeceğiz.
Çünkü barış, savaşan taraflardan her ikisinin de barışı yürekten istemesi halinde mümkün olabilir ancak.
2013 Nevruz’undan bu yana yaşadılarımız, PKK’nın henüz barışı istemediğini gösterdi. Bugünkü dünya ve Ortadoğu konjonktüründe, yerli bir çözüm süreciyle kazanabileceğinden çok daha fazlasını kazanma ihtimali olduğunu düşünmeye devam ettiği sürece de, barışı istemeyecek.
Bugün, “Çözüm Süreci neden bitti?” sorusuna bu gerçeğin dışında verilen bütün cevaplar laf-ı güzaftır. İktidarın son dönemde söylemsel düzeyde yaptığı hatalar bugün vardığımız sonucu hiçbir şekilde etkilememiş, olsa olsa terör örgütünün suçu AK Parti’ye yıkmak için yürüttüğü algı operasyonunun bir ölçüde başarılı olmasına yol açmıştır.
* * *
Peki başlaması hata mıydı Çözüm Süreci’nin?
Hayır ve asla…
Öcalan’ın “Ben bu işi çözmeye talibim, savaşı bitirebilirim” dediği noktada, bu ihtimali kale almayan, bu kişiye o şansı vermeyen, barışı denemeyen bir iktidar halkına ihanet etmiş olurdu.
İktidar denedi; bütün iyi niyetiyle, bütün imkânlarıyla, büyük riskler alarak, olağanüstü tolerans göstererek ve mucizevi adımlar atarak denedi. Toplumun çok büyük çoğunluğu da umutla, sabırla yıllarca bekledi barışı…
Ama Öcalan PKK’ya sözünü geçirmeyi başaramadı. Belki de fikir değiştirdi ve başarmak istemedi. PKK’nın yaptığı “konjonktür okuması”nın haklı olabileceğini düşündü; çıtayı düşük tuttuğu ve eğer PKK haklıysa bunun hesabını veremeyeceği korkusuna kapıldı.
Sonuçta, örgütün silahlı kanadı kontrolü tamamen ele geçirdi ve hem içerideki liderini, hem de hareketin siyasi kanadını bir kalemde harcayarak kaldığı yerden hunharca saldırılarına başladı.
Gelinen bu noktada hükümetin, hükümet olmanın gereğini yapmaktan başka seçeneği kalmamıştı. Bir-iki haftada 15-20 asker ve polisini şehit eden, ülkenin Güneydoğu Bölgesi’ni haraca kesen, halka nefes aldırmayan, devlet içinde devlet kurmaya kalkan terör örgütüne karşı saldırıya geçti.
Şu anda barış için çok uğraşmış kesimlerde büyük bir hayal kırıklığı yaşanıyor. “Barış çöktü, yeniden başa döndük” diyorlar. Bense başa döndüğümüzü düşünmüyorum. Hiçbir toplum yaşadıklarını ve bu yaşanmışlıklardan damıttığı bilinci kaybedip başa dönemez. Hatta bu deneyim barış için yeni bir imkânı da içinde barındırır.
Görünen o ki, çözüm müzakerelerinin yeniden gündeme gelebilmesi için önce PKK’nın Suriye iç savaşının yarattığı “tarihi şansı”n sınırlarını sınaması; IŞİD faktörünün ortaya çıkardığı “uluslararası müttefiklerinin” ne kadar güvenilir olduğunu test etmesi; Ortadoğu’da sırtını Şii üçgenine yaslayarak etki alanını hem Kuzey Irak’ta hem de tüm bölgede ne kadar artırabileceğini görmesi gerekiyor.
Bunun ne kadar süreceğini bilemeyiz. Ama ABD’nin TSK’nın son operasyonları karşısında aldığı tutum moralini şimdiden epeyce bozmuş olmalı.
Bu arada, yaşadığımız sürecin kısalmasını isteyen herkesin kararlı olarak yapması gereken şey, soyut barış çağrıları yapmayı bir yana bırakıp, yüzünü barışı sabote eden tarafa dönmesi, onu lanetlemesidir. Çözüm Süreci’nin yeniden yerli bir sürece dönüşmesi ve PKK’nın boş hayalleri bir kenara bırakıp gerçekçi bir zeminde müzakereye hazır hale gelmesi için toplumca sıkı durmamız gereken bir dönemdeyiz.
“Sıkı durmanın” bugünkü somut anlamı, TSK’nın PKK’ya karşı başlattığı operasyonların meşruluğunu ve haklılığını tavizsiz savunmaktır.
Herkes sorumluluğunun farkında olmalı.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015