Hakan AKSAY
Algı çok önemli, algı!
Bazen şık bir fotoğraf verirsin; halk anında inanır, güvenir, hatta hayran olur.
Yanına o an işine yarayacak birilerini alırsın, arkana da mesaja uygun bir “fon” yerleştirirsin.
Al sana “algı”!
E, “algı”yı alan da eşek değil ya; tıpış tıpış gidip oyunu verecek herhalde, di mi?
Gün gelir, arkana koskoca bir sarayı alır görüntü verirsin.
Gün gelir o sarayın merdivenlerine acayip bornozlu adamlar yerleştirir aralarından süzülürsün.
Gün gelir Avrupa’nın liderini altın varaklı, hilalli koltuklarına oturtup dünyaya havanı atarsın.

* * *
Bu sefer gündemdeki “algı operasyonu” hazırlığı, 23 Nisan’da açılışı yapılacak “Çiçek ve Çocuk” temalı Expo 2016 Antalya ile ilgili...
23 Nisan, çocuklar falan önemli tabii... Antalya’da “imaj çalışması” ve para kazanma amacı da çok önemli.
Biliyorsunuz, en son 15-16 Kasım 2015 G20 Zirvesi’nde süper bir Antalya çehresi sergileyip herkesin övgüsünü almıştık.
Bütün dünya Antalya’ya gelmek üzere valizlerini toparlamaya başlamıştı.
Birkaç gün sonra Rus uçağına bir füze...
12 Ocak’ta da Sultanahmet’te IŞİD’den bir bomba...
Ne Rus turist kaldı ortada, ne de Avrupalı...
Antalya’da turizm ellerinizden öper.
Şimdi 23 Nisan’da ne yaparlar ve sonrasında ne olur, bilemiyoruz...
* * *
Bu seferki “algı” üzerinde çalışırken, Bursa’dan, Ankara’dan, Manisa’dan, Isparta’dan ve Antalya’nın çeşitli yörelerinden yaklaşık 3 bin ağacın “fon” olarak kullanılmasını emretmişler.
Ağaçlar hemen yakalanıp getirilmiş.
“Kurur orada efendim, tutmaz” diyenler ağızlarının payını almış.
Ama bir de fikir lazım tabii bütün bu “fon”a: Mesela, EN büyük, EN kalın, EN yaşlı falan gibi bir nesnenin “ayrı bir muamele görerek” ileri çıkarılması gibi...
Saray hokkabazlarından biri atılmış, taklalar atarak Hükümdar’ın huzuruna çıkmış ve demiş ki:
“Sultanım, siz en büyük lider olduğunuza göre, sizin en büyük ağaç fonunda şey etmeniz münasiptir. Elimizde 1000 yıllık, çok ulu bir ağaç var...”
“Nee? 1000 yaşında mı?”
Sultan’ın sesinden ürken hokkabaz, kem küm etmiş:
“Efendim, tam olarak 1000 değil, ama biz öyle yorumlayabiliriz. MİT ve İçişleri Bakanlığı verilerine göre, İzmir’in Ödemiş ilçesi Bademli beldesinde kayıtlı bu ağacın, affedersiniz, Oleaceae familyasından gelen Akdeniz kökenli bir soya dayandığı, 1071 yılında dikildiği, Türkiye’nin en yaşlı zeytin ağacı sayıldığı, çapının 2.55 metreyi, boyunun 6 metreyi bulduğu, gövde çevresinin 7.68 metre, kök çevresinin ise 9.45 metre olduğusaptanmıştır.”
Sultan iki elini arkasında keyifle birleştirerek sarayın camından hayallere şöyle bir dalıp çıkmış ve hemen onaylamış bu fikri:
“Tez yerinden sökülüp Antalya’ya götürülsün!” buyurmuş.
Arka sıralardan biri “Ama efendim” diyecek olmuş...
Sultan, “Direnirse Efkan Bey ne yapacağınızı size anlatır” diyerek konuya noktayı koymuş.

* * *
Velhasıl, geçenlerde medyamızda nadide bir yer tutan “en büyük lider ve en eski ağaç” temalı haberlerde gördüğümüz, işte bu meselenin devamı.
Sultanımız, “bu ağacın iyiliği için” kazma kürekle bir şeyler yapıyor.
Ayrıca “dilek ve temennilerini” medya aracılığıyla ağaca iletiyor:
“Böyle bir ağaç... İnşallah burada da tutacağına inanıyoruz. Tarihi bugüne, bugünü de yarınlara ulaştıracak. Ya Allah Bismillah diyerek biz de toprağımızı atalım, arkasından da can suyunu...”
Eski ağacın yeni yerindeki yaş kütüğün üzerine de pahalı bir pirinç tabaka dikilmiş:
“6000 yıldır Anadolu topraklarında yetişen ve zeytin varlığı ile 1000 yıldır barış, sağlığı ve mutluluğu sembolize ediyor.” (İnanın, cümleyi bozan ben değilim, aynen aldığım bu anlatım “devlet kelamı”...)
Biliyorsunuz, böyle durumlarda Sultan’ın arkasında hep gülümseyen, kafa sallayan ve nasıl olsa o sırada zor bir iş yapmadığından ve fırça yeme ihtimali bulunmadığından dolayı kendini bahtiyar hisseden şahıslardan oluşan anlamsız bir kalabalığın bulunması şarttır.
İşte o kalabalığın içinde Faruk Çelik adında bir vezir varmış ki, kendisi nedense olan bitene biraz kaçamak bakışlarla bakıyor, ötekilerin arkasında kalmayı tercih ediyormuş.
Bunu vezirin mütevazı olmasına bağlayanlar yanılıyormuş; meğerse Bakan, orada bir münasebetsiz ortaya çıkar da densiz bir laf eder diye korkuyormuş.
“Densizlik” ise bu ağacın kaderinin tayin edildiği sırada hani arka sıralardan bir hokkabazın “Ama efendim” diye başlayıp da devam edemediği yarım kalan cümlede yatıyormuş.
Cümlenin geri kalan bölümünde, aslında aynı vezirin (F.Ç.), aynı yerde, aynı zeytin ağacını bir yıl önce “775 yaşındadır” diye takdim ederek “açılış yapması” gerçeği varmış; ama Allah’tan o ortamda hiçbir çatlak ses çıkmamış.

* * *
Hikâyenin buraya kadarki bölümünü özetledik (hikâye bitti diyemeyeceğim, çünkü aynı ağaç, ilerde bir başka yerde, örneğin, Beştepe’de göreve atanabilir ya da toprağını beğenmeyip kuruma eğilimine girerse, ceza olarak Cizre’ye falan sürülebilir).
Eh bir çift de lafımız olsun artık:
Sayın ve de ulu Sultanımız,
Bize, hal ve gidişimize, kılık kıyafet ve tavırlarımıza, çoluğumuza çocuğumuza, heykelimize filmimize, yani her şeyimize hükmetmenize diyecek sözümüz yok artık. Alıştık. İstediğinizi yapın biz kullarınızla.
Ama 1071’den bu yana ayakta duran bir ağacı oradan oraya nakletmenin anlamı ne? Onun ne günahı var?
Yoksa o da mı size oy verdi ve geleceğini zatıalinize teslim etti?
Hem de o kadar yaşlanmışken... Hani yaşlılara hususi hürmetiniz vardı sizin?
Yazık değil mi o ağaca? Tutup tutmayacağı, ne kadar yaşayacağı belli değilken...
(Zaten sizin “İnşallah burada da tutacağına inanıyoruz” derken aynı anda kullandığınız umut-belirsizlik ve emin olma-inanma vurguları arasındaki çelişki, riski ortaya koymuyor mu?)
Kime sordunuz bu nakil işini? Hangi yetkili kuruma danıştınız?
Yoksa “bu ihtiyar ölse de” (tercihen Expo 2016 sonrasında), hiç önemli değil mi? Nasılsa yerine yüzlerce genç ve sağlıklı ağaç dikersiniz, öyle mi?
Manisa Yırca’da, Muğla Milas’ta kesilen on binlerce ağacın acısı henüz dinmemişken...
Bazı ülkelerde bir ağacı korumak için binaların planları, evlerin yerleri değiştirilirken bizde...
Doğa, ağacıyla deresiyle bize emanet değil mi? Hayat süresi bizden çok önce başlayıp bizden çok sonraları da sürecek olan değerler bunlar... Tıpkı kimi barbarların sözde “İslam adına” balyozlarla yok ettiği dünya kültür mirası gibi...
Bu arada ne garip mantık bu: Milyonlarca ağaç kesiyorsunuz, eleştirene de “Ama yerine daha fazlasını dikiyoruz ya!” diye dikleniyorsunuz.
Düşünüyorum da, bu mantıkla terör eylemlerinde ve operasyonlarda aylardır yüzlerce kişiyi kaybetmemiz pek önemli değil galiba.
Her aile 3-5 çocuk doğurursa gerçekten de kısa sürede öldürdüklerimizin yerine yenilerini fazlasıyla koyarız nasıl olsa...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025