Hasan Bülent KAHRAMAN
Edebiyat dünyası öyküye kaydı, bugün romandan fazla öykü yayınlanıyor. Bütün dünyada yerleşti bu gerçek. İnsanlar uzun, geniş, derin metinler okumuyor
Türk edebiyatı yeni bir hamlenin içinde. Her gün bir kaç kitap yayınlanıyor. Değil okumak hepsini, izlemek dahi olanaksız. Geçen yıl yayınlanan roman sayısı birkaç yüz olarak ifade ediliyor. Nedeni açık bu gelişmenin: yayıncılık artık eskisi kadar zor bir iş değil. Basım teknikleri ve makineleri çok gelişti. İsteyen istediği kitaptan, istediği kadar basabiliyor, örneğin. Depo, bekletme sorunu yok. Sonra internet var. Yani yazar sayısı çok. Hatta artık herkes yazar. Hiçbir şey yazamayanlar da kendi bloglarını yazıyorlar.
Bu durum 'has' veya 'saf' edebiyatın önemini elbette artırıyor. Nasıl enformasyona erişim kolaylaşınca bilginin ve seçkin eğitimin önemi arttıysa, aynı şekilde, herkes yazar olunca has edebiyatın da önemi değil ama edebiyata ilgi arttı. Daha da çoğalacak.
Fakat bu ters bir orantıyla gelişecek: edebiyata ilgi arttıkça edebiyatın okuru azalacak. Belki her zaman azdı. Ama toplumsal hayatın bir referans noktasıydı edebiyat. Bugün değil. İnsanlar edebiyata da edebiyatçıya da artık değer hükmü oluşturan edim ve kişi olarak bakmıyor. Saf edebiyat öne çıkacaktır derken bunu kastediyorum. Biraz daha açayım.
Edebiyatımız toplumcudur. Osmanlı'daki büyük toplumsal dönüşüm edebiyatı doğurmuştur. Ondan sonraki büyük dönemeçler de edebiyatımızı ve münhasıran romanımızı hem etkilemiş, hem de belirlemiştir. Milli Edebiyat, köy edebiyatı, toplumcu-gerçekçi edebiyat hep bu anlayışın bir uzantısıdır. Buna ben, Türkiye'de Yazınsal Bilincin Oluşumu isimli kitabımda 'modern öncesi roman' dedim. Batı'da bunun karşılığı 'bilinçlenme romanıdır' (bildungsroman).
Batılı edebiyat tarihlerinin bir de kunstroman yani sanat(çı) romanı dedikleri bir tür vardır. Bir sanatçının gelişimini, iç tartışmalarını, sorunsallarını dile getirir. Türk edebiyatı çok çeşitli nedenlerden ötürü, toplumsalcı tercihlerinden gitgide uzaklaşıyor. Bireyliğin artışı, iletişim ağlarının gelişmesi, toplumsal etkileşim havzasının büyümesi, toplumsal öncülük arayışı, beklenti ve önerisinin zayıflamasıyla edebiyatçı pozisyon değiştiriyor. Bir manada kendi işine dönüyor. Avrupa ve Amerika romanlarının da benzer yataklara yöneldiğini belirteyim.
Böyle bir ortamda romanın yapısı da farklılaşıyor. 19. yüzyılın romanlarını hatırlayın. Derya deniz, tuğla misaliydi romanlar veya kaldırım taşı gibi, oku oku bitmezdi ve çok güzellerdi. Bunlar derinleşen ve insanın toplumsal planda olduğu kadar metafizik planda da soru sorduğu kitaplardı.
Bugün böyle büyük 'kurucu karakterler' yok romanda. 19. yüzyıl romanı iki eksenli olurdu. Bir eksende karakter derinleşirdi diğer eksende toplumsal-tarihsel olaylar.
Bugün böyle bir roman anlayışı yok. Çünkü, mesela, eski sinema da yok. Nasıl büyük, derin, kapsamlı film anlatılarının yerini televizyon dizileri aldıysa romanın başına gelenler de aynı şeydir. Kısa, kendisiyle meşgul, kendi biçimsel sorunlarını öne alan, kendisini öncelikle bir şey anlatmak zorunda hissetmeyen, konunun bile olmayabileceği metinler, anlatılar bunlar. Daha özeti, öykü anlatmayan kitaplar okuyoruz ve öylece de roman toplumun genel hayatından çıkıyor. Bundan sonra bir metinle uğraşmak, yazarın ötesinde onu kuyumcu gibi işlemek isteyen, oyun oynamaya meraklı okurların işi.
Öykünün minimal hali
Böyle olduğu içindir ki, edebiyatın ağırlık noktası öyküye kaydı. Bugün romandan fazla öykü yayınlanıyor. Bütün dünyada yerleşti bu gerçek. İnsanlar uzun, geniş, derin metinler okumuyor. Öyleyse, tanımına da çok uygun ve denk düşer biçimde, edebiyat dünyası öyküye yöneliyor. Karakter yaratmanın sıkıntısı yok, olay örgüsü kurmanın külfeti söz konusu değil, tarihsel bir arka planla kişileri bir araya, üstelik doğru biçimde, getirmek çabası istenmiyor ise niçin öykü yazılmasın?
Üstelik, öykü bile durduğu yerde durmuyor. Daha fazla eksiltiyor, daraltıyor kendisini. Büsbütün 'minimal' bir hal alıyor. Ben buna kısa-kısa öykü diyorum. Öykünün iyice damıtılmış, inceltilmiş hali. Bazen kelimelere indirgendiği bile oluyor. Cümleler. Öncüleri var elbette. Örneğin bence Georges Perec onlardan biridir. Onun yapıtı Je me Souviens/ Hatırlıyorum bir anılar kitabıdır ama sadece cümlelerden oluşur. Hayranı olduğum Lydia Davis de kısa-kısa öykünün ustasıdır. Gene de bana göre bütün bunların kaynağı Beckett'tir. Onun bazen hiçbir şey söylemeyen oyunlarını ben hep birer öykü olarak gördüm. Bizde de bu damar işlemeye başladı. Semih Gümüş o yazarları yakından izleyip çok değerli yazılarla eleştiriyor. Ahmet Büke örneğin başarılı. Kısacası, Instagram, Twitter, Facebook dünyasında hayat artık ancak bir öyküde kapsanacak kadar kısa, küçük, hızlı anlarla yaşanıyor.
Ortada çok önemli bir anlatı ekonomisi var. Kısacası, gündeliğin içinden gelen ama onu aşan, daha metafizik sorgulamalara yönelen, bunu da çok kısa saptamalarla yapan bir öykücülük gitgide edebiyatta kendisini hissettiriyor.
Başladığım yere döneyim. Bu edebiyat has bir edebiyattır. Ötekiyle yani toplumsala da açılan edebiyat anlayışıyla zıtlaşması gerekmez. Ama kendisine has bir burç teşkil ettiği ortada. İşte bu edebiyat bence modern edebiyattır. Edebiyatı katı, kaba, koyu bir toplumsalcılığa mahkum ve kurban eden edebiyattan hayli uzaktır. Okuru da yenidir ve özgündür. Daha içe kapalıdır bu okur. Daha kendi halindedir. Ve şunu da belirteyim ki, bu okur, her ne kadar bahsettiğim üslup da hayatın getirdiği dayatmaların sonunda ortaya çıkmışsa da, hayatın ötesine geçmek isteyen, onun gündelik hengamesinden arınmış, kendisini olup bitenden soyutlamış, biraz melankolik bir okurdur. Yeni edebiyat da öyledir: melankoliktir, hatta hayli melankoliktir. Kendi alanını oluşturmakta, kendi kimliğini yaratmaktadır.
Öykü hayatın damlasıdır ama galiba şimdi öykülerin de damlaları var ve hiç de fena değiller...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024