Hayko BAĞDAT

Hayko BAĞDAT
Hayko BAĞDAT
Tüm Yazıları
Erdoğan kazanmıyor, yeniyor
16.11.2013
3278

 Kurulduğundan beri seçim kaybetmeyen AKP üç yeni seçime hazırlanıyor.

Erdoğan, üstlendiği her görev öncesinde, gıyabında “gelirse darbe olur” diye tehdit edilmiş bir lider olarak cumhurbaşkanlığına bir adım mesafede artık.

Şüphesiz ki atlattığı bu kadar badireden sonra bugün ulaştığı mertebe Erdoğan’ın kişiliğinde de oldukça belirgin etkiler bırakmış durumda.

Hapse atılan, siyasetten aforoz edilmeye çalışılan, partisine kapatma davası açılan Erdoğan kendisine bu kötülükleri yapanları her daim yenilgiye uğrattı.

Askerî ve bürokratik vesayet ile giriştiği büyük savaşta metanet ve akıllıca bir zamanlama ile galip gelmeyi başardı.

Bu savaş esnasında, vesayetin baskısını üzerinde hisseden tüm kesimlere elini uzattı.

Sadece kendi dünya görüşüne özgürlük talep etmenin toplumda varolan “ürkütücü” çağrışımlarına karşılık Alevilerin, Kürtlerin, azınlıkların hakları noktasında da belirgin söylemler geliştirdi.

Ve nihayet mutlak iktidar oldu.

Fakat Erdoğan kavga etmeyi asla bitirmiyor.

Ve vakti zamanında kendi kitlesine zulmeden zihniyetten öç almaya doyamıyor.

Garip bir şekilde kendi inanç dünyasından farklı olan tüm kimlikler artık ona hep o zihniyeti çağrıştırıyor.

Mesela aslında Alevi meselesine tam bir katı Sünni perspektifinden bakıyor. Ezber bozacak şekilde açılımlar gerçekleşiyor fakat Müslüman’ın ibadet yerinin sadece cami olduğu inancından milim kıpırdamıyor.

Ali’yi sevmekten bahsediyor, torununa Ali ismini koyuyor fakat kendisini Sünni’den tamamen farklı olarak görenleri, kafasındaki “tehlikeli” Aleviliği hep “yenmek” istiyor.

Kürt meselesinde görülmemiş adımlar atılıyor, süreç başlatılıyor fakat anadilde eğitim konusuna gelince Erdoğan tam bir “Türk” kesiliyor.

Temsiliyeti olan ve barışmaya çalıştığı “bölücü” Kürtlerden hiç hazzetmiyor ve kafasındaki makbul Kürd’e tüm kesimleri ikna etmeye çalışıyor.

Azınlıkların vakıf mülkleri meselesinde “kul hakkı”ndan korkan bir Müslüman tavrıyla hakkaniyetli davranıyor.

Fakat soykırım konusu açıldığında, her konuşmasında yerin dibine batırdığı ittihatçılardan farkı kalmıyor. Hrant Dink’in katilleri bulunamıyor, yeni cinayetlerin önü açılıyor.

Gençlik örgütlenmesine en çok yatırım yapan partiyi yönetiyor fakat içten içe öbür mahallenin çocuklarını sevmiyor, güvenmiyor, onların yaşam tarzından rahatsızlık duyuyor.

Gezi sürecinde olduğu gibi bu ülkenin gençlerini evlerine zorla, şiddetle ve en vahimi yenilmişlik duygusuyla göndermenin yaratacağı sonuçlardan çekinmiyor, aksine gerekli görüyor.

Partisinde kadın kolları önemli bir yer tutuyor ama aslında tercihleri kendi görüşünden farklı kadınlara karşı ahlakçı, maço, sert bir erkek oluveriyor. 

Kadınları ahlak ve namus söylemleriyle baskı altına alıyor.

Vesayet ile giriştiği mücadelede öğrendiği en önemli realite hayatta kalmak için hep yenmek zorunda olduğudur.

Bu alışkanlık ile bütün bu tarihsel tabuları yerinden oynatırken aynı anda “gayrı meşru” gördüğü bazı Alevileri, Kürtleri, azınlıkları, gençleri, kadınları, LGBT bireyleri, işçileri hep “yenmek” istiyor.

Tavrındaki ve dilindeki anlaşılmaz öfke buradan geliyor.

Yendikçe güçleniyor, güçlendikçe hırslanıyor.

Öyle ki son öğrenci evi meselesinde Arınç ile yaşadığı krizi değerlendirirken “düşmanı sevindirmeyelim” cümlesini kurabiliyor.

Bahsettiği düşman ise gerçekte kendi tabanı dışında kalan herkesi kapsıyor.

Erdoğan’a herşey darbecileri hatırlatıyor.

Daha fenası, kitlesini sürekli teyakkuzda tutmayı başarabiliyor, karşıtlarına öfke ve nefret duyulmasını sağlayabiliyor.

Sanırım önümüzdeki seçimlerde Erdoğan’ın kazanmasından çok toplumsal kesimlerin “yenilmemesi” üzerinde durmamız gereklidir.

Yoksa yükselen kutuplaşmanın hepimizi sürükleyeceği kaosta hiçbirimiz kazanamayacağız.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar