Hilâl KAPLAN
Haftalardır, 'Gezi'yi anlamak lazım' temalı sayısı yazı okudunuz, sosyolojik analiz izlediniz, 'Gençlerimize kulak verelim' çağrıları duydunuz. Ben de benzer şeyleri yazdım ve söyledim.
Hükümet de böyle yaptı. Kendisine operasyon çekenlere karşı dik durdu ama eylemcilerle diyaloğu da ihmal etmedi. Pek çok demokratik ülkedeki uygulamalardan farklı olarak, Başbakan Erdoğan, eylemcilerle iki gün arka arkaya beş saatlik toplantılar yaptı. Son toplantıdan çıkan sonuç, eylemin amacını en azından 'işgal' bağlamında tamamladığı, Gezi'deki tek dala dokunulmayacağının kesinleştiğiydi. Gezi'deki en geniş örgütlenmenin temsilcisi Tayfun Kahraman da sabaha karşı yaptığı açıklamada eylemin biçim değiştireceğinin sinyalini vermişti.
Ancak toplantı sonrası, iki güne yakın kendi içinde tartışan gruplar adına Taksim Dayanışma, meydandaki gençlerin esprili dilinden oldukça uzak, arkaik sol jargona teslim olmuş ve 'direnişe devam' dışında başka hiçbir bilgi vermeyen açıklamasını yaptı. Gezi'nin akıbeti, daha uzunca bir süre güvendeyse, neye direnilecekti? Nasıl direnilecekti? Hangi amaca ulaşana kadar direnilecekti?
Neyse ki, saatler sonra, sanırım diğer oluşumlardan gelen tepkilerle aklıselimin yolu bulundu ve tüm bileşenleri tek çadırda toplayarak Gezi nöbetine devam kararı alındı. Böylelikle meydanın ve parkın normalleşmesine, kamuya açılmasına imkân sağlanmış, kuşkuculara da 'Ne olur ne olmaz, buradayız' mesajı verilmiş oldu.
Hükümet, çevrecilik ekseninde yeşeren konu merkezli muhalefetin ideolojik muhalafete evrildiğini gördü. Ve bu muhalefetin konu merkezli kısmını muhatap alarak, ideolojik merkezli ve oldukça da 'operasyonel' öğeler içeren kısmını başarıyla tasfiye etmiş oldu.
Bu yaşananlardan çıkardığım sonuçları özetlemek gerekirse:
Çözüm sürecine ve yeni anayasa karşı çıkan grupların hegemonize ettiği eylem alanındaki göstericilerin ağzından düşürmediği ve âdeta bir boş gösteren haline getirdikleri 'demokrasiye', hükümet eskisinden daha çok sahip çıkmaya devam etmelidir. Özgürlük alanını genişletmek, yeni anayasa hedefine sahip çıkmak birincil amaç olmalıdır. 27 Mayıs öncesinde olduğu gibi demokrasinin üzerine demokrasi sloganlarıyla yürüyenlere verilecek en doğru cevap budur.
Mütedeyyin kesimlerin, seküler kesime bakışında menfi ve düşmancıl bir dil büyük ölçüde yoktur. Tüm taciz ve hakaretlere rağmen, tacizcilere bir fiske bile atılmamış olması mucizedir. Ancak, özellikle ulusalcı/ulusolcu çevrelerde bu dil, önemli oranda karşılık bulmaktadır. 28 Şubat'ı hortlatırcasına ortaya çıkan başörtüsü düşmanlığı, bunun en vahim kanıtıdır.
Algı yönetiminin hakikatin önüne geçtiği ve onu mağlup ettiği günler yaşanmıştır. Başbakan Erdoğan başta olmak üzere, hükümet yetkilileri, atacakları her adımda halkla ilişkiler eksenine hassasiyet göstererek eğilmelilerdir. Anketler, halkın nabzını tutmak için yeterli değildir.
Hakan Fidan ve onun üzerinden Başbakan Erdoğan'ı hedef alan 7 Şubat darbe girişiminde saflarını belli eden kişi ve oluşumların, bu süreçte de aynı saflaşmayı sürdürmeleri dikkat çekicidir.
Gerek Türkiye'de gerek The Economist başta olmak üzere yabancı basın organlarında ve Avrupa Parlamentosu kararında, Erdoğan'ı saf dışı bırakarak Ak Parti üzerinde bir 'lider mühendisliği' deneyenler olmuştur. CHP'yi Kılıçdaroğlu üzerinden 'dizayn' edenlerin, Ak Parti'yi dizayn çalışmalarındaki rolü gözlerden kaçmamıştır. Bu hususta, Ak Partililerin olduğu kadar, millî iradeye saygı duyanların da aynı hassasiyeti benimsemesi gereklidir. Ancak ne yazık ki bu konuda sınıfta kalanlar, demokrat sıfatına ne kadar layık olduklarını da gözler önüne sermiştir.
Devlet Bahçeli'nin akıl fukarası olarak nitelendirdiği 'âkil'lerden birisi olarak, aklım, MHP liderinin devlet adamı kimliğinin, muhalefet lideri kimliğinin önüne geçtiğini görmeye yetmiştir. Duruşu ve tabanına verdiği mesajlar takdire şayandır.
Gezi eylemi yatışsa bile, operasyonel odakların sadece şimdilik 'uyumaya' yatacağı ve yine günü geldiğinde saldırıya geçecekleri açıktır. Bu seferlik ağaç arkasına saklanıp ateş edenler, başka bir toplumsal ivme gördüklerinde göreve kaldıkları yerden devam edecektir.
Başbakan Erdoğan'ın medya ve sermaye kesimleri üzerinde, ortalama bir Avrupalı lider kadar bile etkisi olmadığı görülmüştür. Bu tablo, 'basın özgürlüğü'nün siyasî iktidardan nispeten bağımsız olsa da sermaye bağımlısı bir görünüm arz etmesinden anlaşılabilir. Basın, 'sivil kuvvetlerin yönetime el koyması' için elinden geleni ardına koymamıştır.
Süheyl Batum'un 'ak itler', Emine Ülker Tarhan'ın 'biz kazandık' cümlesi, Hüseyin Aygün'ün nefret söylemine varan açıklamalarının hiçbir şekilde üslup eleştirisi çerçevesinde ele alınmaması not edilmelidir.
Özellikle Alevi vatandaşlarımıza yönelik açılımda bir an önce uygulamaya geçilmeli, ülkeyi mezhep ayrışmasına sürüklemeye çalışan çevrelerin önü alınmalıdır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019