Hilâl KAPLAN
Geçtiğimiz Çarşamba akşamı, CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes'in daveti üzerine, evsahipliğini CHP lideri Kemâl Kılıçdaroğlu'nun yaptığı bir iftara katıldım. Yoğun İstanbul trafiğiyle boğuşarak, biraz geç de olsa girdiğim salonda beni şaşırtıcı bir manzara bekliyordu.
Kemâl Kılıçdaroğlu'nun bir yanında İstanbul Müftüsü Rahmi Yâran, diğer yanında eski Diyânet İşleri Başkanı Süleyman Ateş oturuyordu. Salonda cemaat liderlerinden ilahiyat camiasına kadar pek çok kesimden kişi bulunuyordu. Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz de vardı, malum profesör Zekeriya Beyaz da... Medyadan davet edilenler arasında Hüseyin Gülerce, Fehmi Koru, Ahmet Turan Alkan, Nuh Yılmaz, Ali Bulaç, Ahmet Hakan, Yıldıray Oğur, Berat Özipek, Fadime Özkan gibi isimler vardı.
Ancak gecenin en çok dikkat çeken görüntüsü Mescidi Selâm İlim ve Hayrat Vakfı'ndan katılan Selami Yıldız ve İlhan Yeşilkaya idi. Bu iki güzel amca da iftar sofrasında başlarında sarıkları, üzerlerinde cüppeleriyle katıldılar. Sakallı da olduklarını eklememe gerek yok sanırım. Onları görünce pek çoğumuzun zihni 28 Şubat günlerine hızlı bir geri dönüş yaptı. Merhum Erbakan'ın Başbakanlık Konutu'nda ağırladığı tarikat ve cemaat liderlerine ilişkin iftarın üzerine kopartılan fırtına acı bir tebessümle hatırlandı.
İftar yemeğinin ardından Süleyman Ateş'in ettiği duaya beraberce "âmin" denilerek sohbet kısmına geçildi. Pek çok kişi ya ülkenin içinde bulunduğu durumdan şikâyet etti ya da Mustafa Kemâl'in aslında dindar bir insan olduğunu kanıtlamaya girişti. Pek çok konuşmanın ortak noktası buydu.
Caferi lideri Selahattin Özgündüz, eskiden aynı cephede olduğu arkadaşlarından ayrı düştüğünü belirtirken CHP'ye yanaştığını ima etti. Suriyeli devrimcileri desteklemeyi tutarsızlık olarak adlandırdığından "Biz 1979'da da Şahların tahttan indirilmesini savunuyorduk, bugün de bunu savunuyoruz" demeyi düşündüysem de bir polemikle gecenin güzelliğine gölge düşürmek istedim.
Kılıçdaroğlu sözü aldığında ilk olarak CHP'nin 'dinsiz parti' olarak anılmasından ve lanse edilmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. "Mütedeyyin kesimle CHP arasında mesafe neden var? Bu mesafeyi koyan nedir? Bu hususta geçmişte yapılmış olan bazı hatalar olduğunu biliyorum. Eksiğimizi gidermek, hatamızı telafi etmek istiyoruz" dedi. Ayrıca bunun sıradan iftar yemeği olmadığını, bir "muhabbet yemeği" olduğunu ve bu tür toplantıları devam ettireceklerini söyledi. Toplumu kucaklayıcı bir üslubu benimsemenin önemli olduğuna inandığını ancak bazen bu düstura kendisinin de uyamadığını itiraf ederek özeleştiride bulundu.
Mezhep imamlarının zindan hayatı çektiğine, peygamberlerin dünya değiştiren insanlar olduğuna dikkat çekerek İslâm'ın devrimci bir yönü de olduğunu vurguladı. "Hâlbuki bize devrimciliği 'dinsizlik' diye tanıttılar" dediğinde aklıma "Atatürk devrimleri"nin tam da böyle bir algıya hizmet edip etmediği sorusu geldi...
Ben de söz aldığımda Kılıçdaroğlu'na ilk genel başkan olduğu dönemlerde üniversitelerdeki başörtüsü yasağının kalkması gerektiğine dair açıklaması için teşekkür ettim. Zira tam da o açıklamayı müteakip pekçok üniversitede yasağı uygulamak istemeyen yöneticiler, yasağı kaldırmak için uygun bir momentum yakalayabilmiş ve bunu kullanmışlardı. Baykal'ın başörtüsünü korku efektsiz anamadığı "Şeriat geliyor, kaçın!" günlerinden bugünlere gelmemizde Kılıçdaroğlu'nun da payı olduğunu teslim ettim. Gelecek yerel seçimlerde başörtülü aday göstermeye karşı mı olduklarını da sormuştum ama ne yazık ki cevap alamadım. Aldığım cevaplar ve geceye ilişkin izlenimler kısaca şöyle:
- Kılıçdaroğlu, emeklilerin halinden şikâyet eden bir emekli sendikası üyesine, emeklilerin büyük çoğunluğunun Ak Parti'ye oy verdiği söyleyerek "oy veriyorsan, ağlamayacaksın" dedi. Bu cevabın kendisi, duygusal olarak haklı olmakla birlikle siyaseten nasıl bir stratejinin ürünü bilemedim. Ana muhalefet partisi liderinin emeklilere ilişkin "Ak Parti'ye oy vermeme" dışında da bir teşhisi ve önerisi olması gerekmez mi?
- Hüseyin Aygün'ün döndükten sonraki sözleri üzerine Kılıçdaroğlu, milletvekiline sahip çıkarak önemsenmesi gerekenin bir vekilin nasıl olup da kaçırılabildiği sorusu olduğunu söyledi. Aygün hadisesinde PKK'nın toplumdan ortak tepki geldiği için geri adım attığını belirterek, bu ortak iradeyi çözüm masasına da yansıtmak gerektiğini sözlerine ekledi.
- Başörtüsü yasağına ilişkin sözleriyse aynen şöyleydi: "Devletin kuralları vardır. Ama kurallar değişmez mi? Elbette değişir, çünkü toplum değişir, toplum tekâmül ediyor. Örneğin devrim yasalarında hâlâ Şapka Kanunu var ama bugün şapka takan var mı? Bugün tartıştıklarımızın 40 yıl sonra ne kadar saçma konular olduğunu göreceğiz."
Bu sözlerden Kılıçdaroğlu'nun, başörtüsü yasağının da aynı Şapka Kanunu gibi zamanla de facto olarak kalkacağını düşündüğünü çıkarabilir miyiz? Yorum sizin...
Eskiden olsaydı, CHP çevreleri böylesi bir davete "dini siyasete alet etmek" olarak bakardı. Dolayısıyla 'Yeni CHP'nin bu hususta bir atılım gerçekleştirme çabasını takdir ediyorum. Mevcut durumdaki pek çok sorunun kökü CHP tarafından atılmış ve beslenmiş olsa da, hataları telafi yönünde CHP'yi cesaretlendirmek gerektiği kanaatindeyim. Zira bu sadece CHP'ye verilmiş bir şans değil, eski CHP'nin bizi bataklığa çeken politikasını hatırlarsak, aslında Türkiye siyasetine de verilmiş bir şanstır.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları





































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019