İbrahim Kahveci
Türkiye büyümüyor, tersine acayip şekilde şişiyor.
Bunu hiç unutmayın.
Mesela, kişi başına gelirimiz 10 bin dolardan 17 bin dolara yükseldi ama refahımız 10 bin dolar seviyesinden daha düşük seviyeye indi.
Açıklayalım:
Yıllık gelirimiz 10 bin dolarken 1 aylık gıda ihtiyacımızı 300 dolara alabiliyorduk (Yıllık gıda harcaması 3.600 $ eder)
Şimdi yıllık gelirimiz 17 bin dolar ama 1 aylık aynı gıda ihtiyacımızı 680 dolara alabiliyoruz (Yıllık gıda harcaması 8.160 $)
Bu ne demek biliyor musunuz? Ülkemizde reel refah artışı yoktur. Sadece fiyatlar dolar bazında arttığı için şişiyoruz. Hatta tam da bu dönemde refah kaybı yaşıyoruz.
Bundan 4 yıl önce 10 bin dolar gelirimiz gıda ihtiyacımızın 2,8 katı ediyordu. Şimdi ise 17 bin dolar gelirimiz gıda ihtiyacımızın 2,1 katı ediyor. Ya da bir başka söylemle ifade edersek; ülkede dolar bazında fiyatlar %125 artarken gelirler sadece %70 artışta kaldı. (Fiyat artışı Türk-İş - Açlık Sınırı)
Zenginlikte sınıf atladık ama fakirleşerek…
Anlatabildim mi?
Türk-İş’in açıkladığı “Açlık Sınırı” fiyatını ortalama dolar kuruna böldüğümüzde grafikte gördüğünüz artış karşımıza çıkıyor. Gördüğünüz gibi dolar bazında fiyat artışı hiç durmuyor. ABD’de bile fiyatlar dolar bazında bu kadar artmamıştır.
TEKSTİL-GİYİM ÇÖKÜYOR
Türk-İş’in açıkladığı “Açlık Sınırı” verisine göre 1 ailenin minimum geliri aylık 30 bin lira olmak zorunda.
Yani asgari ücretin yeni yılda en az ama en az 30 bin lira olması gerektiğini daha önce de yazmıştım.
Aksi halde sosyal sorunların çıkacağını sadece ben demiyorum; aklı başındaki herkes bunu söylüyor.
İyi ama 30 bin lira asgari ücret demek dolar bazında en az 700 dolar demek oluyor. Bu ülke bu ücret düzeyini kaldırabilir mi? Karşımıza bu sorun çıkmış oldu.
Ülkemizde teknolojik seviyenin çok ama çok sınırlı ilerlediğini defalarca yazdım. Teknoloji demek değer demektir. Bu ulusal gelire göre daha yüksek değerli ürünlerin üretiliyor olması gerekiyor.
Ama öyle bir şey yok.
Değer üretemeyen sektörler ne yapıyor? Elbette fabrikalarını kapatıyorlar.
SGK verilerine göre Tekstil-Giyim sektöründe 2022 yılı başında kayıtlı çalışan sayısı 1 milyon 246 bin kişiydi. Ağustos 2022’den beri bu çalışan sayısı azalıyor. Geçen yıl ağustos ayından beri bu sayı 1 milyonun altına düştü ve bir daha o rakamı göremedik.
Temmuzda sektörde çalışan sayısı 902 bin 831 kişiydi. Ağustosta bu sayı 17 bin kişi daha azalarak 885 bin 762 kişiye geriledi.
Son bir ayda 6 bin 281 kişi tekstilden ve 10 bin 788 kişi de giyim sektöründen olmak üzere toplamda 17 bin 069 kişi daha işini kaybetti.
Böylece Ağustos 2022’den bu yana tekstil-giyim sektöründe kayıtlı çalışan 360 bin 244 kişi işini kaybetmiş oldu. (Tekstilden 145 bin 502 ve giyimden de 214 bin 742 kişi kovulmuş oldu)
Bu yıl, aylık bazda en fazla kayıp, mart ayında 17 bin 373 kişi ile yaşanmıştı. Şimdi ikinci büyük işten çıkarma dalgası yaşandı ve son bir ayda 17 bin 069 kişi işten atılmış oldu.
Ana soruna tekrar dönelim: Ülkemizde fiyatlar dolar bazında acayip denilecek şekilde artıyor. Buna bağlı olarak ücretler düzeyinde de artışlar oluyor. Daha 4 yıl önce 300-400 dolar arasında seyreden asgari ücret bugün en az 700 dolar olmak zorunda. Ama bu ücret artışını karşılayacak bir değer üretimi gerçekleştiremiyoruz.
Ve fabrikalar kapanıyor.
Şu sıralar istihdamı genel düzeyde sadece koruyabiliyoruz. Bir artış yok ama ciddi bir azalış da henüz gerçekleşmedi. Bunu inşaat sektörü sayesinde başarıyoruz. Yani kalıcı değil, geçici bir durum. Ayrıca hizmetler sektöründe (tüketime dayalı) ve kamu sektöründe istihdam sağlanıyor. Hiçbiri gelişmeyi-büyümeyi yansıtan istihdam düzeyi değil.
O nedenle şişiyoruz ve patlayacağız. Bu kesin.
Ne zaman ve nasıl patlayacağımızı ben de bilmiyorum ama ülkemiz bu şişmeyi kaldıracak düzeyde değil. Sanırım döviz mevduatlarındaki artış bu hesabı yansıtıyor. Oraya her gün daha dikkatli bakmakta fayda var.
Ya kur çıkacak ya da fiyatlar düşecek… İkinci şık olmayacağına göre, birinci şık olasılığı her gün artıyor.
Üretim gücümüzü gelir artışına bağlı kaybediyorsak patlamamızın da yakın olduğunu görebiliriz.
Yazarlar
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTekstilde 17 bin kişi daha işten atıldı 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanToparlanın Avrupa Birliği’ne girmiyoruz... 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolErdoğan ve Avrupa 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUArada hadise/ler var; MHP ile AK Parti bağı kopar mı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYemenici’nin uyarısı ne kadar haklı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYASAYIN ABDULLAH ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ, DEMOKRATİK CUMHURİYET, DEMOKRATİK TOPLUM VE DEMOKRATİK SİYASET.. 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBriceno Barrios ve diğerleri… 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRCasuslukla suçlanan isim anlattı: AKP’li bakanlarla Londra’da toplantı organize etmiş 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhuriyete ikinci yüzyılında yeni kalıp arayışı 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm süreci iktidar bilmecesini nasıl çözecek? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİbrahim Kalın'la Heidegger'in Kulübesi'ne Yolculuk 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.10.2025
28.10.2025
26.10.2025
22.10.2025
21.10.2025
20.10.2025
16.10.2025
15.10.2025
13.10.2025
10.10.2025