İlhami IŞIK
Bilincime kazınmış olan bazı tarihsel olayları aniden hatırlarım böyle kaotik geçiş süreçlerinde. Yaşanmış tarihsel gerçekler boşu boşuna resmi geçit yapmazlar zihnimde. Çünkü tarihin en önemli özelliği ve paha biçilemez değeri, günümüzü anlamak için bize destek sunmasıdır. Tarihte olan olmuştur; onları değiştirmek mümkün değildir, ama olana bakıp bugün için değerli dersler çıkarmak mümkündür. Zaten tarihin en değerli meyvesi de bugüne taşıyabileceğimiz o engin dersler sepetinden başka ne olabilir ki.
70’li yılların başından başlayarak rahmetli babam, o tahta sandıklı ahşap radyomuzdan her gece önce Bağdat radyosunun Kürtçe haberlerini dinler sonra da gerek kederlenmek için gerekse de neşelenmek için Erivan radyosundan Kürtçe şarkı türkü dinlerdi. Bu o zamanlar evimizin şaşmaz günlük rutiniydi. Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, 1974 yıllının ilkbaharında Şatül-Arap meselesini çözmek için İran ve Irak devletleri Cezayir’in arabuluculuğunda yan yana gelerek bir barış antlaşması imzaladılar ve hemen arkasından Irak Devleti tek yanlı bir karar ile anayasal olarak kabul ettiği, Irak Kürdistan Bölgesi Otonomi Yönetimi’ne son verdiğini açıkladı. 4 yıldır varlığını koruyan otonomi yönetimine son verildi ve tekrar çatışmalı döneme geçildi.
Evde hepimiz radyonun başındaydık. Ben 16 yaşını yeni bitirmiş 17 yaşından gün alıyordum. Babamın yüzünde oluşan kin ve keder ifadesini şimdi bile hatırlıyorum. Radyoyu kapattı ve ‘’Waax malaninê’’ dedi. Arkasından da ‘’Malik li me xerabu’’ dedikten sonra sessizliğe büründü ve o gece bir tek kelam daha etmedi.
Bu hikayenin zihnimde oluşturduğu fırtınaların hepsini bugün sizinle paylaşmayacağım. Belki bir gün daha geniş bir forum içinde hikayenin tümünü anlatma fırsatı bulurum. O gün çok önemli bir şeyi idrak ettim ve hayatım boyunca idrak ettiğim o şey bana yol gösterici oldu. Aslında idrak ettiğim gerçeklik basitti. Biz Kürttük ve birileri için sorunduk. Ama bu sorundan daha önemli başka bir sorun vardı. O da bu sorunun çözümünde savaş ve şiddetten yana mı olacaktım yoksa barış ve bir arada yaşamaktan mı? Kısa sürede kararımı verdim. Ben şiddet ve savaşın maliyetlerine katlanamazdım. Çünkü şiddet ve savaşın en büyük maliyeti insan canı ve kanıydı.
Savaşta elbette çok büyük ekonomik kayıplar yaşanıyor. Elbette şehirler köyler ve kasabalar viran ediliyor ama son kertede bu kayıplar telafi edilebilir kayıplar olarak görülebilir. Ama insan. Ama hayat. İşte telafisi mümkün olmayan kayıplar bunlar.
Tam da o günlerde Gelibolu’da askerlik yapan üvey abim Mehmet, gıda zehirlenmesinden, hava değişimi için Batman’a gönderilmişti. Daha bir ayını doldurmadan vefat etti. Üvey abimin kaybı da beni çok etkiledi. Cenazesine Suriye’de yaşayan amcam da gelmişti. Ahmet Amcam yıllar önce Suriye’ye zorunlu bir nedenden ötürü göç etmişti ve Türkiye’de aranmasına rağmen bir yolunu bulup cenazeye katılmıştı.
Biz ailecek her bayram Ahmet Amcam ve çocuklarını görmek için Urfa’nın Ceylanpınar ilçesine gider ve tel örgülerinin gerisinden bayramlaşırdık. Bu trajik ve bir o kadar da travmatik hadise de benim zihin dünyamı şekillendiren olgular arasındadır.
Sözü fazlaca uzattığımı ve çok kişisel bir pencereden kendimden söz ettiğimin farkındayım. Bunun için özür diliyorum. Ama bütün bunları anlatmadan bugün yaşadığımız bu kaotik süreci kemaliyle izah edemeyeceğimi de düşünüyorum.
O günlerde bir siyasi karar verdim. Ben Kürt meselesinin çözümünde ayrılıktan yana değil, birlikten yana bir tutum izleyeceğim. Kürt meselesinin ayrılıkçı çözümü, şiddet savaş ve imha demekti. Bu göze alınmayacak büyük bir maliyetti. Ama bu sorunun sistem içi çözümleri, zor olsa bile, mümkün görünmüyor olsa bile kısmen daha az maliyetliydi. O nedenle irili ufaklı bir dizi Kürt örgütü yerine ben tercihimi Türkiye Komünist Partisi’nden yana yaptım. O gün bugün elbette çok değişmekle birlikte, bu karar ve kararlılığımdan hiç vazgeçmedim. Kürt sorununun en gerçekçi çözümü, birlikte yaşayarak elde edebileceğimiz çözümdür. Buna inandım ve bu amaç için çaba gösterdim.
Kürtlüğümü inkar etmek değil. Kürt sorununun çözümünden vazgeçmek değil. Tam tersine demokrasi içinde ve demokrasinin imkanlarıyla bu meselenin çözümüne ömrümü vakfettim. Bu amaçla dünyanın en ‘’pis’’ işlerinden biri olan arabuluculuk görevini kabul ettim. Bugün de aynı noktadayım. Bugün de aynı düşüncelerle Afrin için kalem oynatıyorum.
Afrin konusunda söylemeye çalıştığım her şey, dile getirmeye çalıştığım her şüphe hiç kuşkusuz Türkler ve Kürtlerin barış içinde bir arada yaşaması arzusunu temsil ediyor.
Afrin gerçeği, dün PYD/YPG güçlerinin Esad rejimini Afrin’e davet etmesiyle yeni bir sürece girmiştir. Ben bu yazı dizisinin ilk bölümünde boşu boşuna yıllara dayanan PKK ve Esad rejiminin işbirliğinden söz etmemiştim. Çünkü PYD/YPG güçlerinin sıkıştıkları anda Rejim güçlerini Afrin’e davet edebileceğini öngörüyordum. Zaten Rusya ve PYD/YPG arasında, Afrin Operasyonu başlamadan önce bu konuda bir pazarlık yapıldığını biliyordum.
YPG/PYD güçlerinin ramak kala politikasıyla Rusya’nın bu önerisini rafta tutacağını hissediyordum. Nitekim dün bu öneri raftan indirilip dolaşıma sokuldu. Bu yeni bir durum demektir. Bu manevra Afrin operasyonunun daha uzun, daha çetin ve daha sıkıntılı geçeceğini gösteriyor. Yazı uzadı, devam edeceğim.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025