Kürşat BUMİN
“Adam gibi ölmek ya da madam gibi ölmek” açıklaması hakkında –hak ettiği üzere- epeyce konuşulduğu için bu faslı hızla geçiyorum. “Ölüm”den bu derece sığ ve acımasız bir dille söz edilmesi karşısında ne söylenebilir ki? .…
Dolayısıyla bu faslı hızla geçip konunun “adam gibi ölmek” kısmına yönelelim istiyorum:
Bildiğimiz gibi ‘adam gibi ölmek’, ( tercümesiyle) ‘erkekler’in bir dava uğruna ölmesi ‘savaşlar’da gerçekleşiyor. Bu ölümler‘vatan için ölmek’ ve dolayısıyla ‘şehitlik’ olarak adlandırılıyor. Bu ‘şehitlik’ tabii ki din uğruna verilen savaştaki ‘şehitlik’ten farklı nitelikte. Din uğruna şehit olanlar cismani bir ‘vatan’ için değil, öte dünyadaki bir cennete yönelik bireysel umut ve iman için canlarını veriyorlar.. ‘Vatan için ölenler’ ise bunu bu türden bir ödül için değil tamamen seküler çerçevede gerçekleştiriyorlar.
Bilindiği gibi 20. Yüzyılın ilk büyük savaşı -Birinci Dünya Savaşı- bu ölüm türünün (‘vatan için ölmek’) en trajik biçimde yaşandığı bir savaştır. ‘Vatanseverliğin’ ‘bireysellik’in önüne geçtiği ilk büyük savaş yani. Bu savaşta askerlerin cepheden postaladıkları mektuplara bakacak olursak, 18-30 yaşları arasındaki askerler‘vatan uğruna ölecekleri’ için iftihar etmektedirler…
‘Kendini vatan için feda etmek’ olarak da adlandırabileceğimiz bu ruh halinin sonucu – dönemin Jaures gibi ‘pasifistleri’nin öngördüğü gibi- Avrupa’nın o zamana kadar karşılaşmadığı bir büyük yıkımla tanışmasıdır.
Savaş, sadece Fransa’da 19-22 yaş aralığından 1.4 milyon gencin ölümüne, askere çağrılan 8 milyonun 4 milyonu cepheden yaralı olara dönmesiyle sonuçlanmıştır. Cephe gerisinde ise 700.000 dul, 1 milyon yetim bırakarak… Savaşın Avrupa’nın bütününe çıkardığı fatura ise 10 milyonu asker, 9 milyonu sivil olmak üzere 19 milyon ölüdür.
Peki bütün bu acılar ne içindi? Örnek olarak Fransa ve Almanya arasındaki düşmanlıktan hareketle söylersek, Fransızlar 1870’de ellerinden çıkan Alsace- Lorraine’ı ülkelerine tekrar bağlamak, Almanlar ise bu bölgeyi ellerinde tutmak için ölüyorlardı… Bu bölgenin başkenti sayılabilecek Strasbourg’un bugün AB’nin merkezlerinden birisini oluşturduğu hatırlanınca, birinci büyük savaşın arkasında bıraktığı milyonlarca genç insanın devletlerin elbirliği ile geliştirdikleri ‘militarist siyasetlerin şehitleri’olduğu daha iyi anlaşılıyor.
Milyonlarca gencin vatan uğruna şehit ölmak –ve tabii ki karşı tarafa ‘şehit’ verdirtebilmek- için cephelere nasıl olup da büyük bir coşkuyla koşabildiklerini bireyselliğin belirleyici olduğu bugünün dünyasında yaşayanların anlamaları kolay değil. Nitekim –birçoğumuzun birçok kere şahit olduğu gibi- Batı’da bu yönde yapılan araştırmalar/anketler apaçık bir biçimde ‘bireysellik’in merkeze yerleştiği bu dünyanın ‘vatan için ölmek’ davetine hiç mi hiç olumlu cevap vermediğini gösteriyor. Bu sonuç tabii ki ‘Vatan için ölündüğünü sanıyoruz –ama aslında sanayiciler için ölüyoruz’ diyen Anatole France’ın ya da “Fransa’yı seviyorum, vatanı değil” / “Fransız milli marşının müziği fena değil ama sözleri tartışma götürür” diyen Georges Brassens gibi pasifistlerin doğrudan etkileri sayesinde ortaya çıkmadı. Bu sonuç (politik ya da sendikal militanlık, vatan, sınıf savaşı, komünizm, üçüncü dünyacılık…) gibi büyük anlatıların yerini bireyin merkeze konması, özel otonomi, bedenin değerleri, tüketim / rekabet gibi yeni değer ve ilgilerin almasından kaynaklanıyor. Bu dünya artık özellikle birinci büyük savaşta ruhları –ve bedenleri- esir alan‘kendini vatana/millete feda etmek’ ruh halini kendinden çok uzak buluyor. Şöyle de diyebiliriz: Bu dünyanın ‘moral’i artık epeydir teolojik çerçeveden beslenmediği gibi Aydınlanma’nın onun yerine geçirdiği seküler ama ‘vatani ödevler’ gibi yine‘kendini feda etmek’ üzerine kurulu morale de karşıdır. Bu yeni çerçeve tabii ki söz konusu toplumlarda iktidarlar tarafından da önemli ölçüde içselleştirilmiş durumdadır. Bir Fransız düşünürün altını çizdiği gibi, insanlara artık vatan için ölmeye çağıran yok; oysa ikinci dünya savaşına kadar gençlere aşılanan ‘vatansever moral’ çerçevesinde Alsace-Lorraine için ölünebileceği anlatılıyordu. (Durkheim’ın ‘vatanseverlik’i moral yükümlülüklerin başına yerleştirdiği gibi.)
Okul’dan söz açılmışken bu çerçevede (‘vatan için ölmek’) bu kuruma ne büyük görevler yüklendiğini de hatırlayalım. Fransa’da Jules Ferry’nin zorunlu ve laik okulunun bu ‘ölçüsüz vatanseverlik’in yerleşmesinde nasıl bir işlev gördüğünün, bir tür‘disiplinli askerler ve örnek vatandaşlar’ üretim merkezine dönüştüğünün altı çizilerek belirtilmesi gibi.
Yazıyı Türkiye’ye gelerek toparlamaya çalışalım: Okulumuzun Jules Ferry’nin yirminci yüzyılın başındaki okulundan konuştuğumuz açıdan bir farkı yok. ‘Vatan için ölmeyi bilmek’düsturunun bu kurumun temel yakıtlarından birisi olduğu malum. Ordu-askerlik deseniz hatırlatmama gerek yok. ‘Bedelli’ye izin var ama ‘vicdani ret hakkı’nın ağza alınması bile sakıncalı. (Yıllar önce Mustafa İslamoğlu bu konuda bakın ne diyordu: “Hatırlayın o fıkıh usulü kuralını: ‘Harama aracı olmak da haramdır’: İşte bu yüzden ‘vicdani ret hakkı’ bu ülkede en çok dinine bağlı samimi Müslümanları ilgilendirmektedir.”)
Peki ruhları ve bedenleri perişan eden bu resmi/gayri resmi idelojinin panzehiri nedir? Tabii ki ‘pasifizm’ denilen ruh hali ve de tabii ki bu adı taşıyan politik duruş. Dikkat ederseniz bu fikir, bu politik duruş ülkemizden neredeyse sürünerek bile geçmemiştir. Bana sorarsanız bu ülkenin en başta gelen eksikliklerinden birisi‘pasifizmin’ bir düşünce ve politika olarak yeşermemiş olmasıdır. Bu felsefi-politik anlayışın yeşerdiği zeminlerde ‘adam / madam’türünden lafların dolaşması memnudur. ‘Pasifizm’in muhakkak ki, Birinci Büyük Savaş’tan sonra Batı Avrupa’nın savaş karşıtlığı ile tanışmasında ve ‘kurucu babaları’nı “Artık Avrupa’da savaş olmasın” diye düşündürerek ortaya iyi/kötü bir Avrupa Birliği’nin (AB) çıkmasında da büyük rolü vardır.
Toplum olarak ruh ve beden sağlığımız için ‘Pasifizme övgü’den vazgeçmeyelim…
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları










































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
7.02.2018
21.04.2018
11.04.2018
27.03.2018
23.03.2018
10.03.2018
2.02.2018
16.02.2018
8.02.2018