Levent Gültekin
‘Ruh Halimin Güvercin Tedirginliği’ silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden sevgili Hrant Dink’in öldürülmeden kısa bir süre önce yazdığı yazısının başlığıydı.
Hrant Dink, haksız, hukuksuz, dayanağı olmayan bir suçlamayla hakkında açılan bir dava sonucu aldığı tehditler ve yaşadığı tedirginliği, yani o günlerdeki ruh halini anlatmak için ‘güvercin tedirginliğinde yaşamak’ tanımlamasını yapmıştı.
Nerden aklıma geldi?
Bu sabah, son bir haftadaki siyasi tartışmalar ve olaylar üzerine düşünürken bir anda Hrant Dink’in bu yazısını hatırladım.
Hatırladım çünkü sanırım benzer bir tedirginliği ben de yaşıyordum.
Millet İttifakı partileri arasında çıkan tartışmalar, kavgalar, ayrışmalar giderilmiş, muhalefetin cumhurbaşkanı adayı görkemli bir birliktelikle ilan edilmişti.
Millet İttifakı’nda çıkan kavga sonucu toplumda oluşan karamsarlık ve umutsuzluk, sağlanan birliktelik ve nihayetinde adaylığın ilanıyla yerini güçlü bir umuda bırakmıştı.
İnsanlar coşkuyla bu birlikteliği kutluyor, daha şimdiden, muhtemel başarının keyfini çıkarmaya çalışıyordu.
Bir anda, taşıdığım tedirginliğin, benzer bir coşkuya kapılamama, ülkemizin bu girdaptan kurtulduğu ve her şeyin bittiği duygusunu yaşamama fırsat vermediğini hissettim.
Buna neyin kaynaklık ettiği üzerine düşündüğüm o anda Hrant Dink’in yazısında geçen ‘güvercin tedirginliği’ tanımlaması aklıma geldi.
Sanırım ruh halimi bundan daha güzel ifade edecek başka bir tanımlama bilmiyordum.
Esasında gelişmeler karşısında, ben de kimileri gibi coşmak, ‘Bu iş bu sefer bitti’ duygusuna kapılmak, yeniden demokrasiye, hukuka dönme imkanının oluşacağının hayalini kurmak ve o hayalin verdiği rahatlamayı iliklerime kadar hissetmek isterdim.
Ben de kimi yazarlar, gazeteciler, sanatçılar gibi sakin sakin o da olabilir, bu da olabilir türü analizler yapmak, bu seçim sanki normal bir iktidar değişimi seçimiymiş gibi davranmak, olup biteni kendi hayatımdan, çocuklarımın geleceğinden bağımsız yorumlamayı çok isterdim.
Dahası bulundukları makamları kullanarak ülkemize kötülük yapanlara, yargı eliyle on binlerce insanın hayatını karartanlara “Hukuk önünde hesap vereceğiniz günler yaklaştı” diye haykırmayı ben de çok isterdim.
Daha iki ay var
Evet, istiyordum ama güvercin tedirginliğindeki ruh halim böyle davranmama müsaade etmiyor.
Etmiyor, çünkü seçimin yarın sabah olmayacağını, önümüzde daha iki ay olduğunu düşününce tedirginliğim daha da artıyor.
Bu iki ayda, ele geçirdikleri gücü korumayı tek amaç haline getirmiş bir siyaset anlayışının iktidarı kaybetmemek için neler yapacağını, ne tür hamleler planladığını bilmediğim, dahası Haziran 2015 ile Kasım 2015 arasındaki süreci hatırladığım için ‘Bu iş bu sefer bitti’ duygusunu yaşayamıyorum.
Hem içeride ciddi sorunlar var hem de dünyadaki gelişmelerin ülkemize olumsuz yansıması var.
Dahası, iktidar mensuplarının siyaset anlayışının toplumsal barışı nasıl zedelediğini, bu durumun Türkiye’yi ülkemizin kötülüğünü isteyen odakların açık hedefi haline getirdiğini düşününce coşkunun yerini endişe alıyor.
Yani özetle, ‘Bu iş bu sefer bitti’ diyerek daha şimdiden güzel günler hayali kuranlara diyeceğim bir sözüm yok.
Ama bir taraftan iyimserliği, heyecanı, kararlılığı, umudu korumak diğer taraftan da normal bir demokratik seçim süreci olmayacağını, iktidarın seçimi kazanmak için akıl almaz hamlelerde bulunacağını, elindeki devlet ve medya gücüyle toplumu manipüle edebileceğini, ayrışmayı, kutuplaşmayı daha da derinleştirebileceğini ve nihayetinde ülkemize daha da zarar verebileceğini de aklımızın bir köşesinde tutmamız gerekiyor.
Tedirginlik başka karamsarlık başka
Tedirgin olmak karamsar veyahut umutsuz olmak değildir.
Tedirgin olmak insanı hem daha dikkatli hem de daha dirayetli yapar.
‘Bu iş bitti’ anlayışının rehavete neden olacağını, dahası iktidarın hamlelerine hazırlıksız yakalanmaya iteceğini bilmemiz gerekiyor.
İktidarın zayıflığı muhalefetin gücü değildir.
Muhalefetteki birliktelik elbette önemli ama bunu kalıcı bir umuda taşıyacak politikalara ihtiyaç var.
Evet dediğim gibi karamsar, umutsuz olduğum için değil, ülkemizin, çocuklarımızın, hepimizin geleceği için tedirgin olduğumdan kimileri gibi coşamıyorum, bu iş bitti duygusuna kapılamıyor, söylemek istediklerimi haykıramıyorum.
Dahası benim durumumda milyonlarca insan bulunduğunun da farkındayım.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023