Levent Gültekin
Rejim değişikliğinin oylandığı referandumda ‘Evet’ diyenlerin oranı yüzde 51.41, ‘Hayır’ diyenlerin oranı ise 48.59’du.
İktidarın medya gücüne, bütün devlet olanaklarını kullanmasına, tehditlere ve korku politikasına rağmen toplumun yüzde 49’a yakını rejim değişikliğine ‘Hayır’ demişti.
O günlerde bu sonuçları yorumlarken şöyle yazmıştım: “Bunca tehdide, ağır propagandaya, salınan korkuya rağmen direnen, bu değişikliği kabul etmeyen yüzde 49 var, bu çok büyük bir oran, bu oran temel alınarak birçok şey yapılabilir, umutlu olmalıyız.”
Çünkü şöyle düşünmüştüm: Aradaki fark yaklaşık 1.5 milyon, yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine daha bir yıl var, muhalefet partilerinin sağlıklı bir politika izlemesi neticesinde bu oran kolayca kapanır ve ülke tek adam rejimine geçmekten kurtulur.
Sonrasında cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Fakat sonuç umduğumuz gibi olmamış, referandumdakine benzer bir farkla Erdoğan yeni rejimin ilk cumhurbaşkanı seçilmişti.
Sonrasında yerel seçimler geldi.
İktidar İstanbul, Ankara gibi önemli şehirleri kaybetmiş, psikolojik üstünlüğü yitirmişti ama esasında oranlarda bir değişiklik yoktu.
Çünkü İstanbul’da referanduma ‘Evet’ diyenlerin oranı yüzde 48.65’ti, bu oran AK Parti’nin büyükşehir seçimlerinde aldığı oyla aynıydı.
Muhalefet açısından başarı gibi görünen durum esasında muhalif seçmenin bölünmeden, dağılmadan büyük bir azimle sandığa gitmiş olmasından kaynaklanıyordu.
Sonrasında ülkedeki işler daha da kötüye gitti.
Hak ihlalleri korkunç boyutlara vardı. Yoksulluk dalga dalga yayıldı. Birçok yolsuzluk iddiası ortalığa saçıldı. İşsizlik korkunç boyutlara ulaştı. Öyle ki her üç gençten biri, şehirlerdeki her iki kadından biri işsiz kaldı.
Eğitim daha da kötüleşti. Yargı bütünüyle çöktü. Tarımda birkaç kalem ürün dışında ihtiyacımız olan ürünlerin neredeyse tamamı ithal edilir hale geldi.
Hamasete dayalı dış politika ülkenin başını ağır bir belaya soktu.
Bütün bu tabloya rağmen iktidara destek azalmadı.
Metropoll’ün Eylül ayı anketine göre cumhur ittifakının oyu kararsızlar dağıtıldığında yüzde 51, Ekim ayında ise 4 puan artarak yüzde 55 bandına yaklaştı.
Bu artışta Suriye operasyonunun etkisinin olduğu gizlenmez bir gerçek.
Fakat yine de tablo epeyce can sıkıcı.
Peki tüm bunları niçin anlattım?
Bu sonuçlara baktığımızda önümüzde kaya gibi duran bir soru var.
Muhalefet partilerinin yıllara dayalı çabası var.
Yüzlerce aydın, yazar, kanaat önderi yazıyor, konuşuyor, anlatıyor.
Sosyal medyada tepki gösteriyoruz.
Kimimiz konferanslara gidiyoruz.
Kimilerimiz kendi mahallesinde eşine dostuna durumu anlatıyor.
Yıllara dayalı yüzlerce, binlerce yazıdan, konuşmadan bahsediyorum.
Fakat bütün bunlara rağmen sonuç zerre kadar değişmiyor.
Hiçbir şekilde ulaşamıyoruz o insanlara.
Veyahut ulaşsak bile etki etmiyoruz.
Ülke için taşıdığımız endişelere toplumun önemli bir kesimini ortak edemiyoruz.
Yani kısacası yazdığımız yazılar, yaptığımız konuşmalar, attığımız tweetler hiçbir işe yaramıyor.
Yıllardır yüzde 1.5 olan farkı indirecek kadar bile bir etkimiz yok toplumun üzerinde.
Hatta ülke her alanda daha da kötüye gidiyor.
Evet, bazı alanlarda toplumsal bilincin geliştiğini, farkındalığın arttığını ben de görüyorum. Fakat siyasetin yıkıcı etkisi toplumdaki bu olumlu değişimi de zehirliyor.
Yani hiçbir alanda gerçek anlamda kalıcı bir ilerleme kaydedemiyoruz.
Buna rağmen aynı yöntemi, aynı üslubu kullanarak, aynı mücadeleyi sürdürerek sonucu değiştireceğimizi umuyoruz. Ya da öyle sanarak kendimizi kandırıyoruz.
Haksız mıyım?
Sizce de ortada tuhaf bir durum yok mu?
Bunca çaba, bunca yazı, bunca konuşma, bunca mücadele… Ne değişiyor?
Ülke her geçen gün her alanda daha kötüye gidiyor. Buna rağmen iktidarın oyunda en küçük bir azalma olmuyor.
Sizce de bir terslik yok mu bu tabloda?
Hal buyken durup “Bir dakika sorun nerede?” demiyoruz?
Aynı şeyi yapıp farklı sonuç bekliyoruz.
Halbuki “Aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemek aptalların işidir”diyor Einstein.
Farkında mısınız bilmem ama yıllardır aynı şeyi yapıp farklı sonuç bekleyen aptallar gibiyiz.
Halbuki hepimizi bağlayan, can sıkan, kendimizi, üslubumuzu, yöntemimizi, muhalefetin izlediği politikayı sorgulamamızı gerektiren bir tablo var ortada.
Fakat hiçbirimiz bu sorgulamayı yapmıyoruz.
Korkarım muhaliflik hepimiz için profesyonel bir uğraşa döndü.
İşe yaramıyor ama aynı yöntemi, politikayı sürdürmekten vazgeçmiyoruz.
Topluma etki etmiyor ama aynı üslupla tepki vermekten, yazmaktan, konuşmaktan kendimizi alamıyoruz.
Kimilerimiz için muhaliflik hayatın anlam arayışına dönüştü.
Yani hayatına anlam katmanın bir aracı haline geldi.
Toplumda büyük bir kutuplaşma var.
Dahası köşe komşum sevgili Murat Sevinç’in yazdığı gibi insanlar duymak istediklerini okuyor ve dinliyor.
Farklı bir şey söylediğinizde size itiraz ediyor, kendi fikrini size kabul ettirmek için sizinle tartışmaya giriyor.
Okuduğu yazı, dinlediği bir konuşma onun zihnindekilerle örtüşüyorsa sizden büyük yazar, sizden büyük aydın yok.
Böyle olunca da hepimiz kendimiz gibi düşünen insanlara yönelik yazmayı, konuşmayı onlardan alkış, beğeni almayı mücadele etmek zannediyoruz.
Peki ama hal buyken ne yapacağız?
Susalım mı? Teslim mi olalım bu kötülüğe? Ülkemizin tahribat almasını izleyelim mi?
Elbette bunu demiyorum.
Fakat ortada bir sorun var. Yaptıklarımızın işe yaramadığı, söylediklerimizin hedefine ulaşmadığı gibi bir sorun.
Bunu görmezden gelerek daha ne kadar böyle devam edeceğiz?
Daha kaç seçim belki bu sefer işler değişir diye aynı yöntemi devam ettireceğiz?
Muhalefetin topluma güven verecek bir siyaset üretememesi, ülkedeki kutuplaşma, herkesin alkış aldığı yöne doğru yazması, konuşması veyahut farklı kesimlerin ilgisini, dikkatini çekecek yaklaşımlar geliştirememesi…
Bütün bunlar yaptığımız işleri anlamsız, karşılıksız, işlevsiz hale getiriyor.
“Ben tepkimi gösteririm, söyleyeceğimi söylerim yaptıklarım sonuç getirmiyorsa da benim umurumda değil” diyorsanız size diyecek bir şeyim yok.
Fakat bunun gerçek, sahici bir mücadele olmadığını bir anlamda profesyonel muhaliflik olduğunu da görmemiz gerek.
Ülke ağır çekim tren kazası gibi her alanda ağır bir tahribat yaşarken eldeki tek umut 2023 seçimlerinde iktidarın mağlup olacağını varsaymak.
Daha acı olanı ise bunun için hiçbir emare yok ortalıkta.
Peki o halde ne yapacağız?
Hep birlikte kapıldığımız, bir şeyler yapıyormuşuz, mücadele ediyormuşuz kandırmacasıyla gidişatı izleyenlerden mi olacağız yoksa yeni bir yol, yeni bir üslup, yeni bir yöntem, yeni tarz, yeni bir politika, yeni bir siyaset anlayışı arayışına mı gireceğiz?
Sorun sadece muhalefet partilerinin yetersizliği sorunu da değil.
Bu sorun kendine muhalif diyen herkesin sorunu.
Daha doğrusu amacı bağcıyı dövmek değil de üzüm yemek olanların sorunu.
O nedenle hepimizin “Bir dakika ben ne yapıyorum?” sorusunu kendisine sormasına ihtiyacımız var.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları

























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023