Markar ESAYAN

Sevgi ne değildir
26.08.2012
3135

 

İnsan nasıl sever, neden sever, sevginin temel dürtüsü nedir?

Sanırım yaşamış ve yaşayacak herkes kadar çok cevabı var bu sorunun, çünkü bu soru bizi Öteki’ne açıyor. Öteki ile ilişkiye geçme biçimlerimizden, araçlarımızdan sadece bir tanesi sevgi. Başka diller ve yöntemler de var. Diğerlerini reddederek yaşamak mesela. Bunun için bile Öteki’nin varlığına ihtiyacımız var. Yalnız kalabilmenin garantisi, bizi çevreleyen kalabalıklar değil mi? Aşk acısı çekmek için sizi terk edecek, sizi yeterince sevmeyecek birisine ihtiyaç yok mu? O zaman salt yalnızlık diye bir şey yok. Bir gün odanıza girer ve dünyayı üzerinize kilitlersiniz; buna ihtiyaç vardır; ama dünya orada, dışarıda kalmak şartıyla. Geri dönülecek yer yitirilmişse, sürgünlük ve gurbet durumu ortadan kalkar.

Ama çoğunlukla da sevmek ve sevilmek istersiniz. Buna ihtiyacınız olduğuna karar vermekle başlar her şey. Sanırım sevilmeyi ve sevmeyi seçmek önemli bir şey; öyle hissediyorum. Bir şeyden neşet eden, bağımlı, ilişkisiz, sebepsiz olmayan, kendiliğindenlik taşımayan, yani biz... Hayvanlardan farkı ne mi bunun? Bu ilişkinin farkında olmak, bu bilginin. Neşet etme hallerinin.

Tanrı Tevrat’ta şöyle diyor: “Ben, BEN olanım!” Bu cümleyi kuramıyorsan yazıya devam etmeni tesviye ederim.

Evimizin filozofu Montaigne diyor ki: “If you press me to say why I loved him, I can say no more than because he was he, and I was I...”

“Beni onu niçin sevdiğimi söylemeye zorlarsanız, onun o, benim de ben olduğumdan fazlasını söyleyemem.”

Bir sır da benden: “Varlığımızın kendiliğinden olmadığını keşfettiğimiz ölçüde sevgimiz kendiliğinden gelişir...”

Kâinatta çokluk arttıkça Bir’lik daha da güçleniyor, fark ettiniz mi? Sevgi bunun aracı.(Kayıp madde, tinsel dünyanın Higgs Bozonu). Mesafeleri azaltmak ve Bir olmaya yönelik karşı konamaz çekilim. Evrenin bir bezelye tanesine dönüşerek başa saracağı teorisi gibi. Düşünün, ne muhteşem değil mi? Küçücük bir noktadan neşet eden, Büyük Patlama ile “sonsuz” evreni yaratan, genişleyen genişleyen sonra, sonra büzülmeye başlayan. Gittikçe büzüşen ve bir bezelye tanesine kadar, karadeliğin içinde başka bir âleme yok olan bir oluş biçimi. Bir’in altını çiziyor. Bunun Âdemoğlu’nda bir tezahürünün olmaması mümkün mü?

Sanıyorum ki, kendilerine Öteki’lerini yasaklayanlar da yine Bir’liği arıyorlar. Bir olma’nın eksiksiz, korkusuz ve teskin edici hâlini. Ama varoluşun, bu türden yanlış anlaşılmış bir birlik çabasını desteklediğini sanmıyorum. Varoluşun melez olduğunu, bizi birbirimize katıştırmaya çalıştığını düşünüyorum. Sevgi de bunun hammaddesi gibi. Çokluktan giden bir birlik durumu. Öteki ise, senin sağlanmış hâlin, onsuz varlığını kanıtlayamıyorsun.

İnsanın büyük patlaması da ötekine duyduğu sevgi ile fazlalaştığı, kendini kanıtlamaya, çoğaltmaya başladığı o nadide an değil midir? Seviyorum o hâlde varım.

Gelelim o kritik soruya... Sevgi hak edilir mi, kendiliğinden midir yoksa? Sevginin ortaya çıkması için kişinin yapması gerekenler nelerdir? Böyle midir? Yoksa kendiliğindenlik kuralı burada da geçerli midir?

Ben de Montaigne gibi düşünüyorum doğrusu. Yoksa aşk aşk olmazdı. Sevdim çünkü.. sevdim, o kadar. Sevmek istiyordum, o da istiyordu, karşılaştık ve birbirimizi sevdik. O kadar! S/he is s/he, I am I...

Çok sevdiğim bir arkadaşım dün Richard Bach’ın Bir adlı kitabındaki o diyalogu hatırlattı.

“‘Ben hep sanırdım ki ruh arkadaşlarının sevgisi koşulsuz bir sevgidir, hiçbir şey onları ayıramaz.’ ‘Koşulsuz mu’ diye sordu. ‘Ben hiç nedensiz zalim ve nefret dolu davransam, seni paspas gibi çiğnesem beni sonsuza kadar sever miydin? Seni dövüp serseme çevirsem, çekip gitsem, günlerce dönmesem, sokakta gördüğüm her adamla yatsam, son kuruşumla kumar oynasam, eve sarhoş dönsem yine de beni sever miydin?’ ‘Böyle ifade edince sevgim sarsılırdı’ dedim. İçimden bize ne kadar tehdit yöneltilirse o kadar az severiz diye düşündüm. ‘Çok ilginç. Birisini koşulsuz sevmek, onun kim olduğuna, ne yaptığına aldırmamak demek. Koşulsuz sevgi. Kayıtsızlıkla bir oluyor.’ Başıyla evetledi. ‘Bence de öyle.’ ‘O zaman beni koşullu sev lütfen’ dedim. ‘Beni olabileceğim en iyi insan olduğum zaman sev, düşüncesiz ve sıkıcı olduğum zaman soğu benden.’

Güldü. ‘Öyle yaparım, sen de öyle yap lütfen.’”

Bach, sevginin imkânsızlığını tarif ediyor ve son cümlelerinde “sevmeyin” diyor aslında. Onun baktığı yerden öyle de gözükür nitekim. Bugün insanların çoğunun katılacağı fikirler bunlar. Bu dünyaya aitler.

Oysa, burada tarif edilen şey sevgi değil. Tutku, korku ve bireyin bencilliği. Üstelik bir timing hatası da var. Başlayan şey sevgi bile olsa, devamında yaşananlar sevgiyi insanlıktan çıkarabilir. Hiçbir zaman en iyi insan olmayacağız. Sevmeyi hak etmek için sıkıcı olmamak için yollar aramak da nereden çıktı?Sevgi, insanın karşısındaki kişiden çıkarttığı yeni insandadır. Buna emek vermeye karar vermektir. Aşk da insana bu delice iş için başlangıç sermayesini verir. Çünkü aşk insanlıktan çıkmayı gerektirir.

Pavlus diyor ki: “Eğer insanların ve meleklerin dilleriyle konuşsam, ama sevgim olmasa, ses çıkaran bir bakır ya da çınlayan bir zilden farkım olmaz. Eğer peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem ve her türlü bilgiye sahip olsam, eğer dağları yerinden oynatacak kadar büyük bir imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim. Eğer bütün malımı sadaka olarak dağıtsam ve bedenimi yakılmak üzere teslim etsem, ama sevgim olmasa, bunun bana hiçbir yararı yoktur. Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolayca öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. Sevgi haksızlığa sevinmez, ama gerçek olanla sevinir. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi ümit eder, her şeye dayanır. Sevgi asla son bulmaz.”

Görüldüğü gibi, sevmek, bu dünyanın söylediklerinin tersini yapmak demek. Öyle ya, kolay olsaydı, ne kalıcı, ne de değerli olurdu.

[email protected]

 

 
Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar