Markar ESAYAN
Birçok izdüşümünün Türkiye üzerinde yaşandığı küresel kırılmalardan geçiyoruz. Aslında bu kırılmalar yeni yüzyılın dünya açısından hangi tarafa düşeceğini tayin edecek. Buna benzer günleri dünya yüzyıl öncesinde yaşarken, 1910'larda yine izdüşümler üzerinde yaşadığımız topraklara düşmüştü. 1908'de, belki yeni başlangıcın tarihi olacak 2. Meşrutiyet'in ilanı, 1909 Adana olayları ve 1913 Bab-ı Ali baskınları ile 'geliyorum' diyen bir gerici darbeye dönüştü. İttihat ve Terakki Partisi'ne ihanet edenler, kendisini destekleyen herkesi ters köşeye yatırdı, sürecin iplerini eline aldı. Etnikçi İttihat ve Terakki ipleri ele alınca, aslında Almanya almış oldu ve yüzyıl sürecek karanlık bir parantez açıldı.
Yüz yıl önce, İttihat ve Terakki Partisi etnikçilerin eline geçmemiş olsa, Osmanlıcı liberaller, dindarlar, Kürtler ve gayrımüslimler elenmese, tarih nasıl gelişirdi bilinmez. Seçenekler çok kısıtlıydı, sertti ve devlet çöküyordu. Büyük Savaş'a girmeyebilir miydik? Böyle olsa 1915 dahil tüm o çöküşler yine yaşanır mıydı? Sykes-Picot'ya direnebilir miydik? Osmanlı devam mı ederdi, yoksa yeni kurulacak ülke daha az travmalı bir başlangıç mı yapardı, bu sorular haliyle oldukça spekülatif.
Bugün de yeni yüzyıla girerken, işte Arap Baharları, Suriye ve Irak içsavaşları ile yüzyıllık sorunlar sanki arada hiç zaman geçmemiş gibi tarihi önümüze getirdi. Türkiye ayağa kalkarken, benzer sorunların bu sefer nasıl çözüleceği sadece ülkenin değil, Ortadoğu ve dünyanın da nasıl bir yer olacağını tayin edecek.
Tam da SSCB yıkılır, Soğuk Savaş sona erer, küreselleşme hız kazanırken, merhum Turgut Özal döneminde temeli atılan ve 3 Kasım 2002 yılında başlayan 'Yavaş Devrim', bugün yeni bir eşiğin hemen yanı başına gelmiş durumda. Gezi ve 17-25 Aralık darbeleri, benim daha önce Bab-ı Ali baskınına benzettiğim gerici bir ayaklanmayı ima ediyor. İrade halka geçme temayülü gösterirken o veya bu maskeleri takmış bir başka irade onu kapmaya yelteniyor. Tabii ki yaşananların büyük güçler nezdinde de bir tezahürü var. Tıpkı o dönemlerde Enver, Talat ve Cemal'in Almanya korumasına alınması ve birçok ambalaja sarılsa da 1913'te yaşananın bir darbe olması gibi. Sonrasında yeni Türkiye'yi İttihatçı B takımına kurdurtmaları, derken Mustafa Kemal'in etrafının sarılması ve ipleri İnönü'nün alması gibi…
Çankaya ve 2015 Genel Seçimleri bu manada hayati bir işlev taşıyor. Neo-İttihatçıların 19-25 Aralık Darbesi 30 Mart'ta boşa çıkartıldı. Ancak mücadele henüz bitmiş değil. Ve bu sefer asıl mücadele karşı cephede değil, AK Parti'nin içinde yaşanabilir.
Ekmelediin İhsanoğlu'nun çatı adayı tayin edilmesi, mümkünse Çankaya'ya, ama daha çok 2015 Genel Seçimleri'ne yönelik. AK Parti'ye dönük bir yatırım bu... Hatta Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkıp çıkmayacağı, çıkarsa bile partiyi bir emanetçiye teslim edip etmeyeceğine yönelik bir 'yeniden düşün' tehdidi…
Açıkça 'Buraya kadar mucizevi bir şekilde geldin. Ama her zaman mucize olmaz. Ya Özal gibi Çankaya'ya çekil ve partiyi bizimle uzlaşacak isimlere bırak, ya da Çankaya'ya çıkma ve bir beş sene daha seninle kavgaya devam edelim' deniyor Erdoğan'a. Mısır'da cebren yaşananın daha sofistike bir hali bu.
Gülen Cemaati'nin önde gelenleri yoldan çıkartan sadece güç zehirlenmesi değildi. Aslında iki zihniyet çarpışıyordu. Bu zihniyetler, Batı'nın tepesini attırmadan, tanınan ölçü kadar değişmek ve fazla ileri gitmemek olarak özetlenebilir. Dün Başbakan Erdoğan'ın İstanbul'da net biçimde ifade ettiği gibi, AK Parti ve mütedeyyin kesim içinde de, bu zihniyet ayrışması o veya bu nedenle yaşandı. Kimisi Erdoğan'ın devrilmesi sonrasına kariyer yatırımı yaptı, kimi sotaya yatarak pozisyon almak için kavgayı gözledi, kimi ise gerçekten Erdoğan ile zihniyet temelinde ayrışarak onun düşmesinin daha hayırlı olduğunu düşündü. Bazıları da bu yaşananların ne anlama geldiğini göremeyecek kadar olaylara dar bir açıdan baktılar, büyük resmi görmediler.
CHP ve MHP'nin 17 Aralık ve 30 Mart öncesinde de bir iktidar adayı olarak hazırlandıklarını düşünmüyorum. Yakın gelecek için de öyle değil. Onların görevi, Erdoğan'ın yıpratılması için yapılacak girişimlere siyasi bir görünüm vermek, o kadar. Dün de olduğu gibi, asıl plan, AK Parti ile yola devam etmek ama Erdoğan'ı denklemden düşürmek. Çünkü Türkiye bir Mısır veya Ukrayna olamayacak kadar değerli. Türkiye'nin istikrarlı bir ülke olarak devşirilmesi gerekiyor. Halkın içine sinmeyecek bir modeli öngörmüyorlar.
O nedenle, AK Parti içinde kafası karışıkların veya kariyer, ikbal hesabı yapanların özel bir 'değeri' var. Dün Erdoğan bu kesimlere yönelik konuştu. Erdoğan'ın bu iki ahlaksız teklife boyun eğmesi düşünülemez. Yani ne Çankaya, ne de partiyi bir pazarlık konusu yapmayacak. 'Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığından sonra artık yeni bir durum oluşmuştur' türünden yazıların ne anlama geldiğini en iyi Erdoğan biliyordur. Erdoğan partiyi veya Çankaya'yı kaybederse, 2. Bab-ı Ali Baskını'nın başarıya ulaşmış olacağını görüyor. Çankaya'da Özal gibi sıkışmak da, Çankaya'yı teslim etmek de aynı anlama geliyor.
Saf yürek ve dar bir zihinle 'Partiyi kaptıracağımıza Erdoğan başımızda kalsın diyenler' bunun gösterişli bir tuzak, hem Çankaya'ya hem de partiye sahip çıkmanın ayrılmaz bir paket olduğunu görmeleri lazım.
Bunun için Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkması, Türkiye'nin tam bağımsızlığına inanan, yeni model vesayet dayatmalarına hayır diyen, Erdoğan'la son iki yıldaki kavgadan geçmiş, güvenilir, cesur ve temiz isimlerin de partiyi seçimden geçirmeleri gerekiyor.
Yanılmıyorsam, Erdoğan da dün özetle bunları söyledi.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Operasyon çökünce...
9.05.2019 - Kızgın demiri soğutma yöntemleri...
2.05.2019 - Müzik ve terör örgütü listelerinin benzerlikleri...
24.04.2019 - Taşın altına elini yine Erdoğan koydu...
21.04.2019 - Millet İttifakı neye kuluçka oldu?
18.04.2019 - Organize kötülüğün peşini bırakmayacağız...
16.04.2019 - CHP'nin 2019 resmi
13.04.2019 - Mazbata fetişizmi neye delalet?
10.04.2019 - 31 Mart’ta Türkiye neyi başardı?
3.02.2019 - Bu seçimin adaletsizliği…
28.03.2019
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Îsmaîl Girikî
Bakin KCK kesinlikle bir devlet istemiyor. Türk Basini bunu ya bilerek yapiyorlar, yada hic anlamadan yapiyorlar. PKK yani Partiya Karkerên kemalistan´in hedefinde kesinlikle bir Otonumi, Federalizm yada Devlet diye bir hedefi yoktur. Kemalist pkk nin hedefinde devletin ideolojisini yasatmak, ilerletmek bu acidan kemalist pkk yada diyer adi KCK kesinlikle Kürd ulusal davasi icin mücadele etmiyor. 50 binden fazla kisi yasamini yitirdi. Askerin icinde ölenlerin cogü Kurd deyi mi?