Markar ESAYAN
Her bir bütünlük arz eden zaman diliminde, ki o zaman dilimi iki büyük kırılmanın arasında dengeye gelen döneme denk düşer, bir değerler sistemi hâkim olur. “Değerler sistemi” adı aldatıcı olmasın, bu kurallar genellikle o yüzyılın dünyasının hangi ölçütlere göre yönetileceğine dair sert bir mücadelenin bir aktörden yana sonuçlanmasıyla netleşir. Aktör dünya karmaşıklaştıkça daha da sofistike, çok katmanlı hale gelir. Bugüne değin, ilginç şekilde bu aktörler yüzyılda bir değişiyordu. Portekiz, İspanya, Hollanda, Fransa, Britanya ve 20. Y-yüzyılda ABD (Britanya)...
Tabii, aktörleşme ve liderlik deyince sadece dünyayı sömürmeye ant içmiş boynuzlu zebanilerden bahsetmiyoruz. Orada değerli niyetler, özgürlük mücadelesi, Fransız İhtilali'nde olduğu gibi eşitlik, adalet, kardeşlik temaları, bilimsel, teknolojik gelişmeler, kendine göre bir ahlak anlayışı vs. de var.
Sorun şurada başlıyor: İktidar sabit hale geldikten sonra, bu iktidarın elde tutulmasına dair bir reel politik akıl olmazsa olmaz şekilde devreye giriyor. Baştaki samimi düşünceler, önde olan değerler gittikçe reel politik rekabeti meşrulaştıran tali konular, bir kabuk, hatta yük haline geliyor. Paradigmanın sonuna doğru ise, tıpkı kendisini yiyip bitiren süpernovalar gibi, değerli değerlerini iktidarı biraz daha sürdürebilmek adına kurban etmeye başlıyorlar ki, bu da o aktörün bitişine delalet ediyor. Bunlar kısa sürede ve aniden olmadığı, bir insan ömrünü aştığı için tesbiti zor olabiliyor.
Çağımızda, küreselleşme ve internet teknolojisinin gelişimi ile farklı bir durum yaşanmaya başladı. Artık bu süreler daha kısa yaşanacak ve aktörler ulus devletler olmayacaklar. Halk dediğimizde de sadece bir ülkenin halkından bahsetmeyeceğiz. Küresel düzeyde halklar ile her türlü devlet, ırk, din vs. üzerinde, bundan soyutlanmış, bir üst akıl karşı karşıya gelecek. Sürecin artık bir insan ömrü içinde yaşanması ve bilgi tekelinin kırılması ile birlikte, üst aklı oluşturan konsorsiyum, devletler, milletler, ırklar, mezhepler, dinler üstü bir kurula dönüşecek (dönüştü). Devletler değil, çokuluslu dev şirketler arasında mücadeleler yaşanacak.
Mesela petrol ve silah endüstrisi mi, yoksa hizmet, tarım ve bilişim endüstrisi mi galip gelecek? Çünkü ilkinin varlık nedeni savaşa, ikincisinin ise istikrara odaklı. Bunlar kendileri arasındaki savaşta, halkı arkalarına almaya çalışacaklar. Bu arada milli hükümetlerin de bu mücadeleyi doğru okuması, doğru ittifaklar kurması ve değerler sistemini halkın talepleri/değerleri üzerine oturtması hayati hale gelecek.
Belki ilk defa, halkın sadece devrim anlarında değil, iktidarın sürdüğü süreç boyunca aktörleşebileceği bir dönem başlıyor. Bu iyi bir haber, çünkü halka dayalı siyasette değerler yozlaşmıyor veya yozlaşma hayatın içinde çok fazla gizlenemiyor, zararlı hale geldikçe atılıyor. Çünkü yozlaşmanın kaynağı halka karşı siyasettir. Halk asistanlığı ile üretilen siyaset, kendisini sağlamak için dev şirketlere değil, halka gideceğinden, bu noktada çok sağlam bir kontrol-denge mekanizması oluşuyor. İnsana dair olan her sistem kusurlu, vadelidir. Ancak kusurlu dünyamızda en mükemmel sistem, bir insan, verili/vadeli bir ideoloji değil, dünya varoldukça yaşayacak olan halkın değerler sisteminin iktidara yansımasından türetilir. Böylelikle kaynağı halk olan değerler sistemi, ideolojinin halkın kendisi olduğu bir mekanizma yaratır.
AK Parti bunu arzuladı ve halkın içinden gelerek değerler sistemini halktan üretti. Halk kazandığı müddetçe AK Parti de kazandı ve bu hayati formül ihlal edilmedikçe, bu formüle göre bu işi AK Parti'den daha iyi yapabilecek yeni siyasi partiler ortaya çıkmadıkça, yaşanacak iktidar değişikliği, modern, postmodern veya post post modern bir darbe olacaktır. Kamuflajını nasıl yaparlarsa yapsınlar, bu formülün dışındaki değişim, halka karşı bir manipülasyonun sonucudur.
Burada Eski Türkiye Partileri'ni tasfiye eden tarihin kendisi, halktır. AK Parti bunun asistanlığını yaptığı için değerli ve başarılı.
Bugün son iki seçim ve yaklaştığımız seçime baktığımda benim gördüğüm, sahada halk siyaseti yapan AK Parti ile eski Türkiye'yi diriltmeye çalışan bir koalisyonun varlığı. Geçen iki seçimin esas oğlanı CHP iken, bu seçimde ise HDP… Bu hangi üst aklın olağanüstü becerileri ile kamufle edilmeye, hangi kılıfa gizlenmeye çalışılırsa çalışılsın, HDP kendi tabanının değerlerini esas almış gibi yaparak, eski Türkiye'nin diriltilmesine dair bir vudu ayininde rol alıyor.
Doğan/cemaat medyası ve dış uzantıları ile korumaya alınsa da, sürekli takiye yapan, doğuda savaş, batıda demokrasi pazarlayan, taktik güden, Çözüm Süreci'ni araçsallaştıran, Kandil'in güdümünden çıkamayan, çıksa bile halkın değil, bu sefer de beyaz seçkinlerin güdümüne girecek olan bir partinin bu şekilde devam edemeyeceğini göreceğiz.
Kürtler 100 yıldır, kendilerini bir yüz yıl daha bu sefer de bir Kürt CHP'si zapturapta alsın, barışa karşı seçkinlerle, cemaatle ittifak yapsın diye mücadele etmedi. HDP'nin şu anda yaslandığı değerler sistemi Kürt halkının talebine değil, Eski Türkiye koalisyonun amacına göre oluşturulmuş bir stratejiye, halkı kandırmaya dayalı.
Bugün iki değişimci halk kolonuna denk gelen AK Parti ve HDP'nin yeni Türkiye'yi kurumsallaştıracağı noktada olabilecekken, HDP'nin Yeni Türkiye için bir tehdit, bir Truva atına dönüşmesi oldukça trajik.
HDP'nin bu rolden sıkıntı duyan siyasilerinin üzerine çok iş düşüyor.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019