Markar ESAYAN
Rönesans’ta sanatsal ifadesini bulan, sonrasında reformasyon, keşifler, modern bilimin Galile tarafından temellerinin atılmasından, sanayi devrimlerine uzanan süreci kapsayan “Aydınlanma” paradigmasının pek çok müsbet ve menfi özelliklerinden bahsedilebilir…
Ama insan uygarlığının en sarsıcı dönemlerinden olan bu sürecin en temel özelliği “kendini eleştirme” özelliğinin bulunmasıydı.
Bu eleştiriler geleneksel yapıya yöneliyordu. Ama zaten Aydınlanma da öyle bir günde uzaydan inmiş bir mucize değildi. Geleneksel yapının bizzat içinden çıkmıştı. Aydınlanma radikalliğe savrulduğunda, kendisine öncesiz ve sonrasız bir kutsiyet atfettiği için, bugün çoğu Batılı gibi bizler de onun kendinden menkul bir evrenselliğe sahip olduğunu varsayabiliyoruz.
Oysa, ta 11. yüzyıllarda Batıl Kilisesi içinde, mesela Aziz Anselm, Aziz Abelard ve Aquino’lu Thomas gibi önemli din adamları, Tanrısal olan ile doğal olan arasında bir ayırıma gitmişlerdi. Görecelik Antik Grek’ten sonra yeniden gündeme girmiş ve hakikatin pek çok kavrama biçimi olduğu kabul görmeye başlamıştı.
Çağdaş bilim, özellikle sosyal bilimler, ulus devletler, bu ayrımın sonucu olarak tedrici olarak birkaç yüzyılda, bu geleneksel, Allah/vahiy merkezli dünya anlayışı içinde gelişti.
İşte o dönemde, Avrupa bu geleneksel yapıya, yani kendi o günkü kültür yapısına olduça ciddi eleştiriler getirebilme yeteneğini kazanmıştı.
Bu yetenek Batı uygarlığının önemli başarılara imza atmasını sağlamıştı. Çünkü bu özgüveni arttıran bir durumdu. Dogma tanımıyor, böylelikle değişim üzerindeki psikolojik sınırları yıkıyordu.
Ancak statüko oluştuktan, yani “Kurucu öteki/ezeli rakip” Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan, kolonyalizm tüm dünyayı tahakküm ettikten, Batılı yaşam biçimi de “Evrenselmiş” kabulünü kazandıktan sonra, bu kendine dönük özeleştiri müessesesi yerini kibire, tamamlanmış ve mükemmelleşmiş Batı algısına bıraktı.
Bugün Türkiye, Batı’dan en ciddi çifte strandart uygulamasına maruz kalıyorsa, bunun tabii ki kurulan ittifaklar, azılı rekabet ve real politik ile ilgisi var.
Ama bu sadece bir rekabet biçimi olmanın ötesine taşıyor. Suriye’de 500 bin masum öldürülürken, iyi/kötü terör örgütü ayrımlarına gitmek, bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık oynarken, bu içsavaşları Ortadoğu’yu en ucuz şekilde kontrol etmenin fırsatı olarak görmek, Mursi’ye yapılan darbeyi kutsamak, Gezi’ye, Paralel ve PKK’ya destek vermek, bir temel bunalımın işareti.
Bu bunalım, Batı’nın bizzat kalbinde yeni tür Nazizmi hortlatıyor ve liberal demokrasileri ırkçı hareketler ile tehdit ediyor. Kendi vatandaşlarına dahi, sadece Müslüman, Asyalı veya siyahi oldukları için beyaz ırkçılık uygularken, bununla barışık yaşayabiliyor.
Kendisine hayran, kibirli halleriyle dünyanın tahakküm edilmesindeki ısrar reaksiyona girerek ortaya Dr. Frankenstein’ın canavarını çıkarıyor.
Batı, kendini eleştirme gücünü kaybettiği için, ciddi bir bilim, sanat, kültür ve tabii ki doğal sonuç olarak bir kimlik krizi yaşıyor. DAEŞ’e Batılı gençlerin bu ilgisi, kimlik krizinin bir sonucu.
Ve Batı, bu krizi atlatmak için Türkiye’nin yardımına öyle muhtaç ki, ama bunu henüz görebilmiş değil.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Operasyon çökünce...
9.05.2019 - Kızgın demiri soğutma yöntemleri...
2.05.2019 - Müzik ve terör örgütü listelerinin benzerlikleri...
24.04.2019 - Taşın altına elini yine Erdoğan koydu...
21.04.2019 - Millet İttifakı neye kuluçka oldu?
18.04.2019 - Organize kötülüğün peşini bırakmayacağız...
16.04.2019 - CHP'nin 2019 resmi
13.04.2019 - Mazbata fetişizmi neye delalet?
10.04.2019 - 31 Mart’ta Türkiye neyi başardı?
3.02.2019 - Bu seçimin adaletsizliği…
28.03.2019
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
CAFER AYDOĞAN
Yani olayları tv den izlemesek ,bütün suçun Taner Yıldız da ,hatta Emine Erdoğan da olduğunu sanacağız sizin yazınızdan. Bu ne hoş görü söz konusu Kamer Genç olunca? sanırsınki hırsızın hiç suçu yok .Adamın tek suçu çiçek sulamak ,hoş bu da neden suç olsun ki ? Adam baş örtülü kadın gördüğünde kırmızı görmüş boğa gibi saldırıyor,siz sadece basit bir kaç kelime ile geçiştiriyorsunuz. Belkide kendisine gösterilen engin hoş görüye sığınıyordur ,böyle pervasız ve davranırken.Bir kadın olarak Kamer Genç hakkında bu kadar naif bu kadar ehh canım Kamer Genç ise söz konusu olan onu hoş görmeliyiz sabıkası var ne yapsa yeridir tırnak içinde yazdığım benim görüşüm,tarzındaki yazınız çok hoş. Cafer AYDOĞAN