Markar ESAYAN

“Barzaniciler” özür dilemeyecek mi?
24.10.2017
974

 Sanırım 25 Eylül sonrası yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin Barzani’nin ısrarla gerçekleştirdiği referandum konusunda dostça uyarılarının ne kadar haklı olduğunu açık bir şekilde gösterdi. Kerkük, Tuzhurmatu ve diğer önemli bölgelerde kısa sürede yaşanan güç kayması, bu bölgelerde ne kadar dikkatle hareket etmek gerektiğini bir kez daha kanıtladı. Referandum bir ay bile dayanamadan tarih oldu. Barzani’nin tasfiyesinin önü açıldı. Şu anda Kuzey Irak’ta Barzani ile Talabani arasında bir bölünme yaşanması ciddi bir olasılık.

Türkiye bu sürecin hangi komplikasyonlara yol açacağını, birçok üst düzey ziyaret ile, ısrar sürünce de Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı düzeyinde ifade etti. Bunlar ifade edilirken de konunun asla Kürt kardeşlerimizle ilgili olmadığının altı çizildi. Türkiye’nin Kuzey Irak’ta yaşayan Kürtlerle, Araplarla, Türkmenlerle hiçbir sorunu, onların aleyhine bir tasarrufu olamazdı. Zaten Türkiye orada maaşların ödenmesinden tutun, bölgenin ekonomik ve siyasi anlamda ayakta kalması için her türlü desteği vermiş, hatta bunun ağır bedellerini de göğüslemişti.

Yani bir yanda Türkiye’nin kanıtlanmış dostluğu, öte yandan da yine tarihte birçok kez yıkıcı sonuçlarıyla kendisini kanıtlamış emperyal kışkırtmalar söz konusuydu. Ancak Barzani, maalesef bir güç sarhoşluğuna, bir tür nefs mücadelesine yenik düştü. Karşılığında ise, bugün oradaki Kürt kardeşlerimiz ABD ve İsrail’e lanet okuyor, bu kadar kısa sürede yaşanan yıkımın şaşkınlığını yaşıyor.

Peki bu emperyal, sömürgeci hamleyi Barzani’ye duyulan sempatiyle göremeyenler, bu yıllanmış, köhne hegemonik zokayı yutanlar veya sureti haktan görünenler bunun nedenlerini sorgulamayacak mı? Self determinasyon kılıfı içinde, İslamcı ambalajıyla Kürtçülük yapanlar, Türkiye’nin esirgeyici, barışçı tavrını sorgulayanlar nasıl bir yaklaşımda bulunacaklar?

Ben Ermeniyim ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Birinci Dünya Savaşı’nda aynı kolonyal oyunda damdan düşen bir milletin torunuyum. Hepimizin ortak vatanı Türkiye’dir. Irkımız, dinimiz, mezhebimiz, meşrebimiz ne olursa olsun, bizim güçlü, demokratik bir ülkemiz zaten var. Haliyle, hem ilkesel olarak, hem de hepimizin iyiliği için ortak ülkemizi savunmak, onu ileri götürmek bizlerin sorumluluğudur.

Kim olursa olsun, ne adına yapılırsa yapılsın, şuculuk, buculuk yaparak, ülke dışında veya içinde bazı hayallere girmek, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bizlerin karşısında olduğumuz bir şeydir. Benim ülkeme bazı kesimler hamlede bulunursa, bu kesimlerle aynı ırkı, dini vd. paylaştığım için onlara yakınlık ve sempati duyamam. FETÖ sözde Türk diye onu destekliyor muyuz? DEAŞ sözde Müslüman diye şiddet pratiklerini onaylıyor muyuz? Bunlar farklı farklı şeylerdir.

Bu dayanışmacı tavrı Türkiyeli Kürt vatandaşlarımız her zaman göstermişlerdir. Farklı amaçlarla kafa karışıklığı yaratmaya çalışan kesimler, bu ortak sağduyuyu asla ortadan kaldıramaz. İşte hendek stratejisi Kürt vatandaşların asla teveccühüne sahip olamamıştır.

Türkiye derdini gayet açık anlatmıştır. Ama Barzani’nin bu hamlesine Türkiye’nin içinde bir operasyon için kullananlar iyot gibi açıkta kalmışlardır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar