Markar ESAYAN

Parçalarını arayan insan (7)- İyi şeyler...
12.02.2012
2884

İnsan doğduğu andan itibaren bilincinde olmadan, kendini bildiği yaşlarda ise bilerek ve isteyerek bir şeyler öğrenmeye başlıyor. Çünkü kendini inşa etmesi lazım. Malum hayatta kalma çabası. Belki büyük bir haksızlık olarak –veya kimbilir belki de bu iyi bir şeydir– tüm hayatını etkileyecek kararları da, en şaşkın, en zayıf ve kendinden hiç emin olmadığı ergenlik döneminde alıyor. Nasıl bir hayat istediğiniz hayatınızın son nefesine kadar süren bir değişkenlik içinde. Yani bu böyleyken, 16 yaşında bir çocuğun nasıl doğruyu bulması beklenebilir ki! Hem o yaşlarda ya anneye ya babaya nefret veya aşk besleniyor. Eğer bu modeller yoksa, yerini dayı, teyze veya okuldaki öğretmen alıyor. Copy-paste dönemi diyorum ben buna. Hayran olduğumuz kişilerin tüm özelliklerini taklit ederek önce iğreti bir yapı kuruyor, sonra onda zaman içinde tadilatlara gidiyoruz. Tarz yaratmaya çalışıyoruz. Bazen başladığımız yerin çok uzağında parkuru tamamlıyoruz. Hayatın yarısını kendimizi inşaya, diğer yarısını da onu yıkmaya harcıyoruz.

Caretta Caretta’ların yumurtalarından çıktıktan sonra denize ulaşmak için katettikleri o zorlu parkur ve muhteşem gayretleri geliyor gözümün önüne. Denize ulaştıktan sonra da tehlikeler bitmiyor. Kocaman ve kendine güvenli bir deniz kaplumbağası olana kadar, ya güçlü sezgilerinizin, ya güçlü bir haminin, ya da sadece şansınızın sayesinde hayatta kalabiliyorsunuz. İnsanlık daha medeni bir orman yaşantısı kurduğu için, görünürdeki fiziki kayıplar daha az oluyor. Yani doğadaki gibi hemen avlanıp, ölmüyor “başarısızlar”. Ama yaşamın kıyısına atılıyor, mutsuz bir hayata mahkûm ediliyorlar.

O nedenle, ona buna, talihe, anaya babaya kusur bulup bir köşede ölümü beklemenin hiçbir anlamı yok. Bu sadece zaman kaybı. Mutsuz olmaktan, kendine acımaktan, melankolik bir hayattan tat alan bir sürü insan tanıdım. Onlara da saygı duyuyorum. Yani hayat böyle de tüketilebilir, barışık olduktan sonra hiç sorun yok. Sadece bundan ötürü sahte bir yas sergileyip etraflarındaki iyi niyetli insanları üzmesinler, zamanlarını çalmasınlar. Artık böylelerini uzaktan bile tanıyorum.

Demem o ki, durumunuzdan şikâyetçi olmak kadar doğal bir hak olamaz. Herkes eşit doğmuyor ve hayatta eşitlik de son derece zor bulunan bir şey. Kanunlar önünde eşit olmaktan veya anayasal vatandaşlık haklarından bahsetmiyorum. İçtimai hayatta eşitlik pek olmadı ve sanırım olmayacak. Ama bu eşitsizlikleri “içimizde” telafi edecek imkânlarımız var. İnsan çok muhteşem bir yaratık. Türlü türlü yetenekler ile donatılmış, yaratıcılığının sınırı yok. Düşünce gücü sınırları zorluyor.

Diğer yandan hayat çok sürprizli. Ummadığınız anda size bir yol açıveriyor. Ama o fırsatları görebilmek için müzmin kötümserlikten sıyrılmak, umutlu olmak, ve parkurda kalmak gerekiyor. Siz, parkurda ama düşüp ama kalkar vaziyetteyken bile değerli bir iş yapıyorsunuz. Yaşamak en değerli profesyonellik, bazen bunu unutuyoruz. Kimsenin hayatını mahvetmeden hayatta kalabilen bir insandan daha iyi kariyer yapmış birisini tanımıyorum. Hele hele bir insanın bile olsun hayatında olumlu bir değişiklik yapmaya aracılığınız olmuşsa, kendinizi Steve Jobs’ın yerine koymanız kibir olmayacaktır.

Hayatta çürüme kanunu denen bir şey de var. Rahme düştüğümüz anda aslında ölmeye başlıyoruz ve ne kadar unutmuş olsak da hayvanlar âleminin ve doğanın bir parçasıyız. Evrendeki işleyiş, haddinden fazla yükselenin tepesine elindeki tokmakla vurup aşağıya gönderiyor, çok dibi bulanı da alttan yukarı ittiriveriyor. Yaşam alanını temiz ve düzenli tutmaya çalışan bir sistem var. Ben inançlı bir olarak bunun Allah tarafından kurulduğunu düşünüyorum, siz de “Evrende bir güç, enerji var” diyenlerden olun, hiç önemli değil.

Her hâlükârda sistemden bağımsız değiliz. Tıkaç olmamak lazım. Devre tamamlanmalı, akım iletilmeli. Kısa devre yaşanmasına müsaade edilmiyor, bunu gözlemledim. Her yanından bereket fışkıran insanlar tanıdım. Onlarda gözlemlediğim şey, tıkaç değiller, ellerindekini korkusuzca, hesapsızca ve bir çocuk bilgeliğiyle paylaşıyorlar. Bu sadece maddiyat değil. Sadece sevgiden kaynaklanan oluş ve eylemlilik halinden bahsediyorum. Allah, evrendeki güç, sürekli kendini tekrarlayan tesadüfler, ne derseniz deyin, bu insan modelini destekliyor.

Yani, nerede, nasıl ve kim olarak yaşıyorsanız yaşayın, böyle olma hakkınız ve imkânınız var. Bu ise hep peşinde olduğumuz şeylerin, mutluluk ve huzurun sırrı. Mottosu da çok basit: İyi şeylere heves edin.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar