Mehmet Ocaktan
Bütün insanlık tarihini dikkatli bir gözle incelediğimizde dinin insanların hayatında çok önemli bir yeri olduğunu görürüz. İnsanoğlunun hayat yolculuğunda farklı inanış biçimleri, farklı hayat tarzları, farklı kimlikler ortaya çıkmış ama özünde bir din olgusu hep var olmuştur. Kuşkusuz insanlar sadece maddi görüntüleri olarak değil, bilgi, kültür ve duygusal özellikleri itibariyle de farklı yaratılıştadırlar.
Zaman zaman insanlar kadim dinlerin dışında başka inanış biçimlerini, hatta sapkın inançları da tercih etmişlerdir. Ama bütün bunlar insanların kendi özgür iradeleriyle tercih ettiği yollardır. Zaten Allah da doğruyu ve yanlışı tercih etmeyi insanın iradesine bırakmıştır. Eğer murat etseydi bütün insanları tek bir din üzere yaratabilirdi. Nitekim Hud suresindeki 7. Ayet bu konuda zihinlerimizi aydınlatmaktadır: “Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündeki insanların hepsi iman ederdi. Yoksa sen inanmaları için insanlara zor mu kullanacaksın?”
Bu ayet açık bir özgürlük manifestosu niteliğindedir. İnsanın din gibi hayati bir tercih konusunda böylesine özgür bırakılması, Tanrının insanın özgür iradesine verdiği önemi göstermesi açısından son derece önemlidir.
***
İslam’ın nasıl bir rahmet dini olduğunun anlaşılması açısından Yunus suresindeki şu ayetin meali de önemli hikmetler içermektedir: “Her biriniz için ayrı şeriat, yol ve yöntem verdik. Şayet Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdikleriyle sizi denemek istedi. Öyleyse hayırlı işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır.” Anlıyoruz ki insanların hayat tarzlarındaki farklılıklar, farklı hukuki ve toplumsal yapılar ilahi hikmetin kapsamı dahilindedir.
Zaten Hz. Peygamberin Medine’de farklı din mensuplarıyla yaptığı “Medine sözleşmesi”nin içeriği de İslam’ın dini özgürlükleri ve çoğulculuğu esas aldığını gösteren önemli bir vesika niteliği taşımaktadır.
Hal böyleyken, günümüz İslam dünyasında bazı kesimlerin kimliklerini, aidiyetlerini adeta bir öfke dili üzerinden tanımlayarak kendi dışındakileri ötekileştirmeleri, dinin barış ve hoşgörü ruhuyla örtüşmediği muhakkak. Oysa biliyoruz ki Kur’an ve Hz. Peygamber dindarlığı kişinin rabbiyle, kendisiyle ve çevresiyle barış içinde yaşamak olarak tanımlamaktadır.
Maalesef Müslümanlar, günümüz İslam toplumlarındaki adaletsizlikleri, insan hakları ihlallerini, kadın ve çocuk hakları konusundaki yetersizlikleri, liyakati önemsemeyen, hakka-hukuka riayet etmeyen yönetim anlayışlarını sorgulamak yerine, kendi dışındaki dünyayı suçlayarak rahatlama yolunu seçmişlerdir.
Ne yazık ki Müslümanların kendi sorunlarıyla yüzleşmekten kaçarak muhayyel düşmanlar yaratmaları, özellikle gelecek nesiller adına endişe verici bir tablo oluşturmaktadır.
Bir an için günümüz İslam dünyasının perişan halini veri olarak alıp, gelecek nesillerin günümüz Müslümanlarını nasıl değerlendireceğini tahayyül edelim.
Herhalde şöyle diyeceklerdir: Geçmişteki Müslümanlar nasıl bir dine inanıyorlardı ki, yaşadıkları toplumlarda İslam’ın temel ilkelerinden birisi olan adaleti tesis edememişler, insanın varoluşunun temelini oluşturan özgürlüğü önemsememişler, insanların hakkını-hukukunu koruyacak bir yargı sistemi kuramamışlar, liyakati esas alıp emaneti ehline teslim etmemişmişler, merhamet ve hakkaniyete dayalı bir sistem oluşturamamışlar.
***
Açıkça itiraf etmek gerekiyor ki, gelecek nesillere böylesine karanlık bir fotoğraf bırakıyoruz. Sadece gelecek değil elbette, gümümüzün genç nesilleri de bu yüzü oldukça kirlenmiş fotoğraf karşısında derin bir tereddüt içerisindedirler. Unutmayalım, son dönemde yaşanan deizm tartışmalarının temelinde de bu negatif görüntü yatmaktadır. Muhtemelen zihni anlamda tereddütler yaşayan genç nesiller şöyle düşünüyorlardır; ya bu Müslümanların yaşadığı dinde bir nakısa var (haşa, İslam’da nakısa olamaz), ya da Müslümanlar Allah’ın dinine gerçekten inanmıyorlar...
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEYeni aşama başladı mı? 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUHiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi? 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDöndün dolaştık yeniden ‘End game’ yokluğuna dayandık 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"TKP 7. Kongresi "Üzerine Çözümleme ve Eleştirel Değerlendirme... 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBarış sürecinde iç siyasetin sahne alma zamanı… 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERKanun önünde eşitlik 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALÜcret asgari, yoksulluk azami… 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURCHP’nin `Kürt Sorunu´, Kürtlerin sorunlarını çözebilir mi? 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAdaletsizliğin böylesi 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir kongrenin düşündürdükleri… 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANZor ve kırılgan sürece girdik! 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTürkiye Yüzyılı okullarda zorbalığı niye durduramıyor? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen Çalıkuşu5 Aralık tecavüzü… 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTepki oylarını yönetmek başka, iktidar olmak başka 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİşte faturalar: Şirketi kurduğu gibi ESK ile anlaştı! ‘Genç boğalar’ hep ondan alınmış 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan‘Terörsüz Türkiye’ye evet ama mış gibi yaparak mümkün mü? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciErdoğan ne zaman iktidara gelecek? 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBahçeli–Öcalan görüşse... 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergil“Hakikat Sonrası” dünya: “Post-truth” ne demek? 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBireysel borçluluk gerçekten düşüyor mu? 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezBüyüme Buysa Niçin Şikâyet Ediyorlar? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUHaksızlık mı dediniz? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞReel politika, pragmatizm, ilkesizlik, oportünizm batağında AKP 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇNifak ve münafık 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.12.2025
1.12.2025
26.11.2025
21.11.2025
19.11.2025
17.11.2025
12.11.2025
10.11.2025
7.11.2025
5.11.2025