Mehmet TIRAŞ
Pelikan dosyası ve Mecliste HDP’lilerin dokunulmazlığı üzerine yazıya hazırlanırken; geldiğinden beri müsamere Başbakanı olarak bilinen Davutoğlu’nun başbakanlıktan düştüğü haberleri bomba etkisi yarattı doğal olarak. Bu haber aslında beklenen ve çokta bir sürpriz değildi çünkü; Davutoğlu Cumhurbaşkanımızla aramızda milim fark yok dedikçe Erdoğan Müsamere başbakanını yalanlıyordu ama müsamere Başbakanı hiç oralı olmuyordu, en sonunda Erdoğan yetkilerini elinden alınca teslim oldu.
Spor kulüplerinde bir gelenek vardır, takım kötü sonuçlar aldıkça antrenörün gönderileceği haberleri basına yansıyınca; kulüp başkanı antrenörümüzün arkasındayız demeye başladığı zaman bilin ki antrenör gönderilecek demektir.. Bu bizim siyasette de geçerli. Erdoğan Müsamere Başbakanını görevden almadı ama MYK üstünden yetkilerini tırpanlayınca, Davutoğlu görevi kendiliğinden bırakmak zorunda kaldı. 28 Şubat darbesini çağrıştıran bir darbeyi daha yaşadık.. 28 Şubat’a karşı olan Erdoğan yapıyordu 4 Mayıs 2016 tarihinde bir benzerini, hem de kendi atadığı başbakanına.
İster istemez ülke gündemi bu gelişmelere kaydı ve 22 Mayıs 2016 tarihinde AKP’nin olağanüstü genel kurulu yapılacak ve Erdoğan’ın atadığı genel kurulun onaylayacağı kaçak Saray talimatıyla hareket eden bir genel başkan seçilecek ve başbakan olacak .Müsamere Başbakanı da bu kongrede aday olmayacağım dedi, bir de aday olacağım deseydin sıkılmadan..
Değişen hiçbir şey olmayacak ve yine Erdoğan’ın talimatlarını yerine getiren her alanda ve her ortamda başkanlığı savunursa gelecek olan Başbakan, başkanlığa geçene kadar görevde kalır, savunmazsa ona da yol gösterir Kaçak Saray’ın sahibi.
Davutoğlu’nun basın toplantısı yaparak görevi bırakmasında yaptığı konuşması hiçbiri dişe dokunur ele alınıp yorum yapılacak bir konuşma değildi; çok komik bir konuşmaydı, soru da almadan konuşmasını otuz yedi dakikada bitirdi. O zaman soru almayacaktın da, niye basın toplantısı yapıyorsun bir yazılı açıklamayla geçiştir gitsin. Hâlbuki ülkenin güneydoğusunu kan revana çevirmiş Kürtlerin evlerini başına yıkmış ve yerle bir etmiş ;ülkenin dış politikasını duvara toslatmış, selam vereceğimiz bir tane komşu kalmamış, bunun adına da ‘değerli yalnızlık’ koyan kişidir Davutoğlu. Esad’a altı ay ömür biçiyordu Davutoğlu ama Suriye iç savaşının üstünden beş yıl geçti Esad iktidarını güçlendirerek sürdürüyor, Esad’a siyasi ömür biçenin siyasi ömrü bitti, ne tuhaf bir durum değil mi?
Aslında bu gelişme sosyal medyaya düşen pelikan dosyası veya pelikan bildirisinin ‘REİS-HOCA’ ilişkisinin sıkıntılarının dolaşması Hoca’nın gidiş habercisiydi.
Erdoğan Davutoğlu arasında su yüzüne vuran ve medyaya sızdırılan adına da “pelikan dosyası” olarak adlandıran yetki kavgasının sosyal medyadan ortaya saçılınca; müsamere Başbakanı Davutoğlu’nun da görevi sona ermiş oldu.
Diğer bir gündem maddesi ise HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması üzerine oluşan MGK talimatlı planlı operasyonu, komisyonda sokaklarda görülmeyecek kadar TBMM ‘de süren kavganın ekranlara yansıması ve HDP’lileirn dokunulmazlığının kaldırılması için AKP,MHP,CHP ittifakı, uzlaşmanın olmayacağını, siyasetin bittiğini ve şiddetin hakim olduğunu gösteriyordu.
Pelikan dosyasını okuduğunuzda neler olmuş ta haberimiz yokmuş,Davutoğlu basın hayatına yeni atılın Karar gazetesini örtülü ödenekten destek vererek kurdurduğundan tutun da çözüm masasının Erdoğan tarafından nasıl devrilmesine kadar gidiyor. Erdoğan’ın artık Davutoğlu’nun taşımayacağını iç ve dış politikadaki farklı düşünceleri iyice su yüzüne çıkmış olduğunu herkes biliyordu da;bir tek müsamere başbakanı Cumhurbaşkanıyla aramızda milim fark yok demesi çok tuhaf bir durumdu. AKP’nin sosyal medyadaki trolleri ve havuzdan beslenenler arasında kendilerini hocacılar ve reisçiler diye ikiye ayrılmalarını, bunu da pelikan bildirisiyle kamuoyu ile paylaşarak itiraf etmeleriydi.
Hoca ne diyor Reis ne diyor hatırlatalım:
Hoca diyor ki, Rus uçağının düşürülmesi emrini ben verdim, Ruslar angajman kurallarına uymadığı için..
Reis diyor ki, Rus uçağını askeriyenin içindeki Paralelci pilotlar düşürdü, Türkiye’yi zor duruma düşürmek için.
Hoca diyor ki, gazetecilerin Can Dündar Erdem Gül olmak üzere kimsenin tutuklanmaması gerekir,tutuksuz yargılanmalarından yanayım.
Resi diyorki, tutuklu gazeteci ve akademisyen yok bizde; cezaevinde tutuklu olanlar gazetecilik kisvesi altında casusluk yapanlar, terör örgütü üyeleri veya terör örgütüne yataklık edenler diyor.
Biz bunları hatırlattıktan sonra ülkenin iç savaşa sürüklenmesine yol açacak AKP’nin başını çektiği ve MHP ve CHP’nin de destek verdiği HDP’lileirn dokunulmazlık meselesine dönelim.
Bu dokunulmazlık nereden çıktı?Siz AKP hükümeti olarak üç yıl PKK ile görüşmediniz mi, PKK ile size aracılık yapanlar bugün terör örgütünün meclisteki temsilcileri dediğiniz Kürt milletvekilleri değil miydi?
Peki kim dedi HDP’lilerin dokunulmazlığını kaldırın?
Açıkça söyleyelim HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığının kararı askerlerin önerisiyle MGK ‘unda alındı. Bunun aksine kimse iddia edemez bu iddiayı da kimse yalanlayamaz.
MGK’da alınan kararın ardından Genele kurmay başkanlığına CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu çağrıldı ve HDP’lileirn dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda AKP’nin önerisine destek vermesini istediler, Kılıçdaroğlu’da okey dedi.
CHP’nin genel kurmay başkanlığına çağrıldığı iddiası bugüne kadar onlarca yazıldı-çizildi ama bu iddiayı CHP yalanlamadı.
Askerlerin geçmişten beri Kürtlerin parlamento da temsil edilmesini içselleştirmediğinin çok olumsuz örnekleri var.Kürt milletvekillerinin katıldığı resmi hiçbir resepsiyona Askerler katılmadı. Askerlerin düzenlediği resepsiyonlara Kür milletvekilleri davet edilmedi, davetsiz gelenleri de askerler kapıdan geri çevirdiler. Bir hatırlatma Diyarbakır’da bir resmi bayramda bir Kürt belediye başkanı protokolde yer almak ister Valinin de bulunduğu ortamda, bir subay belediye başkanını protokolden çıkartır;Belediye başkanı beni kovamazsın ben halkın oylarıyla seçilmiş birisiyim dediğinde;subay, sen kim oluyorsun biz Başbakan asmış bir kurumuz diye karşılık verir.
Çözüm sürecinde Akil insanların bir raporu yayınlanmıştı ve en fazla anadilde eğitim talebinin öne çıktığını vurgulamışlardı ama dönemin genelkurmay başkanı Orgeneral Necdet Özel biz anadilde eğitimi kabul edemeyiz diye basına açıklama yaparak bu talebin önünü kesti ve Erdoğan’da anadilde eğitim konusuna bir daha hiç değinmedi.
17/25 Aralıktan sonra Erdoğan askerle anlaşarak, devlete yaptığı sivil darbe ile Ergenekon davasının düşmesi sonucu; Kürt sorununu askerlere devretti, şuan bölgede Kürtlere Cumhuriyet tarihinin en kanlı,vahşi ve şiddet politikaları uygulanıyor.
Erdoğan’ın Askerlerle anlaşmasının sonucu,Kürt milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması için yapılan ittifakta bunu göstermiyor mu?
Erdoğan tarafından Müsamere Başbakanına yapılan darbeyi; Davutoğlu’nun başkanlığı öne çıkartmaması, paralelcilerin üzerine gitmemesinde istekli olmaması ve Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıkları konusunda ağırdan alması üzerinden de okunabilir.
Cumhuriyet Gazetesi Genel yayın yönetmeni Can Dündar’a yapılan silahlı saldırının da Kaçak Saray tarafından muhalif basından seçilmiş bir hedef olduğunu bilmeyen yok gibidir hatta gibisi bile fazla.
Gerçeğin bir gün ortaya çıkma gibi bir huyu olduğu unutulmamalı.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
23.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025