Mümtazer TÜRKÖNE
Seçime bir buçuk ay kalmasına rağmen partiler arası rekabet hâlâ çok düşük tempoda sürüyor
CHP lideri, seçim beyannamesini açıklarken iktidar partisini ve Hükümet’i es geçip doğrudan seçmen kitlelerini hedef aldı. HDP’nin düşük tempolu ve Ağrı gibi somut olaylarla sınırlı polemikleri dışında ‘parti rekabeti’ faslına sokulacak gündemler ortada yok. Sebep, asıl seçim rekabetinin AK Parti’nin kendi kanatları arasında sürmesi. İki ayrı karargâhtan gelen komutları aynı anda takip etmeye çalışan bir ordu gibi, ön saftakilerin gözleri rakipleri değil cephe gerisini yani iktidar merkezlerini takip ediyor. Erdoğan ile Davutoğlu arasında, sadece ikisinin şifrelerini bildiği örtülü bir polemik bütün hızıyla sürüyor. Birbirlerini kollamak ve vaziyet almakla meşgul iken, ana gerilim hatları iktidar partisinin farklı kurmay karargâhları arasına döşeniyor ve seçim sonucunu belirleyecek kutuplaşma kapalı devre çalışıyor.
Davutoğlu’nun Seçim Beyannamesi’nde iki maddeye, ‘denge ve fren mekanizmaları’ kayıtlaması ile sığan başkanlık sistemine Erdoğan ‘Türk modeli’ ile ve denetimi yok sayarak cevap yetiştirdi. Davutoğlu ile giriştiği polemiği anlamak için verdiği somut örnek üzerinde durmak yeterli. Erdoğan başkanlık sistemini savunurken Galataport ihalesine Danıştay’ın durdurma kararını gerekçe olarak sunuyor. Türk tipi, ABD tipi, Latin Amerika tipi diye soyut ve teorik tartışmalardan bir anda sıyrılıp somut olarak ne murat ettiğini bu örnek üzerinden anlamamız mümkün. Başkanlık sistemine geçersek demek ki yargı, büyük ihaleler gibi ‘başkan tasarrufları’na müdahale edemeyecek. Başkanlık sistemi, bol rakamlı ihalelerde yargı denetimini devre dışı bırakacağına göre, bağımsız yargının denetim yetkisinin sınırlarını yeniden oluşturmamız gerekecek. Kısaca Erdoğan’ın kafasındaki Türk tipi başkanlık, yargı denetimini reddediyor. Dünyada bağımsız yargıyı ve yargı denetimini yok saymak için gerçekten bize özgü bir başkanlık sistemi oluşturmak lazım. Yalnız bunun adı ‘Türk tipi başkanlık’ değil, dünyada bol örneği görülen ‘diktatörlük’lerden biri olabilir. Bağımsız yargının olmadığı ve böylesine önemli bir ihaleyi yargının denetleyemediği bir düzen ne demokrasi ne de hukuk devleti olabilir; sağı-solu asgarî sınırlarda belli bir siyasî düzen de olmaz; bir tek kişinin keyfine mahkûm bir otokrasi olur.
Davutoğlu’nun seçim beyannamesinde tanımladığı başkanlık sistemi bunun tam zıddı; çünkü kuvvetler ayrılığına dayanıyor. Bu yüzden ‘başkanlık sistemi’ lafına bakarak, iktidarın iki kutbunun aynı sistemi savunduğunu kimse söyleyemez.
“Düzen, istikrar ve kuvvetli bir iktidar” bu aşırı güç arayışı yüzünden bir dezavantaja dönüşüyor. Erdoğan’ın toplumu korkutmak için kullandığı koalisyon hükümetleri ve bürokratik kontrol alternatifi tersinden bu diktatörlük arayışlarına karşı yegane alternatife dönüşüyor. Yolsuzluk şaibesi altında, lüks saraylarda ülkenin kıt kaynaklarını israf eden birine, kurda kuzuyu emanet eder gibi yargıyı devre dışı bırakan bir iktidarı emanet edebilir misiniz?
AK Parti’nin, uzun süreli bir istikrarın mimarı olarak diğer partiler karşısında kayda değer avantajları vardı. Davutoğlu yönetimi, yolsuzluk yükünden azade yeni bir başlangıç imkânına da sahipti. Ama sürü, onca yükün altında ayakta kalmaya çalışıyor ve ha bire biri sürüye kurt çağırıyor.
İktidar yıpranması, yaklaşan kriz, şaibeler Davutoğlu’nun omuzlarında giderek ağırlaşıyor; ancak öldürücü darbe kanunsuz, hukuksuz ve bütünüyle keyfî bir başkanlık sistemi tasavvurundan geliyor. Eldeki büyük medya gücü kime hizmet edecek? Halkın otomatik olarak reddettiği başkanlık sistemine mi, iktidarın aklanmasına-paklanmasına mı?
İktidar ile muhalefet arasında seçim atmosferinin köşe taşlarını oluşturacak bir kutuplaşma görünmüyor ve galiba hiç oluşmayacak. Bunun yerine iktidar saflarından yükselen sesler sürüye kurt düşürüyor, paralel kampanya yürütenler muhalefetten daha fazla engel çıkartıyor. Görünen o ki bu seçimde AK Parti’nin kendi tarafında tek kale bir maç izleyeceğiz.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025