Münir AKTOLGA
Türkiye’nin dış politikası yanlış mıydı, ya da nerede hatâ yapıldı da yolumuza bir Suriye çıktı?
Aslında bu başlığa bir cümle daha ilâve etmek lâzım; çok uzun olmasın diye onu da buraya yazıyorum: Eğer dikkat etmezsek, bizi Suriye çıkmazına götüren ideolojik sapma şimdi önümüze bir de Venezuela çıkarıyor.
Ben diyorum ki, “fabrika ayarları”na dönemediği sürece AK Parti’nin Türkiye’nin problemlerini çözmesi mümkün değil. Devleti fethe çıkanların devlet tarafından fethedildiği bir ortamda daha ileri hedeflere ulaşmak artık olanaksız.
Mısır’da darbeyi eleştirirken, Suriye’de muhalefeti desteklerken, İsrail’e “One Minute” çekerken Erdoğan haksız mıydı? “Dünya beşten büyüktür” derken haksız mıydı? İçerde izlenen “Barış ve Çözüm Süreci” politikası yanlış mıydı? Nerede hatâ yapıldı da yolumuza bir Suriye çıktı? (Ve sanki bu yetmezmiş gibi, şimdi bir de Venezuela’yla uğraşır hale geldik?)
Bence, tek tek ele alındığında bu olayların hepsinde de haklıydı AK Parti ve Erdoğan.
Mısır’da seçimle işbaşına gelmiş bir hükümete karşı darbe yapılmıştı ve Türkiye de buna karşı çıktı. Ne yani, karşı çıkmasa mıydı?
Suriye’de Arap Baharı‘ndan etkilenerek ayağa kalkan muhalefeti desteklemenin neresi yanlıştı? 900 kilometre sınırının olduğu bir ülkede, kendi halkının üzerine ateş açan bir diktatörü mü destekleyecekti Türkiye?
Eh, o zaman madem ki Türkiye’nin bütün bu olaylar karşısındaki duruşu doğruydu, hatâ nerede o zaman? Ne oldu da Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma noktasına geldik ve Münbiç’de demir attık? Kâh sıfır sorun, kâh değerli yalnızlık, derken, nasıl oldu da kendimizi eli kulağında bir savaşın içinde buluverdik?
AK Parti başlangıçta bir tür “tarihsel uzlaşma” koalisyonuydu.
Bugün, aradan on beş yıl geçtikten sonra, “fabrika ayarlarına” dönmek diye ifade etmeye çalıştığımız o başlangıç değerlerinin özü tam bu noktada -- bu tarihsel uzlaşma anlayışında – yatıyordu.
İç dinamikler açısından, halkın desteğini de arkasına alan AK Parti’nin temsil ettiği Anadolu burjuvazisi, eskinin devletçi büyük burjuvalarının da -- en azından sessiz kalarak – desteklediği, burjuva anlamda bir tarihsel uzlaşmayı, devrimci bir koalisyonu temsil ediyordu. AK Parti’nin başı çektiği -- küresel süreçlerle bütünleşmeye yönelik -- Yeni Türkiye yürüyüşü, eskinin içe kapalı devletçi, tekelci düzeninde bunalan Anadolu burjuvaları için bir tür hayatta kalma öpücüğü rolünü oynarken, Özal’la birlikte dışarıya açılarak küreselleşen devletçi büyük burjuvalara da yeni perspektifler açıyordu. İşte, o dönemde burjuvazinin birliğini sağlayan bu dinamikleri arkasına alan AK Parti iktidarı, içerdeki Osmanlı artığı devletçi-tekelci düzenden bunalan (başta işçi sınıfı olmak üzere) bütün çalışanlar için de umut kaynağı olup onları da peşine takınca, Yeni Türkiye yolunda büyük bir tarihsel uzlaşmayı hayata geçirme yoluna girildi.
Dış dinamik olarak, küresel demokratik devrim rüzgârını da arkasına alarak yola çıkan bu koalisyon, kısa zamanda Türkiye’ye neredeyse çağ atlattı!
Düşünebiliyor musunuz, Cumhuriyet’in kuruluşundan AK Parti’nin iktidara gelmesine kadar geçen sürede Türkiye’ye giren küresel sermaye miktarı 20 milyar dolar kadarken, bu rakam AK Parti iktidarıyla birlikte artık her yıl ülkeye giren küresel sermaye miktarının altında kalıyordu. Türkiye, AK Parti iktidarı altındaki o ilk on yılda neredeyse üçe katlandı.
Ama sonra bu koalisyon, bu tarihsel uzlaşma platformu bozuldu. Çünkü zamanla AK Parti’nin içinde, Anadolu burjuvazisinin bir kanadını temsilen devletçi-ittihatçı jakoben geleneğe özenen bir uç çıkmaya başladı. Bunlar “madem bu işin önderliğini biz yapıyoruz... ” diyerek bindikleri tarihsel uzlaşma dalını kesmeye başladılar.
O ilk dönemde Türkiye bütün Ortadoğu ülkeleri için örnek, model ülke haline gelmişti.
Ama bu, Türkiye’nin dayatması sonucu ortaya çıkan bir durum değildi. Batı dahil birçok ülkenin objektif kriterlere bakarak vardığı bir sonuçtu. Şüphesiz bunda, Türkiye’nin insanların vicdanı ve adalet duygusuna hitab etmesinin ve “yumuşak güç” denilen yeni tip bir gücü temsil etmesinin büyük payı vardı. Öyle ki bu dönemde Türkiye, ele geçirdiği bu “yumuşak güç” sayesinde hiç kimsenin iç işlerine karışmadan âdetâ 21. yüzyıl siyasetinin sesi haline gelmişti. Düşünsenize; o dönemde bir yandan AB ile verimli görüşmeler hız kazanırken, diğer yandan Obama bile seçilir seçilmez ilk dış gezisini Türkiye’ye yaparak, Meclis’te Türkiye’yi bütün Ortadoğu için “model ülke” ilân eden tarihi konuşmasını yapıyordu. İşte o “One Minute”lar, o “Dünya beşten büyüktür”ler, o Mısır’da darbeye darbe diyebilmeler, Libya’ya karşı oluşturulan koalisyona direnmeler, keza Suriye’de (15 milyar doları bulan ticari ilişkilere rağmen) Esed’e kendi halkına kurşun sıkma, reform yap diyebilmeler, hep bu dönemin ürünü oldu. Öyle ki, bu dönemde Erdoğan‘ın adı bile Ortadoğu’da âdetâ bir bayrak haline gelmişti. Mısır’da Tahrir meydanında toplanan kalabalığa canlı hitabını gözünüzün önüne getirin; ne müthiş bir şeydi bu!
Peki, Türkiye Ortadoğu için neden model ülke olmuştu?
Arap Baharına sahne olan bütün o ülkeler bir zamanlar Osmanlı'ya dahildi. Bu nedenle, tarihsel gelişme süreçleri arasında büyük benzerlikler vardı ve var. Batılılaşma ve kültür ihtilâli süreçleri hep aynı diyalektiğe tabi oldu. Hepsinde de, eski devletçi yapıya bağlı olarak yukardan aşağı gelişen bir devletçi kapitalizm oluştu. Ve tabii bu ülkelerin hepsinde, İslâmî bir şemsiye altında aşağıdan yukarı gelişmeye çalışan (burjuva anlamda) demokratik devrimci bir halk hareketi belirdi.
Aslında benzerlik ve ortak yanlar bu kadarla da kalmadı; buralarda, “yeni” ile “eski” arasındaki sınıf mücadelelerine ek olarak, bir de bununla içiçe geçen kültürel mücadeleler yükseldi. Bir yanda, statükoyu temsil eden devlet sınıfı ve ona eklemlenen devletçi burjuvaziyle birlikte, Oryantalizmin “Batılılaşma” potasında yeniden şekillenmiş antika devletçi bir kültür; diğer yanda ise, buna karşı reaksiyoner (dinsel, geleneksel) bir çerçeve içinde aşağıdan yukarı oluşan, ama paradoksal bir şekilde “yeniyi” de kendi içinde barındırarak gelişen burjuva-demokratik bir halk devriminin kültürel kodları... Mücadele bu iki cephe arasında başladı ve sürdü. Türkiye’de de, Tunus’da da, Mısır’da da, Suriye’de de olan budur aslında.
Sonra, Türkiye’de AK Parti devrimiyle, Arap ülkelerinde de Arap Baharı’yla birlikte, o eski statüko devrilince bir yol ayrımına gelindi ve iki yol çıktı ortaya.
Birinci yol için tipik örnek, Mısır’da Mursi'nin liderliğini yaptığı hareket oldu.
Burada, başlangıçta varolan ve statükonun devrilmesinde baş rolü oynayan o tarihsel uzlaşma zemini kısa bir süre içinde, daha ayaklarını yere basmadan ortadan kaldırıldı. Devrimin Jakobenlerini temsil eden İslâmcı kanat unsurları, her ne kadar bir seçimle zaferlerini taçlandırmış da olsalar, devrimi mümkün kılan o tarihsel uzlaşma sürecinin henüz kalıcı bir demokratik-parlamenter platforma oturmadığını, yaşanılanın özünde hâlâ bir geçiş süreci olduğunu dikkate almadan -- bütün demokrasi güçlerinin (farklı görüşlere sahip oldukları halde başlangıçta devlet sınıfına ve darbeciliğe karşı olan herkesin) oybirliğine dayalı bir demokratik, anayasal platform ortaya çıkmadan -- her şeyi tek başlarına belirlemeye çalışarak yola devam etmek istediler. Sonuç ortada!
İkinci yol ise, Tunus’da Gannuşi'nin önderligini yaptığı uzlaşmacı yol oldu.
Çok ilginçtir ki, Tunus devriminin içinde bulunduğu süreç nedense Türkiye’de pek ilgi görmedi, hattâ basında bile pek fazla ele alınmadı. Çünkü buradaki kilit kavram, artık bizde yavaş yavaş rafa kaldırılmaya çalışılan o uzlaşma -- tarihsel uzlaşma – kavramıydı. Kimle, neyle uzlaşmıştı acaba Gannuşi ve Tunus’un devrimci güçleri? Eski statükoyla uzlaşılmadığı açıktı. Sanıyorum, uzlaşının çerçevesini demokratik parlamenter sistem ve herkesin katıldığı bir süreçle hazırlanan -- böyle bir sistemi temel alan -- yeni bir anayasa oluşturdu.
Türkiye'deki süreç de özünde aynıydı aslında. Türkiye’de yaşanılan da zamana yayılarak gelişen bir burjuva-halk devrimi süreciydi. Ve 12 Eylül 2010 referandumuyla birlikte devrimin birinci aşaması, yani statükonun alaşağı edilmesi bizde de tamamlanmış oldu. Ama nedense Türkiye bir türlü ikinci aşamaya, yani kazanımları konsolide ederek yeniyi inşa aşamasına geçemedi. Civciv kabuktan çıkmaya başladı (ve herkese yol gösteriyordu), ama daha sonra bir türlü kendi yolundan gitmeyi beceremedi. Devrimin Jakoben ruhu öylesine kabarmıştı ki, biz neymişiz havasıyla kabuk kırıcılığa devam etmek daha çekici geldi.
AK Parti iktidara geldiği o başlangıç döneminde, kendisi bile farkında olmadan, eskinin içinden yeni bir toplumsal DNA ile (buna daha sonra “fabrika ayarları” dendi) çıkıp geliyordu. O dönemde uygulanan politikalar hep bu “yeni”yi temsile yönelikti. Ama sonra çocuk biraz büyüyüp ergenlik çağına girerken, işler değişmeye başladı. Eskinin içinde, karşıt kutupta gelişen reaksiyoner-geleneksel İslamcı kimlik ile, ergenlik dönemine özgü kendi nefsini olduğundan farklı görme ruh hali (devleti-iktidarı ele geçirmiş olmanın verdiği ben neymişim anlayışı) birleşince, süreç yolundan çıktı ve eskiden beri varolan devletçi sistemin içinde “yerli-milli” bir yere oturuldu.
Bunda tabii, tarihsel gelişim süreci içinde yaşanan, henüz daha kendi içinde hesaplaşarak anlaşılamamış travmatik olayların da rolü vardı. İçine girilen hareketli süreç (ele geçirilen devleti ve sistemi yönetebilme, önüne çıkan âcil sorunları çözebilme zorunluluğu), ergenlik döneminin kimlik oluşturma mekanizmasıyla içiçe geçince, yeni doğan ve kendini arayan toplumsal bebek, bir anda, işin içinden çıkamamanın verdiği psikolojiyle kendini eski sistemin içinde anne rolünü oynayan İslâmcı-reaksiyoner ideolojik duruşun koruyucu kanatları arasında buluverdi -- aynı anda, ele geçirdiğini-fethettiğini sandığı devlet tarafından fethedildiğini bile anlayamadan.
Nasıl anlasındı ki; ne de olsa, Tanrının yeryüzündeki gölgesi durumunda olan bir devleti onlar alaşağı etmişti. Böyle bir işi ancak göklerden gelen bir karar uyarınca kutsal bir güce sahip olanlar başarabilirdi. İşte, “organik liderlik” derken işin bir Mehdi yaratma noktasına gelişi böyle oldu. Müthiş bir şeydi bu! Tanrısal bir zırha bürünmek, kimlik arayışı içinde olan “yeni”ye ait güçler için de cazip hale gelince, bu ruh hali bir anda ideolojik bir virüs gibi zihinleri işgal etmeye başladı.
İşte o “fabrika ayarları”nın (yeni Türkiye’ye ilişkin toplumsal DNA’ların) yerini eskinin içinde oluşan reaksiyoner-İslâmcı kimliğin alışı böyle oldu. “Devrim” miydi söz konusu olan; çok basitti, aynen solcuların anladığı gibi, eskinin içindeki ezilenlerin -- Siyahtürklerin -- başkaldırarak iktidarı ele geçirmesinden başka bir şey değildi bu. AK Parti kısa süre içinde böyle bir “devrimci” kimliği benimseyiverdi. Aslında bunun, ana rahminden çıkan çocuğun tekrar eskinin o devletçi duvarlarının içine hapsolmasından başka bir anlamı yoktu.
İşte, dış politikadaki değişim de bütün bu süreçlere paralel olarak ortaya çıktı. Madem arkamızda göklerden gelen ilâhî bir karar vardı, yani Tanrısal bir iradeydi söz konusu olan, o halde bunun önünde kim durabilirdi? Amerika’ymış, Avrupa Birligi’ymiş, Batı’ymış -- bunlar neydi ki; hepsi kendini “üst akıl” sanan, püf desen yıkılacak kağıttan kaplanlardı bunlar. Ya Allah dedin mi, karşında duramazlardı.
Aşağıdan yukarı gelişen devrimci dinamik, yavaş yavaş yerini yeni tip bir sübjektif idealist devrim anlayışına bırakıyordu. Kısa zamanda bu ruh haline uygun bir ideoloji yaratma işi de başarılmış; “stratejik derinliğimiz” yeniden keşfedilerek, tarihten gelen “stratejik zihniyetimizi” günümüz koşullarında ideolojik bir silâh olarak kullanma anlayışı bir anda son derece cazip hale gelmeye başlamıştı. Artık o “yumuşak güç” ve insanların vicdanına hitab etme anlayışı yetmiyordu. Bütün bunların güçlü bir ulus-devletin elinde ideolojik bir silâh haline getirilmesi de lâzımdı.
İşte, yanlışlar zinciri böyle ortaya çıktı. “Dünya beşten büyüktür” diyen Türkiye, “en büyük benim” demeye başladı. Kendi objektif gücünü bir yana bırakıp o “Tanrısal güce” güvenerek herkese meydan okuma süreci böyle gelişti.
Mısır’da darbe mi olmuştu; bu yeni ruh haline göre, sözle darbeye karşı çıkmak yeterli değildi artık; “ülkelerin iç işlerine karışmamak” ilkesi hikâyeydi ve onun alaşağı edilmesi için harekete geçmek de gerekiyordu. Suriye’de Esed kendi halkına ateş açmış, muhalefet de buna karşı silâhlı mücadeleye mi soyunmuştu; öyle “sakın ha, siz de silâha sarılmayın” demenin bir anlamı kalmamıştı; hiç tereddüt etmeden onları desteklemek lâzımdı. Halbuki eskiden olsa böyle yapmazdı AK Parti. Kendi ülkesinde tek bir kişinin bile kanını dökmeden, tereyağından kıl çeker gibi başardığı işi örnek göstererek derdi ki, devrim öyle silâhla değil, ancak varolan sistemin içinde gelişen güçler tarafından başarılabilecek bir yenilenmedir.
Libya’da dışardan müdahaleye karşı çıkan AK Parti, şimdi artık Suriye’de İttihatçı geleneğe sahip çıkan Jakoben-devrimci bir ideolojik duruşa yöneliyordu. Hem sonra buralar, bütün o Ortadoğu ülkeleri, eskiden Osmanlının değil miydi? Birinci Dünya Savaşı o Batılı emperyalist güçler tarafından bizi parçalamak için çıkarılmamış mıydı? Şimdi görev, “üst aklın” oyununu bozmak, parçaları tekrar ana gövdeyle birleştirebilmek için ikinci bir kurtuluş savaşı vermek değil miydi? İşte bu hızla, “her şeyin müsebbibi o üst akıl”a karşı, bütün kötülüklerin nedeni sayılan Batıya karşı ideolojik bir saldırı kampanyası başlatıldı. Batı ittifakını takmıyordu artık Türkiye; almış başını gidiyordu. “Haklıydık” ve önümüzde bize yol gösteren “liderimiz,” arkamızda da nasıl olsa Allah vardı.
Özetle, Suriye’de bugün gelinen durum bir sonuçtur ve sadece herhangi bir üst aklın marifeti de değildir. Eğer “parantezi kapatarak Osmanlı’yı küllerinden yeniden yaratmak” veya “İslâmın koruyucusu” rolüne soyunmak gibi ulvi hedeflerin peşinde koşmasaydık; Suriye’de gelişen muhalefet Esed’in provokasyonları sonucu silâhlı direniş aşmasına geçerken onlara, “bakın, sizi destekliyoruz, ama sakın demokratik mücadele kulvarını terketmeyin” diyebilseydik, ne DAEŞ çıkabilirdi ortaya, ne de bugünkü gibi bir PKK-PYD tehlikesi olurdu. Böyle bir durumda ABD ve Rusya’nın rolü de sınırlı kalırdı. Baksanıza, bugün bölge neredeyse 20. yüzyıla damgasını vuran bu güçlerin yarış alanı haline geldi. PKK-PYD ise, bir zamanlar Rusların ve İngilizlerin peşine takılarak kitleleri felâkete sürükleyen Ermeni örgütleri gibi, gene bunların peşine takılarak oyuna dahil oluyor.
Allah hepimize; bu arada bütün bu gelişmelerden hiçbir ders çıkarmadan, bu noktaya nasıl geldik diye düşünmeden, kör bir milliyetçiliğin peşine takılıp bu sefer de sanki Suriye çıkmazından kurtulmak için manevra yapar gibi bir Venezuela çıkmazına saplanmak üzere olanlara akıl fikir versin! Unutmayalım, Suriye’de önceleri Amerika’ya ve Koalisyon güçlerine güvenerek işin içine dalmak nasıl hatâ idiyse, bugün tam tersine, sanki intikam alırcasına Venezuela’nın Esed’ine destek çıkmak da hatâdır.
Türkiye’nin bugün hem Suriye’de hem Venezuela’da savunması gereken tek bir politika var: Birleşmiş Milletler gözetiminde yeni bir seçime destek olmak.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023