Murat AKSOY

CHP yeni siyaset yelpazesinin farkında mı?
21.06.2011
1842

Türkiye'de kitlesel sol tartışmalarının merkezinde CHP olması açık bir illüzyon. Çünkü CHP –kısa bir dönem dışında- hiçbir zaman 'sol' bir parti olmadı. Eğer Türkiye'de sol için bir referans arayacaksak bunun tek örneği 'Türkiye İşçi Partisi'dir. Onun dışındaki arayışlar zorlamadır. Zaman zaman ortaya çıkan arayışlar (İlk Hedefler Beyannamesi, Ortanın Solu gibi) olsa da, CHP'de temel görüş 'devlet kuran parti' misyonunun sahiplenmesi şeklinde olmuştur. Bunun en somut ifadesi 1992'de Deniz Baykal'ın başkanlığında yeniden açılan CHP'dir.

O CHP'nin altından çok su aktı. Şu anda mevcut CHP'den 'Yeni CHP' çıkarma iddiası iyi niyetlidir: ama gerçekleşmesinin tek koşulu geçmişten 'köklü bir kopuşu' zorunlu kılmaktadır. İçinde bulunduğumuz koşullar CHP'nin AK Parti ile rekabet etmesinin tek şartı bu yenilenmedir.

CHP'nin (diğer alternatif sol arayışlar, Çatı Partisi girişimi) başarı şansı her şeyden önce Türkiye'de değişen siyaset yelpazesini doğru okumaktan geçmektedir. Çünkü 2002'den bu yana AK Parti siyaseti geçmişte hiç yapılmamış alanda –yelpazenin solunda- yapmaktadır. Siyasi yelpaze denince çoğunlukla akla; Muhafazakârlık-Liberalizm-Sosyalizm (F. Von Hayek) ya da Muhafazakârlık-Liberalizm-Radikalizm (Immanuel Wallerstein) ayrımları gelmektedir. Bu ayrımlar siyaseti, siyasi kimlikler üzerinden değil, ideolojiler üzerinde açıklamaktadır. İdeolojiler yaşanan dünyayı açıklamakta yetersiz olsalar da, siyasal kimlik olan sağcılık, solculuk, muhafazakârlığın için her zaman yenilenmekte, tartışılmaktadır. Bu açıdan Türkiye'nin şanssızlığı siyasetin hiçbir zaman siyasi kimlikler üzerinden yapılmamış olmasıdır. Türkiye'de siyaset devlet çeperinden kümelenme ve devlet kaynaklarının siyasi parti teşkilatları üzerinden dağıtılması olmuştur.

SİYASET YELPAZESİNİN KOORDİNATLARI

Her siyasi partinin/arayışın önünde iki temel sorun vardır. İlki 'siyasi meşruiyeti nereden alacağı yani kim(ler)i temsil edeceği?'; ikincisi ise 'siyaseten hangi değerleri temsil edeceği?' sorusudur.

İlk sorunun iki ucu vardır. İlki siyasi meşruiyeti toplumda arayan bireyi; ikincisi ise meşruiyeti devlette arayan ve devleti önceleyen tercihtir. İkinci sorunun iki ucu vardır. Bir ucunda yerel değerlerin, ikinci ucunda ise evrensel değerlerin temsili vardır. (Bu siyaset yelpazesini Etyen Mahçupyan'dan ödünç alıyorum. Bkz. Osmanlıdan Postmoderniteye, Patika Yayınevi, İstanbul, 1997)

Türkiye'de siyaset aradaki sapmaları bir tarafa bırakırsak bütün partilerin devleti referans aldığı, değerler sistemi olarak da laiklik, milliyetçilik kavramı üzerinden kendilerini farklılaştırdığı bir yelpazede dağılmışlardır. Bu açıdan devlet 'merkez', evrensel laiklikle ilgisi olmayan CHP, 'merkez sol', birbiri içinde eriyen milliyetçi ve muhafazakâr söylemi savunan partiler 'merkez sağ' partiler olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak kamusal alanın devlet alanı kabul edilmesidir.

Tam burada AK Parti geçmişten kopmuş ve bu kopuşu üç seçim üst üstte sürdürerek bir anlamda taşındığı siyasi pozisyonu kurumsallaştırmıştır. AK Parti içinden çıktığı gelenekten 'redd-i miras' ile büyümüştür. Bunu yaparken devlet yerine toplumu/bireyi referans alan, değerler sistemi olarak da yerel değerleri evrensellikle yorumlamıştır. Bu açıdan siyasetin soluna geçmiş ve kendine burada bir alan açmıştı. AK Parti evrensele açılmak isteyen toplumun (liberallerin, demokratların vs) desteğini alan, devleti değer olarak kabul edip toplumu merkeze alan ve ondan aldığı meşruiyetle siyaset yapan bir partidir. Nitekim AK Parti'nin kriz yaşadığı anlar devletin merkezinde olduğu siyasal tartışmalardır. Devletin değer olarak öncelendiği durumlarda, toplumu devlet baskısıyla yerel değerlere hapsetme, statükoyu koruma kaygısı öncelik kazanmakta; bu da partiyi yelpazenin sağına çekmektedir. AK Parti'nin bu tavrının sol versiyonu Kemalist soldur. Kemalist sol ise, devleti korumayı evrensellik kisvesi ve görüntüsüyle sunmasıdır.

YENİ SOL NE YAPMALI?

Geçmişte çok tekrarladığım ve bunun içinde AK Partili algılandığım noktayı bir kez daha tekrarlıyorum: Bugün başta Yeni CHP olmak üzere diğer tüm alternatif arayışların ana referansı AK Parti olmak zorundadır. Bu kendisine sol diyenler açısından kabul edilmesi güç olan bir gerçektir.

Elbette sol bir parti için meşruiyetin kaynağı toplum olmak zorundadır. Toplumu, bireysel hak ve özgürlükleri referans almak; meşruiyetini ona dayandırmak zorundadır. İkinci soruya yani siyasette hangi değerlerin önceleneceğine solun cevabı; yerel değerleri kavramış bir evrensel değerler kümesidir.

Yani Yeni CHP'de diğer arayışlar da yukarıdaki iki soruya cevap vererek siyasal yelpazedeki konumlarını belirlemeliler. Kimin için siyaset, hangi değerleri savunarak siyaset?

Bugün Yeni CHP'nin açmazı şudur; hazırladıkları raporlar toplumu ve insanı referans alsa da, siyaset yapma tarzı ve bu siyaseti yapacak kadrosu devleti referans almaktadır.

Kısaca bu tablo içinde kendisine sol diyen parti ve arayışların yapması gereken: toplumu referansa almak; yereli kapsayan bir evrensel değer kümesini savunmasıdır. Toplumdaki değişim, talep ve istekleri kavrayıp, yereli kapsayan bir evrensellikle devletin demokratikleştirilmesidir.

Nitekim sol ile sağ partiyi birbirinden ayıran nokta burada ortaya çıkmaktadır.

Sol için devletin demokratikleştirilmesi, topluma hizmet aracı öncelikli iken, sağ için devlet bir değer ve fetih unsurudur. Sol için evrensel değerler yereli dışlamadığı sürece hedefken, sağ için evrensellik pragmatik bir tercihtir. Bu yüzden AK Parti'nin kadın, gençlik, eğitim gibi değerleri yerellik, geleneksel muhafazakârlık içinden okurken, sol bu değerleri evrensellik içinden okuyup pozisyon üretmek durumundadır. Bu sol partinin ana referansı özgürlük, sivillik, demokratikleşmeyi savunan, kadın, genç, Kürt, başörtülü ve diğer mağdurları kapsayacak bir üst politik dildir.

Bu politik dili yeni sol mevcut 'Türk/laik' kimliğin dışında kalan Kürtlerin, İslami kimliğe sahip olanlar birlikte oluşturabilirler. Yani sol sadece yelpazede hareket etmekle kalmayacak; bunu başka bir insan malzemesi ile yapacaktır. Çünkü; bugün Kürtlerin, İslami görünürlüğün kamusala alanda karşılaştığı sorunları, sol bir siyasanın savunmak zorundadır. Kürtlerin ana dilini öğrenmesi, eğitim alması, başörtüsünün kamusal görünürlüğünün karşı karşıya kaldığı sorunlar vb. solun hak temelinde savunması gereken politikalarıdır. Yeni sol arayışların siyasi yelpazede kendilerini konumlamaları kadar farklı kültürel kimliklerin bu hareket(ler)in içinde olmasının olmazsa olmaz olduğunu düşünüyorum. Eğer sol AK Parti'nin karşısına bir siyasal güç olarak çıkacaksa, bu farklı kültürel kimlikte olan ama aynı ahlaki kaygıyı duyanların bir araya gelmesi ile mümkün olacaktır.

Bu konu ile doğrudan bağlantılı olan bir başka unsur ise solun 'taban'ı ile ilgilidir. Eğer bugün CHP ve kendine sol diyen partilere işçiler, köylüler, çalışanlar çok az veriyorsa burada başka bir noktaya bakmakta fayda vardır. Sınıfsal olarak işçiler, köylüler, çalışanlar geleneksel solun tabanı olabilir ama; tabanı bugün bu sınıf kavramı ile sınırlamak sorundur. Çünkü; bugün solun sınıf kavramı artık değişmiştir. küreselleşme ve modernliğin yarattığı krizler bugün toplumsal değişim bağlamında yeni aktörler yaratmıştır. Ve bu aktörlerin ortak noktası sistem tarafın dışlanmış/ötekileştirilmiş kısaca "mağdur" olmalarıdır. Sol, sınıf kavramının sadece işçi, köylü ve çalışanlar ile tanımladığı sürece başarılı olma şansı yoktur. Yeni sol yeni bir sınıf tanımı yapmak durumundadır. Bu sınıf tanımı esas olarak toplumun daha adil ve eşitlikçilik talebinin taşıyıcısı olan aktörler olarak mağdurlar olmak durumundadır. Burada önemli olan bir sosyal kategori değil, siyasal dönüştürücülük gücüdür. Bu yüzden Kürtler, başörtülüler, vicdani retçiler, işçiler gibi toplumsal gruplar bu mağdur sınıfının taşıyıcılarıdır.

Özetle AK Parti'nin kendini taşıdığı siyasal alanda sol adına bir boşluk vardır. Bu boşluk elbet dolacaktır. Bunu kendine solcu diyenler tarafından 'solcu' bulunmayanlar başaracaktır. Bambaşka insanların solcu olduğu ancak bugün kendine solcu diyenler tarafından kabul edilmedikleri bir sürece doğru gidiyoruz. Sol değerleri savunan yani daha çok özgürlük, daha çok eşitlik, daha çok demokrasi gibi talepleri savunan kendini solcu olarak tanımayan ya da tanımlamayan; ancak kimliği dolayısıyla solcu bulunmayan birçok insan var. Özellikle İslami kimliği ile kendilerini solda tanımlayanlar, Kürt kimliği ile kendini solda tanımlayanlar gelecekte solun esas aktörleri olacaktır.

Yeni CHP ve yeni arayışta olanlar bunu fark edecekler mi göreceğiz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar