Murat AKSOY
Oluşumu uzun bir süreç olan toplumsal kültürde 4 Nisan 2012'nin özel yeri olacağı muhakkak. Toplumsal kültürün bir parçası olarak siyasal kültürümüzde de, "bu tarih" aynı şekilde önemli olacaktır.
4 Nisan 2012, tarihte "bir gün" olarak, 2007'de başlayan ve "bir süreç" olarak devam eden darbe girişimlerinin mahkeme önüne çıkarılmasından farklıdır ve kendine has bir değer ve önemi vardır.
AK Parti'nin tek başına seçim kazanmasından sonra 28 Şubatçıların kurduğu yapısal kurumları dönüştürerek planladıkları darbe girişimleri kesintili olarak 2009, 2010'a kadar sürdü. Bütün bu planlar hayata geçmedi ve plancı oldukları iddia edilenler şimdi yargı önündeler. Bu planları yapanlar, yapılmasına göz yumanlar, görmezden gelen üst rütbeliler de dahil buna. Hatta eski genelkurmay başkanının da bugün tutuklu yargılanıyor olması önemlidir.
Darbe planlarının yargılanma konusu olmasının devam etmesi, demokrasi ve siyasal kültürde önemli bir dönüşümü gösteriyor. Unutmamak gerekiyor ki, darbe kültürü, zihniyet olarak, halka güvenmemek üzerine kuruludur. Tek doğrusu vardır, ona inanır ve onu uygular. Farklılığa tahammülü yoktur, farklı olanı yok sayar, gerekirse "yok eder". Bu zihniyetin değişimi süreçle, eğitimle ilgilidir. Değişim de böyle bir şeydir ve zamana ihtiyaç duyar.
Önceki gün başlayan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargılanması süreci, süren darbe girişimi davalarından farklı olarak; gerçekleşmiş ve toplumda büyük yara açan, tahribat bırakan darbenin mahkeme önünde çıkarılması sürecidir.
Bu davanın demokrasi ve siyasal kültürde daha etkili olabilmesinin yolu, "geçmişle yüzleşme" konseptine oturtulmasıdır. Evren ve Şahinkaya, mahkemeye getirilmeli hatta tutuklanabilmelidirler. Bunun sembolik önemi çok büyüktür. Evren ve Şahinkaya'nın mahkeme önüne çıkarılmaları, kamu vicdanında mahkûm edilmeleri açısından önemlidir ama yeterli değildir.
Bu davanın, 4 Nisan 2012'nin önemli "bir gün" olarak tarihe geçmesinin koşulu, 12 Eylül Darbesi ile hayat bulan siyasal rejimin izlerinin silinmesidir. Yani 12 Eylül Darbesi ile hayatımıza giren başta "12 Eylül Anayasası" olmak üzere o zihniyeti taşıyan tüm kurum ve yapıların tasfiye edilmesidir. O dönem başta Diyarbakır, Mamak olmak üzere tüm cezaevlerinde, işkencehaneye dönüştürülen askeri birlikte gözaltına alınanlara işkence ve kötü muamele yapanlar, yaptıranlar yargı önüne çıkarılmalıdır. İnsanlığa karşı işlenen tüm suçlar, ülkeyi 12 Eylül'e götüren bütün karanlık olaylar, dosyalar bir bir açılmalıdır.
Bu dava sadece 12 Eylül Darbesi'ni yargılamakla sınırlı kalmamalıdır. Bu dava, 12 Eylül gibi, 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971'in, 28 Şubat sürecinin, 27 Nisan 2007'nin de dayandığı zihniyetin tasfiye edilmesine katkı sunmalıdır. Bu dava, Türkiye'yi sarmalayan otoriter zihniyetten, demokrat zihniyete geçiş sürecine katkı sunmalıdır.
DEĞİŞİM SÜRECİNDEKİ ENGEL
Türkiye büyük bir değişim süreci yaşıyor. Bu değişim süreci düz bir çizgi izlemiyor. Aynı anda hem demokratik hamleler hem de anti-demokratik hamleleri de görebiliyoruz. Demokratik adımlar siyasi iktidarın tasarrufu ile atılırken, anti-demokratik uygulamalar kamu kurumlarından geliyor. Bunların da siyaseten sorumluluğunun siyasi iktidara yüklendiği açık. Bu anti-demokratik uygulama örneklerinin "kraldan çok kralcı" olan anlayışa ait. Darbeyi yargılarken, düşünce ve ifade özgürlüğüne sınır koyma girişimleri görebiliyoruz.
Bu süreçte önemli olan değişimi görebilmek, eksikleri eleştirel olarak ifade etmektir. İçinde olduğumuz değişim sürecinin önünde teorik olarak tek bir engel var; bu değişime karşı olanlar. Ancak Türkiye'de değişim sürecinin önünde, değişime karşı olanların yanında iki engel dava var. İlki, değişimi taşıyanların zihinsel sınırları, ikincisi ise bu değişimi meşru olmayan yollarla yönetme, denetim altına alma girişim ve hamleleridir.
Zihinsel sınırlar anlaşılabilir ve yönetilebilir bir süreçtir ve bir yönü ile de normaldir. Zihinsel sınır, süreç içinde genişleyebileceği ve değişim süreci devam ettikçe yeni kadrolarla daha ileri bir noktaya taşınabilir. Bu yönüyle zihinsel sınır, önümüzde bir engelden çok şans olarak da görülebilir. Ancak tehlikeli olan ikincisidir. Yani bu değişimi meşru olmayan yollarla yönetme ve denetleme girişimleri. Siyasal olmayan, siyasal, toplumsal meşruiyete dayanmayan yapı ve güçlerin toplumsal meşruiyeti olanlar üzerinde kurmak istedikleri tahakküm, demokratikleşme süreci için en büyük tehlikedir. Sonuçta, siyasal, toplumsal meşruiyeti olmayan güç, demokrasi va'd etse de tehlikelidir. Çünkü gizlidir ve gizlilik her zaman tehlikedir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018