Mustafa ARMAGAN
İran deyince aklımıza hemen “Fars” gelir. Evet, Farslar İran’da önemli bir nüfus ve etkinliğe sahiptir ama Fars kökenliler İran ülkesinin tamamını değil, bir bölümünü oluştururlar. Hatta Fars kökenli olmayanların çoğunlukta olduğunu söyleyebiliriz. Demek ki “İran” deyince Fars’ın akla gelmesi bir yanılsama. Kaldı ki, Türkmen Safevilerden sonra tahta çıkan Nadir Şah bir Avşar Türküydü, Kaçar hanedanı ise Azeri.
Şah İsmail, Irak, Bahreyn ve Lübnan’dan çok sayıda Şii mollayı getirtip İran’ın çeşitli bölgelerine bir plan dahilinde yerleştirdikten sonradır ki, Oniki İmam Şiiliği kuvvetlenmiş ve İran’ın resmi mezhebi yapılmıştı.
Yavuz’un Çaldıran’da indireceği darbeden sonra iki asırdan fazla bir süre Safevi Devleti ayakta kalacaktı. Yıkılış tarihi 1736, yıkan da Avşar kabilesinin Kiriklu koluna mensup Nadir Şah’tır.
Nadir Şah bir yandan Oniki İmam mezhebinden Caferiliğe geçişi başarmaya ve Osmanlı Devleti’ne mezhebini onaylatmaya çalışmış, böylece benzersiz bir siyasî-dinî sahnenin baş aktörü olmuştur.
Lale Devri tam da ihtişamlı günlerini geride bırakmış olan Safevi Devleti’nin parçalanmasına denk gelir. Şii ulema ipleri ele geçirmiş, sıkı bir Şiileştirme politikası izliyordu. Sünni Afganlar buna tepki gösterdiler ve Kandehar Valisi bağımsızlığını ilan etti. Şah tahttan uzaklaştırıldı. Safevi komutanlarından Nadir Bey’in gayretleriyle Afganlar İran’dan çıkarılabildi.
Daha komutanlığı döneminde Osmanlılarla mücadeleye girişmiş bulunan Nadir Bey “Şah” yapılmak istenince atalarının inancına aykırı olan (kendisi Caferi’ydi) Oniki İmam Şiiliğinden vazgeçmeleri şartıyla bunu kabul edebileceğini bildirmişti.
Nadir Şah ne yaptı?
Bu, İran’ı Şiileştirmek için oluk oluk kan döken bir devletin “din politikası”nda radikal bir viraj demekti. İleri gelenlerle anlaşma yapıldı ve Nadir’in Şahlık şartları ilan edildi.
Ayrıca anlaşabilmek için Osmanlılara şu şartları koşuyordu: 1) Caferi mezhebi tanınacak, 2) Caferiliğe Mekke’de bir ibadet yeri tahsis edilecek, 3) Suriye üzerinden her yıl bir Hac emiri gönderilecek, 4) Esirler mübadele edilecek, 5) Elçi teati edilecek. Hammer’in belirttiği bir şart daha vardı. Osmanlı Devleti ile tam bir ticaret serbestliği istiyordu.
Osmanlı elçisi bunları Babıali’ye bildireceğini belirterek huzurdan ayrılmıştı ki, arkasından Nadir Şah’ın Hindistan fütuhatı başladı. Devletinin sınırlarını İndüs nehrine kadar uzatırken Osmanlı Devleti de lehimize bağlanan 1739 Belgrad Antlaşması’nı imzalıyordu. Tahtta I. Mahmud vardı. Batı cephesinde ciddi bir başarı kazanılmıştı. Artık doğuya yönelebilirlerdi.
Lakin asıl mesele unutulmamıştı. Nadir Şah Caferiliğin hak mezhep olarak kabulünde, Osmanlı uleması da reddinde diretiyordu. İki Osmanlı alimi Kandehar’a kadar gitti ama Şah ilk iki madde olmazsa barışı kabul etmeyeceğini söyledi.
Osmanlı uleması yalnız dinî değil, siyasî bir mesele karşısındaydı. İ. Hakkı Uzunçarşılı’nın deyişiyle “Dört mezhep haricinde bir mezheb kabulü ulemanın mümanaatiyle (engellemesiyle) saltanat tebeddülüne (taht değişikliğine) ve bir ihtilale kadar gidebileceğinden dolayı Sultan Mahmud müşkil durumda idi.” Sonunda Şah beşinci mezhebin kabulünde ısrar ettiği takdirde savaşma kararı alındı.
Teklifi reddedilince Nadir Şah da dümeni Rusya’ya kırdı ve Osmanlı aleyhine bir antlaşma yaptı. O Bağdat Valisi kanalıyla Osmanlı’yı zorlarken Osmanlı da Safevi hanedanından olduğunu iddia ettiği bir şehzadeyi İran Şahı ilan ediyordu. Safi adlı bu şehzade güya Şah Hüseyin’in oğluydu ve bir savaş sırasında Osmanlılara sığınmıştı. Nadir Şah sınırı geçer geçmez Erzurum’a gönderilen Safi, Şah ilan edilip savaş başlatıldı.
Nadir Şah Bağdat, Kerkük ve Musul’dan vurmaya başladı Osmanlı’yı. Sonra şansını Kars’ta denedi. Kars’ı alamadı ama Revan Savaşı’nda (1745) Yeğen Mehmed Paşa’yı zor da olsa yendi ve ardından iki mektup göndererek Caferi mezhebinin hak mezhep olarak kabulü ve Kâbe’de bir yerin tahsisi teklifinden de vazgeçtiğini, buna karşılık Van, Basra, Bağdat, Kerbela ve Necef’i istediğini bildirdi.
Bu şartlar tabii ki kabul edilemezdi. O zaman iyi bir ders verilmeliydi.
“Hak mezhep dörttür”
Ordunun başına tecrübeli Hekimoğlu Ali Paşa getirildi. Tam bu sırada bir İran elçisi çıkageldi İstanbul’a. Elinde iki mektup tutuyordu. Şaşırtıcıydı. Şah şartlarını geri alıyor, arazi meselesini de padişahın takdirine bırakıyordu. Savaştan çekindiği belliydi.
Elçi, Koca Ragıb Paşa’nın konağında misafir edildi. Ulema toplandı, istişare ettiler. Ragıb Paşa İran’la barış yolunda önlerine çıkan bu önemli fırsatın kaçırılmamasından yanaydı:
“Hak mezhep dörttür, lakin padişahımızın hükmünün geçerli olduğu yerlerde padişahın Hanefi mezhebinde olmasına binaen dört mezhepten olanların davalarını Hanefi mezhebi üzere ictihad ederler ve hüküm verirler. Caferi mezhebi onaylansa dahi Osmanlı ülkelerinde yine Hanefi mezhebi geçerli olur. Bu onama (tasdik) lafzı ‘murâdî’ bir şeydir, bunun için 30 yıldan beri Anadolu harab ve nice yüz bin Müslüman telef olup hazine boşalmıştır. Devletin Moskof ve Avusturyalı gibi düşmanları varken sadece mezhep kavgası yüzünden İran’la savaşmaktayız. Kuru bir söze böyle zaruri durumlara Şeriatın müsaadesi vardır. Genelin zarar göreceği durumlarda özel bir zarar tercih edilir.”
Ragıb Paşa’nın ortamı yumuşatıcı telkinlerini haber alan Beşir Ağa onu azarlayarak “Bir daha bu kelamı ağzına alayım deme; ben hayatta oldukça beşinci mezhebi ilave ettirmem” diye kestirip atmıştı.
Sultan Mahmud gerçekçiydi. Şah hem iki şarttan vazgeçmişti, hem de arazi işinin hallini kendisine bırakmıştı. Yetmez miydi? Ardından Şah’a bir mektup yazarak onu övmüş, Kasr-ı Şirin esası üzere bir antlaşmaya mani kalmadığını söylemiş, hatta elçinin eline Veziriazam ile Şeyhülislamın mektupları da verilmişti. Antlaşmanın 4 Eylül 1746’da imzalanması sürpriz olmamıştı bu durumda.
Şunu da unutmamak gerek: Nadir Şah’ın barışa meyletmesi artık İran’da eski gücünün kalmadığındandı. Nitekim barıştan kısa bir süre sonra Nadir Şah’ın Kaçar ve Avşar reisleri tarafından katledildiği haberi alınmış, artık Kaçarlar dönemi başlamıştı. İran’ın içine düştüğü kaos döneminden, işgal davetleri geldiği halde nedense yararlanmayı düşünmeyen Osmanlı padişahları bu fırsatı olduğu gibi Sünniliğe yer açtırabilecekleri son Şah olan Nadir’in teklifini de geri çevirmişlerdi.
Teklif geri çevrilmese ne olurdu? Nadir Şah erkenden ölmese İran’ın tarihi nasıl seyrederdi? Caferilik hak mezhepler içerisine alınır mıydı?
Bunları bilemeyiz elbette. Ancak büyük bir düşünür olduğu kuşku götürmeyen Ragıb Paşa’nın uyarıları da kulaklarımızda çınlamaya devam etmektedir.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2017
9.02.2017
26.03.2017
19.03.2017
12.03.2017
26.02.2017
5.02.2017
29.01.2017
22.01.2017
15.01.2017