Namık ÇINAR
Şark’ta iktidar olmak, neden eninde sonunda bir güç zehirlenmesine yol açar?
Neden “bütün kararları ben vermeliyim” derler, Şark’taki siyasiler?
Öyle ya; başlangıçta çoğulculuğu ve katılımcılığı esas alsalar bile, neden sonradan tam tersi bir tavrın mutlakçı figürüne dönüşürler?
Başkan olmayı tutkuyla istemek,
tek yetkili olmayı ısrarla diretmek,
ve bu durumu ülkenin beka sorunu hâline getirmek,
nasıl bir ruhsal karmaşanın eseridir?
Sizi sevdiklerinden midir,
gücü sevdiklerinden midir?
Sizi sevseler, neden despotunuz olmak istesinler ki?
Despot kötüdür.
Despot acımasız, sevgisiz ve eziyetçidir.
Despot sizi kapısına kul,
işine köle,
tarlasına tezeğine maraba,
sofrasına besleme yaparak horlar.
Bütün bunlara sebep, halkın değil devletin zengin olmasıdır.
Eğer toplumda bireyler zenginse ve oraya, devlet çarkını döndüren görevlilerin ücretini onların ödediği bilinci hâkimse; başkan ya da başbakan olmak, artık şahlık hırsına kapılmaya yol açamayacak kertede tali bir ayrıntı olmaya başlar.
Ama servet insanların değil de devletinse ve topluma üleştireceği, en kallavi ihaleden yoksul kolisine kadar geniş yelpazede bir kaynak tekeliyle mücehhezse; beslenme zincirinin en tepe halkasını temsil eden ormanlar kralı aslan olmak, artık orada âdetâ bir tabiat kanunu yerinedir.
O yüzdendir ki, servetin devlette temerküz ettiği toplumlarda demokrasi de bir türlü gerçekleşemez.
Batı monarşilerinin demokrasilere doğru evrilmesi, ancak devlet zenginliğinden halk zenginliğine geçişle mümkün olabilmiştir.
Örneğin, “ulusal sermaye yani milli servet, kamu sermayesi ve özel sermayeden meydana gelmekte olup, kamunun net varlıkları İngiltere ve Fransa’da artık çok düşük seviyelerdedir.
Nitekim net kamu sermayesi, milli servetin İngiltere’de yüzde birini, Fransa’da da yüzde beşini oluşturmaktadır.
Özel kesimin serveti ise, 2010 itibariyle İngiltere’de milli gelirin yüzde 99’una, Fransa’da ise yüzde 95’ine tekabül eder.
Kamu varlığı, üç yüzyıl boyunca özel kesimin devasa büyüklükteki serveti karşısında gitgide küçülmüştür.
İngiltere ve Fransa, her zaman özel mülkiyet üzerine kurulu ülkeler olmuşlar ve hiçbir zaman ulusal sermayenin, kamu gücü denetimine girdiği kolektivist tecrübeler edinmemişlerdir.”
İşte İngiltere, Fransa ya da diğer Batı ülkelerini demokrasiye yönlendiren ekonomik altyapı budur!
Halkın zenginliği olmadan demokrasinin de olamayacak olması, var olmayan serveti korumayı gerektirecek hukuka da ihtiyaç hâsıl etmez.
Bireylerin zenginliği,
demokrasinin özgürlükleri
ve bunları koruyan hukuk;
birbirlerinin olmazsa olmaz türevleridir.
Ne ki, zenginlik devlette ise, demokrasiye de hukuka da lüzum kalmaz.
Çünkü o koşullarda ne lâzımsa, despotun irade buyurması kâfidir.
Onun içindir ki, tiranlaşma, ülkedeki servete ağırlıklı olarak devletin sahip olduğunu öğrenmeyle başlar;
ve o hazineyi ancak tek başına tasarruf ederek üleştirirse biatın devam edeceğini kavradığı için de, tüm kararları almayı istemeyle sürer gider.
Önerilen “Anonim şirket” analojisi de buradan gelmektedir, lâkin yanlıştır.
Aslında kastedilen, bildiğin “adi şirket”, yani “şahıs şirketi” otoritarizmidir.
Sonuçta devletin, yoksul halkın ceplerini boşaltarak hazinesini doldurmasına alkışlarla tempo tutmak, ağasının arazisi ve konağıyla övünme gabiliği gibidir.
Gasp edilmiş alın terini geri almak yerine, diline dolayıp yerli yersiz sarf ettiği “kul hakkı” gibi efendi-köle ilişkilerinden kopup gelme değer yargıları da ele vermektedir ki; eğer bu ahali koliye sığan bilincini geliştirmezse, nice mütegallibeye yanaşma olurlar da, bizim yara bere içindeki onmak bilmez yüreğimizi daha çoook kanatır dururlar.
twitter@cinarnamik
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016