Namık ÇINAR
“Kırmızı başlıklı kız” toyluklarındaki teğmenliğimde, Türkiye’nin “Gladio”su sayılan “Seferberlik Tetkik Kurulu”nda harcı bulunan, 12 Mart’ın en azılı faşistlerinden General Cihat Akyol; komünist olduğuma karar verip beni ordudan attırmayı kafaya koyduğunda, makamına çağırtmış ve “O bekâr evinde ne tür kitapların olduğunu bilmiyor muyum, sanıyorsun?” demişti.
İşte MİT unsurlarıyla tanışmam ilk gençlik yıllarımda böyle başlamış, orduya yeniden döndükten sonra dahi sürmüştü. Nitekim, yüzbaşı iken yıllık izinlere çıkarken, bir MİT bölgesinden bir başka MİT bölgesine geçeceğimden, gittiğim yerde de izlenebilmem için, sanki çakmıyormuşum zannettikleri yazışmalarını bir süreliğine bekler, ancak öyle ayrılabilirdim garnizondan.
İzlenmeye değer bulduklarını gördüğüm düşünsel yapımla böbürlenip avunmakla beraber, ülkenin gerçek düşmanları dururken kendi subayının peşine düşmüş bir kurumun, nasıl olup da böyle hastalıklara kardığına daha o zamanlardan şaşmışımdır.
MİT her şeyden önce askerî bir kurumdur. Kaldı ki, askerî sisteme hizmet edecek şekilde yapılanmış olmak, bizim devletin bütün organlarında var olan bir özelliktir. Yasasındaki personel terkibi ve üstlenilen görevleri itibariyle; devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne karşı olduğu varsayılan tehditleri gidermek üzere, “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi”nin (Kırmızı Kitap) pişirilmesi için Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nin mutfağına zerzevat taşıyan bir mubayaacıdır.
Cumhuriyet tarihi boyunca iki temel kaygımız olan “şeriatçılık ve bölücülük”, onun uyanık bekçiliği sayesinde edindiğimiz gen bozukluklarımızdan olup; diri tutmak için onları zaman zaman provoke etmesi de, belli ki, rehavete kapılıp tehlikelerini unutmayalım diyedir.
Sadece bunun önemini vurgulamakla kalmazlar, kendilerinin bizim için ne denli gerekli olduklarını da sezinletirler. Toplumun tüm hücrelerine sinen askersel model, bir mutluluk fenomeni olarak tek gerçeklik sayılmıştır.
MİT’in asli unsurları olan askerler, bu görevlerini yaparlarken TSK ile bağlarını koparmazlar. Tıpkı Jandarma teşkilâtı gibi, onun personeli olmaya devam ederler. Maaşlarını bile oradan alırlar. Bu da MİT’in bağımsız değil, ordunun kontrolünde bir kurum olduğunu gösterir. Çünkü askerler, asker kaldıkları sürece sivillere değil, sadece meslektaşlarına itibar ederler.
Askerlerin, değerler hiyerarşisinde en üste askerliği koyduklarını, Cumhurbaşkanı olmalarına rağmen paşalara hâlâ “komutanım” diyerek hitap etmeyi sürdürmelerinden dahi çıkarmak mümkündür. Çünkü komutanlık, ihdas edilmiş bütün sivil mertebelerden daha yukarıdadır.
Kendi mesleksel hiyerarşilerine bu derece bağlı unsurların, o değerlerden ayrışmadan katılacakları her oluşum, hiçbir vakit özgün yapılar olamayacaklardır. MİT’in başına sivil giyimli birini getirmek, OYAK’ın başına sivil giyimli birini getirmekten farklı değildir.
Subayların TSK’ın dışında en çok iki yılla sınırlandırılmış bulunan kurum dışı görev ilkesi, MİT’e geldi mi çiğnenmekte; bakanlar kurulu denetimi de kaldırılarak, atamalar Genelkurmay başkanı ile MİT müsteşarının kafa kafaya vermelerine bırakılmaktadır.
O nedenle, kurumda kaç muvazzaf, kaç emekli subayın, ne kadar süredir çalışmakta ve ne paralar almakta oldukları, denetlenebilmekte midir? Zira, MİT’e özel sözleşmeyle girmiş birisine, meselâ emekli maaşı ya da başkaca gelirleriyle birlikte, kesilmeden ödenebilen tüm meblâğların toplamı subay maaşlarından yüksekse; emsal alınıp, aradaki farkın tazminat olarak onlara da yansıtılacağı esası getirilmiştir.
Bir araba lâf edileceğine, terör örgütleri de dâhil, kamudaki kritik mevkilerin her türlü kazançları gün yüzüne ah bir çıkabilse, sonu bir türlü gelmek bilmeyen şu “irtica ve bölücülük” paranoyalarının altındaki gerçek, kalıbımı basarım ki, tüm çıplaklığıyla çıkacaktır ortaya.
Çünkü devlet, halktan topladığı “artı değer”in yeniden dağıtımını kafasına göre ve kamuoyundan saklayarak yapıyorsa, orası zaten savaş atmosferli antidemokratik bir ülkedir.
Esasen, jakoben vesayet kalkmamış, zorbaca tasarruflarını konjonktür gereği askıya alarak, gitti sanısı vermek üzere saklanmıştır. Ana fabrikanın üreteceği asıl model, tüm somutluğuyla belli olmadan, nasıl yan sanayi ürünlerinde de karmaşa olursa; “esas teşkilât yapısı” militarist olan bu devleti, temelden başlayıp dönüştürmeden, hiçbir kurumuna özlenen biçim de verilemeyecektir. Askersel bir rejimin, ona hizmet üreten sivil siyasadaki uzantıları olan diğer partiler ise, bu hâli, “Cumhuriyet’in kazanımları” olarak değerlendirmektedirler.
O yüzden, hükümetin kendilerine şu günlerde “şah-mat!” diyenlere karşı apar topar alabildiği önlemlerin yüzeyselliği, hem aşağıya tükürsen sakal yukarıya tükürsen bıyık kadar çelişkili, hem de özel mahkemelerin yetkilerini budarken, askerî vesayetin saha görevlisi MİT’i, henüz sivilleşemeden daha da güçlendirmekte değil midir?
Temel çözümlerin başında gelen “Anayasa yazımı”nda Süheyl Batum gibilere bel bağlayıp oyalanarak yitirilen her bir saniye, saatin kadranına değil, halkın yüreğine atılmış bir çentik gibidir.
Sizin miskinler tekkesinde şilte serecek bir zemininiz varsa, bilesiniz ki, onun oyulacak bir altı da var demektir.
Yazın bunu bir kenara, “dediydi” dersiniz bir gün!
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016