Neşe Düzel
“İnsanı, bütün imkânlarıyla geliştirmeyi ve zenginleştirmeyi birinci hedef olarak önüne koymazsan ilerici olamazsın. Bütün bu kolektif laflarla, ‘vatan, millet’ laflarıyla ilerici olamazsın.”
“İki güç arasında mücadele var. Bir yanda azınlık tahakkümü! Buna, Kemalizm de! Öbür yanda, çoğunluk hâkimiyeti! Buna plebisiter otoriteryenizm ya da halkoyu despotizmi de! İkisi de demokratik değil.”
“Başbakan’ın bugünkü tavırlarıyla, ben, AKP’den yeni bir demokratikleşme beklemiyorum artık. Uludere’de bunun kanıtı. Burnundan kıl aldırmayan cinsten, dayatmaya çok eğilimli bir Başbakan var.”
***
NEDEN MURAT BELGE
28 aralık günü Uludere’de katliam yaşandı, çoğu çocuk 35 vatandaşımızın üzerine bombalar yağdırıldı. 28 aralık akşamı yaşandı bu feci acı. Aradan on iki gün geçti, hâlâ bombalama niye, nasıl, kimin emriyle, kimlerin istihbaratına dayanılarak yapıldı bilmiyoruz. Hükümet, eski Türkiye’nin refleksini gösteriyor ve mevcut sistemin savunuculuğunu üstleniyor. Olaydan sorumlu olabilecek asker-sivil her kurumu soruşturacağına, sorumluları bulacağına ve özür dileyeceğine, katliam haberi duyulduğu andan itibaren devletin kurumlarına dokundurtmuyor, onların korumalığını yapıyor. Ama bu arada Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Genelkurmay başkanına suç işlediği için dokunuluyor ve tutuklanıp cezaevine konuluyor. Uludere katliamı ve Genelkurmay Başkanı’nın tutuklanması siyasi sistem açısından ne anlama geliyor? Bize bu iki olay, nasıl bir Türkiye ve AKP anlatıyor? Türkiye’de askerî vesayet bitti mi? Ordunun etkisi kırıldı mı? Hukukunu demokratikleştirmeyen Türkiye hangi sisteme doğru yol alıyor? AKP, Türkiye’yi demokratikleştirebilir mi? Bu topraklarda modernleşmeyi başlatan ordu daha sonra nasıl bir gerici rol üstlendi? Neden kendisini değil de toplumu modernleştirmek istedi? Türkiye toplumu ve ordu hangi noktada çatıştı? Ordu mu toplum mu, kim muhafazakâr, kim ilerici? Türkiye, ordunun modernleşme zorlaması olmasaydı nasıl bir rota izleyecekti? Bugün hangi rotayı izliyor? Başka toplumlarda modernleşme nasıl oldu? Bu temel soruları, orduların, toplumları nasıl dönüştürdüğünü ve hangi noktada siyasette bir güç olmaktan çıktığını ve kışlasına çekildiğini, yeni yayımladığı “Militarist Modernleşme” isimli muhteşem kitabında dünya çapında ülke kıyaslamaları yaparak inceleyen Murat Belge’yle konuştuk.
***
“Militarist Modernleşme” isimli son kitabınızda, siz, yeni Türkiye ideolojisinin başlangıç noktası olarak 93 Harbi diye bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nı temel alıyorsunuz. Neden bu savaş başlangıç noktası?
Türkiye’nin modernleşmesinin başlangıç noktası Lale Devri de olabilirdi. 18. yüzyılın başındaki Lale Devri’nde de imparatorluğun yarısı gitti ve elden daha fazla toprak gitmemesi için ne yapacağız psikozuna girildi ve cevap olarak da “Bizi bu hale getiren adamları taklit etmemiz lazım” dendi ama, 93 Harbi ondan çok daha taze bir hezimettir. Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde yer alan kadroların psikolojik formasyonunda 93 yenilgisinin ağır bir yeri vardır. Düşünün... Rus ordusu İstanbul’da Yeşilköy’e kadar geldi. Zaten bizim için sonuçta modernleşme nedir?
Nedir?
Bizim için modernleşme bir var olma mücadelesidir. Rusların Yeşilköy’e kadar gelmesi daha önce hayal bile edilmeyen bir şeydir, büyük bir yenilgidir. Nitekim Osmanlı, devamlı yeniliyor, toprak kaybediyor. Osmanlı ordusu Batı’yla bir türlü baş edemiyor. Dolayısıyla bu ordunun düzelmesi lazım diye düşünülüyor ve değişime önce ordudan başlanıyor. Zaten Batı’yla başa çıkamayan Osmanlı, her ölüm kalım mücadelesinde Batılılaşmaya çalışmıştı.
Ordu savaşta yenilmeseydi modernleşme ihtiyacı doğmaz mıydı?
Doğmazdı. Ordu yenildikçe, Batılılaşma ihtiyacı (yani modernleşme ihtiyacı) Batı nefretiyle birlikte arttı. Çünkü bir zamanlar hegemonya kurmuş bir adamın imparatorluk bilincini emanetçiye vermesi mümkün değil. O bilinç kafasında hep var. Bu yüzden de zaten, 93 Harbi’nin kırgınlığı, perişanlığı hüküm sürerken, yeni adamlar ortaya çıkıp Pantürkizm, Panislamizm öneriyorlar. İlla “pan” olacak! İmparatorluğun Batı parçasından vazgeçerken, bu sefer Doğu’ya dönerek, bütün Türklerin ya da İslam’ın birleştirilmesi gibi büyüklükler öneriyorlar adamlar.
İş, ordunun modernleştirilmesiyle kalmamış. Modernleşme, toplumsal bir proje haline de gelmiş. Bunu toplumsal bir proje haline getirirken ordu kimlerle çatıştı?
Modernleşmeyle ilgili mevzi vakalar dışında, ulemayla uzun bir çatışma olmadı. Ama şu var. Toplum çatışmadı ama modernleşmeyi de benimsemedi. Ona danışılarak yapılan bir şey değildi bu. Sadece şehirli orta sınıflar ve serbest meslek sahibi dediğimiz kesimler benimsedi modernleşmeyi. 1860’larda da Galatasaray mektebi açılıyor. Galatasaray’ın açılması, “artık orduyu değiştirmenin yanı sıra sivilleri de yetiştirelim” planıdır. Muhafazakâr bir padişah olan Abdülhamit okul konusunda çok ilericidir.
Niye?
Halkı eğitmemiz lazım diye çok okul açar. Bizim ilericiler, modernistler, “ahaliye hak verelim” demediği için Abdülhamit’e çok kızarlar. Niye bunu desin ki? İlericiliği padişahtan beklemek de doğrusu çok tuhaftır. Ama bizde her şeyin merkezine devleti koyma alışkanlığı olduğu için, ilericilik olacaksa padişah, komünizm olacaksa devlet yapacak anlayışı çok hâkimdir.
Ordunun bu öncülük rolü neden daha sonra gericiliğe dönüştü?
Çünkü koruyorsun, muhafazakârsın. “En hakiki mürşit ilim” diyen bir Cumhuriyet ideolojisi oluşturuyorlar ve bunu muhafaza ediyorlar. İlim dediklerinde de aslında ideolojiyi kastediyorlar. Onun için de her lafa, “Atatürk yolunda bir milim sapmadan...” diye başlıyorlar. İlimden anladıkları bu! Bakın... Osmanlı kültür yoğun, ideoloji zayıf bir toplumdu. Cumhuriyet ise ideoloji yoğun, kültür zayıf bir toplum.
Bu nasıl bir fark yaratıyor?
Bir toplum kültür yoğun olduğunda yaratıcı insanlar çoğalıyor ve bu insanlar önerileriyle ufuk açabiliyor. İdeoloji yoğun toplumda ise vasatlık ortaya çıkıyor ve sivil toplum da askerleşiyor. Uygun adım yürümeye alışıyor. Bazı tabuların, dokunulmazların olması gerektiğine inanıyor. Birinci vazife olarak da bu dokunulmazları koruyor. Sonuçta, bazı klişeleri tekrarlamak dışında bir entelektüel faaliyeti olmayan bir toplum çıkıyor ortaya.
Osmanlı’nın entelektüelleri ve askerleri daha mı moderndiler peki?
Evet öyleydiler. Moderniteyi arıyorlardı. Batı’yla zihinsel olarak daha ilişki kurmuş insanlardı. Cumhuriyet’in modernleri ise ideolojikler. Aslında Batı’yla bağlarını kopardıklarının farkında değiller. Batılı olduklarına inanıyorlar.
Mustafa Kemal ve Kemalizm, ordunun ve toplumun modernleşme projesinin hangi aşamasını temsil ediyor?
Toplumu homojenleştirmeyi modernleşme olarak görüyorlar. Oysa bir toplum ne kadar heterojense ve uyum içinde yaşıyorsa o kadar modern demektir bugün. Kemalizm’in hedefi ise bunun tam tersi oluyor. Edirne’de Yahudilere yapılanlar, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül olayları, hep 1915’i devam ettiren şeyler. İşin ucunda hep bir mülkiyet transferi var. Amaç Türk burjuvazisi yaratmak ve bunlarla ilericilik yapmak. Atatürk’ün buna eklediği, bilimsel bakımdan ancak mizah konusu olabilecek bir tarih tezi var bir de. Yeryüzünde bütün medeniyetlerin Türkler tarafından kurulduğu ileri sürülüyor. Ardından da tabii Kürtleri asimile edebilir miyiz anlayışı hâkim olmaya başlıyor. Bir de şu var... M. Kemal belki sağlığından çok ölümüyle ordunun bugünkü konuma gelmesine yardımcı oldu.
Anlamadım...
Troçki, Stalinistler hakkında epigon (birinin taraftarları) terimini kullanır. “Epigonlar, taraftarı oldukları adamdan çok daha beterdirler. Onun en belirgin özelliklerini alırlar ve onları abartırlar” der Troçki. Cumhuriyet kurulurken, bizim sivil-asker entelejensiya, siyasi örgütlenme biçimini tek parti örgütlenmesinde buldu. Ama bu örgütlenme biçimi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra anakronik hale geldi ve kısa sürede çok partili rejime geçmek gerekti. İlk serbest seçimde de iktidar sivile geçti. Ama ordu, 1950’de verdiği iktidarı 1960’ta darbeyle geri aldı. Gerekçe olarak da “Atatürk yolundan sapılmıştı” dedi. Ondan sonra bu slogan kaldı ve ordu bütün yaptıklarını Atatürk adına yapmaya başladı.
Türkiye toplumunun muhafazakâr yapısıyla ordunun modernleşme isteği çatıştı mı?
Çatışıyor ama önemli olan şu. Acaba toplum muhafazakâr mı? Halk kendi istediklerini seçmeyince, “Halk bu işi beceremiyor, çünkü hâlâ çok muhafazakâr. Bu halk gerici” diye sonuç çıkarıyorlar. Oysa toplum muhafazakâr değil. Bu toplum çok kısa zamanda pek çok değişim ve dönüşüme intibak etti.
Ordu modern mi peki?
Ordu modern falan değil. Ordu, Bonapartist. Sınıflar üstü olmak iddiasıyla ortaya çıkan ve sonuçta kendi iktidarı için gayet otoriter olan bir yapı.
Atatürk ilerici mi peki?
Hayır değil. Atatürk, bir pozitivist modernleşmecidir.
Modernizmle ilericilik arasındaki fark nedir?
İnsanı merkeze koymazsan... İnsanı bütün imkânlarıyla geliştirmeyi, zenginleştirmeyi birinci hedef olarak önüne koymazsan, ilerici olamazsın. Bütün bu kolektif laflarla, “vatan, millet” laflarıyla ilerici olamazsın. Kendi iktidarı için insanı yok sayan laflardır bunlar. Zaten bu ülkede her darbeden sonra seçime gidiliyor ve darbeye en uzak kim durmuşsa o seçimi kazanıyor. Toplum ile ordu arasında bir kere böyle bir kırılma var. Bu toplumda felsefi bir antimilitarizm yoktur ama halk tecrübesinden bilir durumu. Onun için de militarist değildir.
Antimilitarist mi peki?
O da değil. Ama bizde Almanya ve Japonya’daki gibi her şeyiyle militarizmi benimseyen bir kesim de yok. Türkiye’yi koruyan bir fark bu! Aslında sağduyulu, vicdanlı, makul bir toplum var Türkiye’de.
Peki, Türkiye, ordunun modernleşme zorlaması olmasaydı nasıl bir rota izleyecekti?
İslami bir devlet olmazdı. Evrimle, bugünkünden daha modern bir toplum olurdu. Vakit kazanmak için bir şeyleri aceleye getirmek, o toplumda travmaları büyütür. Üstelik, devrimle kazandırdığını sandığın şeyleri de kazandırmış olmuyorsun. Onlar, mecburiyetten uyulmuş hayat tarzları ve düşünceler oluyor. Mecburiyet gevşetilince hemen terk ediliyorlar. Bu toplum da modernleşemedi zaten. Daha doğrusu ordunun zorlamasıyla çarpık çurpuk bir şekilde modernleşti. Bakın... Osmanlı toplumu, Müslümanların hâkim olduğu bir toplumdu ama... Osmanlı toplumu aynı zamanda en büyük Müslüman olmayan nüfusa da sahipti. Ayrıca...
Evet...
Bu kadarlık modernleşme bile Cumhuriyet’le olmuş bir şey değil. 1930’larda başlamadı bu iş. Evveliyatı var bu modern hayatın. Yozgat’ta, Ermeni tehcirinden sonra şehir meydanına, giden adamların evinden çıkan 80-90 piyano yığılmış. Batı hayatına dair şeyler var Yozgat’ta. Onlardan görerek beş-altı Müslüman’ın evine de piyano girmiştir. Cumhuriyet ilk kurulduğunda hilafet kurumu vardı. Halife, memleketin en iyi ressamlarından biriydi, içki içerdi. Abdülhamit de konyağını içerdi. Eğer hedef modernleşmekse, Batılılaşmaksa, Türkiye’deki aileler arasında Osmanlılar kadar Batılı bir aile herhalde yoktu.
Neden Osmanlı ve Türkiye ordu dışında bir modernleşme öncülüğü yapacak bir sınıf ya da güç yaratamadı?
“Niye burjuvazi çıkmadı?” diyorsunuz. Rusya ve Çin’de de burjuvazi yoktu ama orada kuvvetli bir entelejensiya vardı. Bu entelejensiya köylülerle birleşerek adına komünizm denen rejimi yarattı ki, bugün daha net görülüyor.
Ne görülüyor?
Bu, komünizm falan değildi. Bu, sermaye birikimi olmayan bir toplumda bir kalkınma yöntemiydi. Bizdeki entelejensiyanın ise köylülerle bu ilişkiyi kurmasına imkân yoktu. Çünkü zaten köylüyü adam yerine koymuyordu. Bu cumhuriyetin temelinde, az sayıda bir asker-sivil kentli seçkinler zümresi vardır. Bu şekilde bir devlet kuruldu ve bu devlet, devletçilik yoluyla kendi kapitalizmini geliştirmeye başladı. Tekelci kapitalizm yöntemini kullandı. Bu ülkede işte ancak yıllar sonra devletin kurucu unsurlarına kafa tutan bir burjuvazi ortaya çıktı ve birden bire her şey değişti. Anadolu sermayesiyle görüyoruz bunu.
Darbe girişimlerinin ve ordunun içindeki çeteci faaliyetlerin yargılanması bu burjuvazinin bir sonucu mu?
Dış konjonktürün de payı var ama iç dinamik, böyle bir sınıfın ortaya çıkmasıdır. AK Parti ayağını bu burjuvaziye basıyor. Ordu artık yavaş yavaş nötralize olacak. Siyasi idarenin emrine girecek. Kendi dünya görüşünü ve ideolojisini topluma dayatan güç olmaktan çıkacak. Bu sürece girildi. Anadolu sermayesi dediğimiz kesim de, aslında kısmen çağdışı bir ideolojiyle geliyor. Vergi, sigorta, işçi-işveren ilişkileri gibi dünyanın bugün ulaştığı sistemleri henüz Anadolu sermayesi benimsemiyor ve uygulamıyor. O, pederşahi ilişkiler kurmayı tercih ediyor.
Türkiye’de modernleşmeyi kim sağlayacak peki?
Bu ülkede modernleşme zaman alacak. Modernleşmeyi yapacak bir burjuva sınıfı ve sol yok burada. Anadolu sermayesinin vardığı bu bilinç düzeyiyle modernleşmeyi yapması mümkün değil. Anadolu sermayesi içinde İslami eğilimler de gayet yoğun.
Bu durumda sizce bu toplum nasıl bir rota izleyecek?
Askerî vesayetten bir tür plebisiter otoriteryenizme gidilecek. Plebisiter diktatörlük, “çoğunluk böyle istiyor, böyle yapalım” sonucunu doğurur. Bu, dışından bakınca demokratik, içinden bakınca çok baskıcı olabilir. Çünkü plebisiter demek, referandum demektir. Ortada bir siyasi güç, bir siyasi parti var ve halka soruyor. Memlekette domuz yemek yasak olsun mu, olmasın mı diyor mesela... Kısacası, İslami yaklaşımın egemen olduğu bir otoriter bir rotaya girilecek gene. Mesela en başta içki konusu... Lokantaların sokaklardaki masalarının kaldırılması, sokakların boşaltılması boşuna değil. Kadınlı erkekli yaşam tarzı, içki görünür olmasın isteği bu. Şimdiye dek Kemalist kesimin korktuğu şeylerdi bunlar. Haklı çıkabilirler. Böyle bir dönemden geçmek durumunda kalabiliriz.
Nasıl bir dönem olur bu?
Yüzde 50 oy almayı başarmış bir parti var. Artık zamanı geldi deyip bunları yapabilir. İçki sorunu daha büyüyebilir. Çünkü yediğinle içtiğinle çok alakadar bir kesim var. Eee, hayat tarzına bu müdahale biraz fazla!..
“Militarist Modernleşme” kitabınızda Almanya, Japonya ve İtalya ile Türkiye, Hindistan ve Yunanistan’ı karşılaştırıyorsunuz. Bu karşılaştırmadan çıkardığınız sonuçlar ne?
Son tahlilde iş, tarih içinde şekillenmiş olan toplumsal yapıya gelip bağlanıyor. Aslında militarist olmayan toplumlarda militarist olmak için uğraşan kesimler var. Mesela İtalya’da faşizm çıkmış ama İtalya’daki toplumsal koşullar faşizmi becerememiş. Yunanistan’da da sosyal yapı, ordunun dizginleri kendi eline uzun boylu geçirmesine izin vermiyor.
Peki, Türkiye’deki bugünkü durumu nasıl tarif edersiniz? Ordunun etkisi kırıldı mı?
Kırılması için bazı kanunların değişmesi gerekir. Henüz onlar olmadı. Mesela Amerika’da Neoconlar yeniden iktidar oldu diyelim, ki kuvvetli bir ihtimal bu, Neoconların Ortadoğu politikalarında AKP çıbanbaşı rolü oynayabilir. O zaman yeniden Pentagon ilişkileri canlanabilir ve burada militerlik gene güçlenebilir. Bu militerliği eskisi gibi topluma kabul ettirmek artık çok zor ama her zaman bir darbe yaptırılabilir. Ordunun etkisi, darbe yapamayacak derecede kırılmadı. Bu ülkede hâlâ ordu, Savunma Bakanlığı’na bağlanamadı. Yani asker sivil güç dengesi hâlâ böyle. Askerî vesayet çok güç kaybetti ama büyük bir dış destek gelirse askerî vesayet bir sure daha etkisini devam ettirebilir. Başta CHP olmak üzere darbeci zihniyete ciddi destek de var bu ülkede.
Türkiye yapısal bir değişime hazır değil mi?
Türkiye hazır ama seçkinleri hazır değil. Şimdiki İslamcı iktidar da dâhil olmak üzere hazır değil.
Ordunun etkisini sürdürdüğü bir Türkiye’de Kürt sorununu çözmek mümkün mü?
Ordunun içinde de bu işin böyle yürümeyeceğine kanaat getirmiş insan sayısı bence çok. Üç-beş şeyi verelim, sorunu bitirelim diyorlar. Bu sorunun böyle bitmeyeceğinin farkında değiller. Sadece yasal değişiklik çözmez bu sorunu. Tam teçhizatlı bir demokratikleşme lazım. Ayrıca Kürt sorununun çözümü sadece kurumsal ve yasal bir şey de değil. Türklerin Kürtleri adam yerine koymayan bakışı değişmeden, sadece yasal bir eşitlik sorunu çözmez. Özellikle Türk halkının kendi içinde bir devrim geçirmesi lazım. Tabii gitgide Kürt halkının ya da onların adına konuşanların da bu devrimi geçirmeleri gerekiyor. Çünkü Kürt tarafında da milliyetçilik akıldışı boyutlara varmaya başladı.
AKP Türkiye’yi demokratikleştirebilir mi?
AKP, Türkiye’yi demokratikleştirebileceği kadar demokratikleştirdi. Daha fazla demokratikleştirebilmesi için bugünkü zihniyetinden vazgeçmesi lazım. Başbakan’ın tavırları, sözleri, görüşleri dışında, AKP’nin bir duruşu yok biliyorsunuz. Başbakan’ın bugünkü tavırlarıyla da ben, AKP’den artık yeni bir demokratikleşme beklemiyorum. Uludere olayında Başbakan ve yakın çevresinin aldıkları tavırlar da bunun kanıtı zaten. AKP tükenmiş bir barut gibi. Ama AKP hareketi zaman içinde birtakım evrelerden geçebilir. Bir kısmı Erdoğan’la gitmeyi tercih ederken, bir kısmı da daha ileri bir hareketi savunabilir.
Türkiye, AKP’yle demokratikleşemeyecekse, militarist olmaya devam mı edecek?
Hayır. Militarizmi kışlasına gönderecek ve onu kışlada tutmaya çalışacak ama onun yerine bir zaman için demokratik olmayan bir başka rejim gelecek. Demin de söyledim. Plebisiter diktatörlük- plebisiter otoriteryenizm ya da halkoyu despotizmi diyebilirim bunun adına. Tabii ki bir demokraside çoğunluk hakları esastır ama azınlık hakları da çok önemlidir. Azınlık haklarına saygısı olmayan bir çoğunluk iktidarda olduğunda, hayırlı bir gidiş değildir bu. Burnundan kıl aldırmayan cinsten, herhangi bir eleştiriye tahammülü olmayan, “benim dediğim doğru” diyen ve bu doğruyu dayatmaya çok eğilimli olan bir başbakan var şu anda.
Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un tutuklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok önemli bir olay ama bu tutuklamanın gelecek için anlamlı olması için, iktidarı elinde tutan AKP’nin demokrasiyi yayacak bir tavır içine girmesi lazım. Aksine, ortada, AKP’nin kendi egemenliğini pekiştirme dışında bir şey yok. Ordunun vesayetini fiilen geriletiyorlar ama fiiliyatta yaşananı kanunlara, hukuka yansıtmıyorlar. Bugün iki güç arasında bir mücadele var. Bir tarafta azınlık tahakkümü. Buna Kemalizm deyin. Öbür tarafta çoğunluk hâkimiyeti. Buna plebisiter otoriteryenizm deyin. İkisi de demokratik değil. Bunlar tahterevalli gibiler! Bir üstte, bir alttalar. Başka birine yer yok burada. Bu mücadeleden demokrasi kazanmıyor işte. Uludere olayında da bu yaşanıyor. Uludere’yi eleştirenlere, bizzat Başbakan vatan haini muamelesi yapıyor. Çok beğendiği İçişleri Nakanı da demokratik kültür olmadığının canlı bir kanıtı olarak dolaşıyor ortada.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2013
15.09.2013
23.04.2013
22.04.2013
15.04.2013
25.03.2013
18.03.2013
11.03.2013
10.12.2012
4.12.2012