Oya BAYDAR
Başlığa bakıp da kesin sonuçlar gelmeden yazıya oturduğumu sanmayın. Şu anda durum: yaklaşık yüzde 51 evet, yüzde 49 hayır. Pek ummuyorum ama YSK -yüzünde gözü varsa ve ar damarı çatlamamışsa- fotoğrafla, zabıtla, ses kaydıyla sabit olan tartışma götürmez seçim hilelerine/ rezilliklerine yapılan itirazların bir bölümünü bile kabul etse, sonuç tam tersine dönecek. Referandum öncesinde, gözlerimizin önünde yaşanan eşitsizlikten, adaletsizlikten, baskı ve yıldırma operasyonlarından söz etmeye gerek yok. Bütün bunlara rağmen, bu “sözde” anayasa referandumunda ilk resmî açıklamalara göre şimdilik evet’ler kıl payı önde görünüyor olsa da hayır diyenler gerçekte kıl payı çoğunlukta.
Kıl payı ile anayasa olur mu?
Daha önce de söylendi, yazıldı: Nasıl yönetileceğiz, yurttaşlar olarak haklarımız ve ödevlerimiz ne olacak, sorularına verilmiş bir cevap olan anayasalar, mümkün olan en geniş toplum kesimlerinin ortak paydalarını gözeten uzlaşma metinleridir. Bu yüzden anayasa değişiklikleri parlamentolarda en az üçte bir çoğunlukla kabul edilir. Dünkü referandumda oyladığımız anayasa değişiklikleri ise, bir Zat-ı muhterem’in tek adamlık dayatmasını meşrulaştırmaya yönelik, çevresindeki üç beş kişi tarafından kotarılmış, topluma tüm iktidar olanakları ve baskıyla dayatılmış bir metinden ibarettir.
İster evet ister hayır çıksın sandıktan, kıl payı farkla, yüzde 51’e 49’la kabul edilen bir anayasanın meşruiyeti tartışmalıdır. Tartışmalı olmakla da kalmaz tehlikelidir. Çünkü bu azınlık anayasasına dayanarak hükmetmeye kalkışanlar, halkın yarısını karşılarında bulacaklar, ister istemez daha fazla şiddet ve baskı uygulamak, despotlaşmak zorunda kalacaklardır.
Milletin yarısının başkanı olmanın dayanılmaz ağırlığı
Eğer haklı itirazlar gözardı edilir de sonuçlar değişmezse, bu “sözde” anayasa değişiklikleri yürürlüğe girerse, acırım Başkan olacak Tayyip Bey’in haline. Yerinde olmak, bu zül’ü, bu vebali taşımak istemezdim. Düşünsenize milletin en az yarısı sizi istemiyor, bir bölümü de korkusundan sesini çıkaramıyor. Bu öyle bir ağırlıktır ki, altından kalkabilmek, yerinizi koruyabilmek ve de varlığınızı güvenceye alabilmek için ister istemez şimdiki OHAL koşullarından da ağır baskılara, devlet şiddetine başvurmak zorunda kalırsınız. Milletin yarısının, hatta yarısından azının başkanı olmak ve tümüne hükmetmeye çalışmak sizi ister istemez, farkında bile olmadan bazen, diktatörlüğe götürür.
Bölücülük tam da budur işte
Eş dost bilir. Referandum konusunun ortaya atıldığı günden itibaren, bu sürecin zaten cepheleştirilmiş toplumumuzda tam bir bölünme yaratacağını söyleyip duruyorum. Ve işte toplum, referandum sonuçlarıyla bir kez daha karpuz gibi ortasından bölündü.
Oysa toplumun karşıt görünen farklı kesimlerini ortak çıkar ve yararlar etrafında birleştirmek, normalleşmeyi sağlayacak bir toplum sözleşmesi yapmak mümkündü. Referandumda hayır’da birleşenler, -her birinin hayır’ı farklı da olsa- bir noktada buluşmayı başardılar. Erdoğan ve çevresi de milletin birliğini, vatanın bütünlüğünü gerçekten isteselerdi, bu referandum macerasına girmez, birliği bütünlüğü muhataplarıyla birlikte oluşturabilirlerdi.
Bölücülük diye kafa ütülenen, şeytan görmüşe dönülen konu, Kürtlerin ayrılma talepleri falan değil (ki altını çizerek söylüyorum, küçük bir azınlık dışında böyle bir talep yok, Kürtler ortak vatanda eşit yurttaşlar olarak, kendi kimlikleriyle yaşamak istiyorlar) tam da bu referandumla amaçlanan ve sağlanan şeydir. Toplum bilerek, isteyerek, kışkırtılarak ortasından bölünmüştür.Önümüzdeki günlerde bu bölünmenin bizzat Başkan Erdoğan tarafından körükleneceğini; evetçilerin, hayır cephesine karşı sert saldırılarına maruz kalacağımızı da şimdiden söyleyeyim.
Bugün 17 Nisan
16 Nisan’ı geride bıraktık, bugün 17 Nisan, yeni bir başlangıç. Hiç gecikmeden, sallanmadan, o sağcı bu solcu, o laik bu dindar, o Türk bu Kürt demeden, faşizme, otoritarizme, tek adam keyfiliğine, hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı demokrasi cephesini örme zamanıdır.
Ne cebime öksürmek ne de gaz vermek için söylüyorum: Biz kazandık, hayır diyenler kazandı. Bunu onlar da çok iyi biliyorlar. Şimdi önümüzde zorlu bir demokratik mücadele yolu uzanıyor. O yolda ne kadar kalabalık ve kararlı yürüyebilirsek o kadar çabuk kazanırız.
İlk adımın, bu ülke insanlarının ortaklık belgesi olacak gerçek bir anayasa hazırlığından geçtiğini düşünüyorum. Hemen başlayalım.
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024