Oya BAYDAR
Ağlıyorum, gözyaşlarım bilgisayarın klavyesine süzülüyor. Klavyeyi ve gözlerimi silmeye çalışıyorum, başaramıyorum. Sulu zırtlak, vıcık vıcık cümleler bunlar, biliyorum. Hemen silmek, paylaşmamak gerekiyor, bunu da biliyorum ama yapamıyorum çünkü acımı, kederimi, çaresizliğimi duyurmaya, paylaşmaya ihtiyacım var.
Önceki gün, haftalık yazımı yazmak için oturmuştum bilgisayarın önüne. Yazının başlığı “Suç duyurusunda bulunuyorum” olacaktı. Afrin harekâtı öncesinde milletvekillerine gönderilen 170 imzalı mektubun imzacılarından biri olarak, sadece barış, diyalog, hayatın korunması taleplerini içeren, ülkemizi içerde ve dışarda büyük sorunlarla karşı karşıya getirecek sınır ötesi harekâtın sakıncalarına değinen bu mektubun imzacılarına “hain, ahlâksız, vicdansız, soytarı, vb.” hakaretlerde bulunanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağımı yazacaktım.
Sonra gözüm o haber başlığına ilişti, şehit olan gencecik askerin annesiyle son telefon konuşmasındaki sözlerine: “Korkma anne, silah sesi değil, kovaya vuruyoruz.”
Anneyi telaşlandıran sesler silah sesiydi, vurulan da kova değil annesi üzülmesin, kahrolmasın diye çabalayan oğulun kendisiydi. Oğlumu hatırladım; sorunlarla boğuştuğu en kötü günlerinde, “Ben çok çok çok iyiyim anne” diyen oğlumu, beni üzmemek, telaşlandırmamak için yalan söyleyen küçücük oğlumu. (Anneler için 30- 40 yaşındaki oğullar bile hep küçüktür). Ve işte o anda koptum: Ne suç duyurusu ne de başka bir konu… Hiçbirinin en küçük anlamı yoktu yitip giden oğulun ve o derin acının karşısında.
İnsan nasıl bu hale gelir?
Sonra, en tepelerden yayılan kin ve nefret söyleminin, kan savaş, ölüm güzellemelerinin etkisiyle vicdanları çürütülmüş, akılları izanları yok edilmiş, bir takım zavallı kişilerin lağım çukuruna dönüştürdükleri sosyal medyadaki bazı tweet’leri internet sitelerine düşen haberlerden okudum.
Kadir İnanır’ın hastaneye kaldırıldığı haberinin altına yazılan hakaretleri, bedduaları, iğrenç sözleri: “Gebersin, bir PKK sevici eksik olur, çıkamasın o hastaneden” vb. gibi hezeyanları gördüm.
Sonra CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun askerliğini yapan oğlunu hedef alan o tweet’ler… “Bu kemalin oğlu olacak kerem kılıçdaroğlunu bir an önce afrine gönderelim en azından niyazi olur bizde kurtuluruz bir kemaalin birinden” ve “Gönderin bunu da cepeden kaçarken belki kozaran ölebilir şehide niyet niyazi kısmet. Gömeriz karatoprağa. Alevi biri şehit oldu, Hukusi paşa devlet erkanı gtti mi cenazeye gitmediler çünkü asil şehitler camilerden tekbirlerle gidenlerdir.” (Tweet’in yazımı düzeltilmeden aynen alınmıştır.)
Bunları yazan göründüğü kadarıyla bir kadın. Kucağında küçük bir kız çocuğuyla profil fotoğrafı var. En acı, en dayanılmaz, benim için en anlaşılmaz olan da bu: Genç bir kadın, bir anne, bir insan nasıl ölümünü ister başka insanların? Böylesine bir kin ve nefret nasıl çöreklenir insanın içine? Onun yetiştireceği o masum çocuk nasıl iyi bir insan olabilir? Ve hepimizi ilgilendiren soru: Onun gibilerin cinnet düzeyindeki nefretine maruz kalan iyi insanlar, onu bu hale getirmiş olan toplumsal atmosferde nasıl yaşar? Ben “Korkma anne, silah sesi değil, kovaya vuruyoruz” diyen çocuğumuza ağlarken, bir başkası nasıl başka çocukların, insanların ölümünü temenni eder.
Bunları yazanın ne kendisi, ne çocuğu veya başka bir yakını için düşünebilirim böyle şeyler. Kimsenin; değil insanın hiçbir yaratığın ölümünü, acısını isteyemem. İçimden geçirsem, kendimden nefret ederim, aynada yüzüme bakamam. “Düşman” ilan edilen bile bir insandır sonunda. Bu yüzden, anneciğini rahatlatmak için “Silah sesi değil, kovalara vuruyoruz” diyen şehit çocuk için katıla katıla ağlarken, TSK’nın, zaferi öldürülenlerin sayısıyla ölçen “şu kadar terörist ölü ele geçirildi” açıklamalarına da içim paralanır. İster şehit olsun ister ölü ele geçirilsin ölüm ölümdür, kayıp kayıptır, acı acıdır, ana anadır.
“Biz bu hale nasıl geldik” diye mi soruyorsunuz?
Yukardakine benzer paylaşımlar karşısında dehşete düştüğümde, kimse bana “önemsemeye değmez, bunlar Reis’in trolleri” falan demesin. Bu troll denilenlerin kötücüllüğü, vicdansızlığı, kin ve nefreti, bu cinnet hali gün be gün topluma yayılıyor. Belki çoğunluk değiller ama çoğunluğu kemiren bir virüs gibi, ağır ağır öldüren bir zehir gibi işliyorlar içimize. Bulaşıcı bir hastalık gibi dalga dalga yayılıyor kötücüllük. Hangi cepheden, hangi kesimden olursa olsun; ister savaş, ister siyasal tercih, ister futbol maçı, herhangi bir konuda insanlar birbirlerini kemirmek, aşağılamak, hakaret etmek, yok etmek için yarışıyorlar.
Biz bu hale nasıl geldik, diye soruyoruz dehşet içinde. En tepeden kaynaklanıp kitlelere yayılan, toplumu bölen, ayıran, cepheleştiren, birbirine karşı kışkırtan kin ve nefret söylemiyle geldik bu noktaya. Muktedirlerin kendi iktidarlarını pekiştirmek, kendi menfur planlarını gerçekleştirmek için içerde ve dışarda sürekli düşman yaratma siyasetleriyle geldik. Kitlelerin en hassas oldukları, en kolay manipüle edilen milliyetçilik ve din duygularının sömürülmesiyle geldik. Savaşın, ölümün, yıkımın yüceltilmesiyle, barış istemenin, insanlar ölmesin demenin suç sayılmasıyla; kan, savaş, yıkım tezgâhtarlığının vatanseverlik diye alkışlanmasıyla geldik. En tepedeki tek adamın ve tabii çevresinin sulh, sükûn, uzlaşma, anlaşma, kardeşleşme isteyenleri “hain, ahlâksız, vicdansız” ilan etmesiyle ve çürüttüğü, kötücülleştirdiği, vicdansızlaştırdığı kitlelere hedef göstermesiyle geldik. Çünkü kötülük kötülüğü, kan kanı, düşmanlık düşmanlığı doğurur.
Korkun anneler!
“Korkma anne” diyordu, şehit olan evlatçığımız. Korkun anneler, diyorum ben: Çocuklarımızın geleceği için, ülkemizin yarınları için korkun. Kendinden farklı olanları, farklı düşünenleri yok etmek isteyen, hiçbir insanî ahlakî değeri olmayan, insana, canlıya sevgisi, yaşama saygısı kalmamış, yürekleri kararmış, gözünü kan bürümüş, barışı suç savaşı erdem sayan nesiller yetiştirmekten korkun. Size dayatılan insansızlaşmadan, kötücülleşmeden, gaddarlaşmadan korkun.
Kutsallarınızı, inancınızı sömürerek sizlere, hepimize dayatılan nefret diline kapılmaktan, sizden olmayanı “katli vacip düşman” görmekten, bu ölümcül savaşçı propaganda ağından korkun. Hepimiz korkalım.
Ama cesaretten korkmayın, korkmayalım. Barışı, kardeşliği savunmanın suç sayıldığı, insanlar ölmesin diyenlere “hain, ahlâksız, vicdansız…” diyerek hakaret edildiği bir ortamda, AKP’li, CHP’li, Türk, Kürt, Alevi, Sünni birbirimize sarılıp birbirimizin canını, evladını, haysiyetini, hukukunu korumaktan korkmayın, korkmayalım.
Toplumu çürüten kötücüllük virüsünü etkisizleştirmenin tek yolu: “iyi insanlar” çoğunluğunun kötücüllüğün iktidarına karşı vicdanî, insanî paydada birleşme ve sesini yükseltme cesaretini gösterebilmesidir.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024