Oya BAYDAR
Bir o taraftan bir bu taraftan aldığı darbelerle hırpalanmış, gelecek umudunu yitirmiş, kavga gürültü arasında boğulmuş Türkiye insanının huzura, barışa, yarınlara güvene, en çok da umuda ihtiyaç duyduğu bir dönemde beklenmeyen bir ışık yandı. Yıllardır nal toplayan, kitlelerle bağını, kendine güvenini yitirmiş muhalefet, AKP-MHP-Devlet bloğuna karşı küçümsenmemesi gereken bir seçim başarısı elde etti. Bu bir yerel seçimdi, %51- %49 oranlarında fazla bir şey değişmemiş gibi görünse de, bir yandan Türkiye’nin kalbinin attığı büyük kentlerin yüzde 49’luk kesime geçmesi, öte yandan tüm ayak oyunlarına, engellemelere ve tehditlere karşın doğuda, güneydoğuda Kürt seçmenin “ben hâlâ buradayım” demesi, atmosferi tümden değiştirdi, psikolojik üstünlük muhalefete geçti.
Başarı cesaretlendirir
“Yenil, bir daha yenil, daha iyi yenil” deyişi, yenilgilerden yılmayıp ders çıkartmayı anlatsa da, gerçekte cesaretlendirici, umutlandırıcı olan başarıdır.
31 Mart seçimlerinden bu yana iktidar bloğunun, hakim olduğu ve denetiminde tuttuğu bütün kurum ve araçlarla yasayı, hukuku, sandık demokrasisinin son kırıntılarını çiğneyerek yürüttüğü saldırı karşısında “Her şey çok güzel olacak” sloganı dalga dalga kitlelere yayılıyorsa bu, hasret kalınmış başarının yarattığı coşku yüzünden ve umut ihtiyacındandır.
Başarı sadece coşku yaratmaz, umut verir, cesaretlendirir. Nitekim, uzun süredir kendi mahallesine çekilmiş, iktidara lâf yetiştirmekten öteye gidemeyen muhalefetin sesinin kendi mahallesini aşabilmesi de; sanatçıların, yazar-çizerlerin, aydınların seslerini çıkartmaları da başarının sağladığı cesarettendir. Ve korku gibi cesaret de bulaşıcıdır. Ancak, sonuca varmak için coşkuyla gelen cesaretin kalıcı olması, sebatlı ve akıllı adımlarla sürmesi gerekir. Sloganlarla, ajitasyonla kitleler diri tutulur, harekete geçirilir ama zafer bununla kazanılmaz.
Bir çiçekle, her şey çok güzel olmaz
31 Mart seçimlerinde İstanbul’da bir çiçek açtı. O gün bugün, İstanbul’un özel konumu ve önemi yüzünden iktidarın belden aşağı vuruşlarına sahne olan sert bir mücadele İstanbul üzerinden sürüyor.
“İstanbul’da açan çiçek” derken, belediye başkanlığını kazanan Ekrem İmamoğlu’nu değil, alınan sonucu kastediyorum. “Bir çiçekle her şey güzel olmaz,” derken de -coşkuya, sevince su katmayı göze alarak- kof iyimserliğin tuzaklarına dikkat çekmek istiyorum.
Seçimlerin yenilenmesine doğru gidilirken muhalefeti bekleyen tehlike, özellikle CHP açısından, seçimin mutlaka kazanılacağı iyimserliğinin ve her şey güzel olacak coşkusunun rehavetine kapılmaktır. Başka türlü söyleyecek olursam, YSK kararına öfkeden de doğan coşku havasının aynen süreceğini, coşkunun oya tahvil olacağını sanmaktır.
İmamoğlu, hayallere kapılmayan gerçekçi bir kişiliğe sahip görünüyor. Sağduyusuna, neye nasıl yaklaşmak gerektiği konusundaki basiretine güveniyorum. Ancak, taban ve teşkilatın havası kişileri her zaman etkileyebilir. Hele ki o kişi kurtarıcı siyasal figür olarak yüceltilip başarının sembolü olarak görülür, ona bel bağlanır ve o da buna inanmaya başlarsa…
İkinci, hatta birincisinden de önemli tehlike, bu aşamada Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Belediye Başkanı adaylığını aşan siyasî yıldız kimliğine büründürülmesidir. Yine kişiden bağımsız konuşacak olursam: İnsan psikolojisi, özel durum ve koşullarda coşkuya kapılıp, kitleler karşısında kendini ajite ederek kendi özünden farklı bir kimliğe bürünmeye yatkındır. İmamoğlu’nun başarılı, yetenekli, akıllı, en önemlisi vicdanlı biri olduğunu; benim endişelerimin muhasebesini kendisinin de yaptığını düşünüyorum. Yine de, siyaset çarkı insanı övütür, kendine yabancılaştırır.
İmamoğlu’nun başarısının anahtarı: yüksekten konuşanlardan, gürültüden patırtıdan, beka kılıflı nefret söyleminden, tehditten, gündelik yaşamın güçlüklerinden bıkmış insanlara, onların dertleriyle hemhâl, onların arasından biri olarak seslenmesi, kucaklayıcı olmasıydı. O sesin, Türkiye siyaset arenasının hırçın tonlarına bürünmemesi gerek.
Her şeye hazırlıklı olabilirsek her şey gerçekten güzel olur
İktidar bloğu İBB seçimlerini usulsüzlükler olduğuna, hakkının yendiğine gerçekten inandığı için değil, kendi adayı kazanamadığı için iptal ettirdi. Bunu bilmeyen yok. Böyle bir kafa, kazanmayı garantilemediği bir seçime razı olur mu? Üstelik dört koldan sorunlarla kuşatıldığı, ülkenin hiçbir sorununa çözüm bulamaz hale geldiği, düşüşe geçtiği, moral üstünlüğünü yitirdiği bir dönemde, ikinci kez yenilgi riski alır mı?
Görünen o ki, alıyorlar. Bunun anlamı; kazanmış görünmek için yapmayacakları hilenin, müdahalenin, ürkütmenin, baskının kalmayacağı. Daha da beteri, 7 Haziran-1 Kasım arasında, benzer bir seçim yenilemesi döneminde yaşanan kanlı olayların, provokasyonların yeniden sahneye konulması…
Peki o zaman, seçimi nasıl olsa kazandırmazlar diyerek karamsarlığa kapılmak mı gerek? Asla…
31 Mart seçimlerine giderken de böyle düşünenler vardı, ama kazanıldı. Evet kazanılanı geri aldılar ama iktidarın, pek önem verir göründüğü sandığa bile zerre güveninin, saygısının olmadığı, demokratik seçimlerin son kalesi YSK’nın vesayet altında olduğu apaçık ortaya çıktı. Bu anlamda kazanan, demokrasi güçleri oldu.
Zaten Ekrem İmamoğlu ve İstanbul parti teşkilatı, çıkarılacak engeller, oynanacak Ali Cengiz oyunları karşısında pes edecek yapıda değil. Bütün mesele, onların ve bütün muhalefetin her şeyin çok güzel olmasını temenni ederken “her şey çok güzel olacak”la avunmayıp her şeyi güzel kılacak bir seçim stratejisiyle davranabilmelerinde.
Türkiye seçimi mi, İstanbul seçimi mi?
31 Mart’ta İstanbul’u Millet İttifakı’nın adayı kazandı. Bir yıpratma saldırısı olarak sürekli tekrarlanan HDP’nin ittifakın gizli ortağı olduğu yalandan ibaretti, ama HDP aday göstermeyerek İmamoğlu’nun kazanmasında önemli rol oynadı. İlerleyen günlerde, 31 Mart seçimlerinin ve İstanbul seçim yenilenmesinin anlamı genişledi. Şimdilerde, 23 Haziran’ın bir anlamda Türkiye seçimi olduğu konuşuluyor. Aday Ekrem İmamoğlu’nun konumu da bu bağlamda değerlendiriliyor.
23 Haziran’a doğru gidilirken ve sonrasında, Türkiye’de çok önemli siyasal çalkantıların, çok önemli gelişmelerin olacağını ben de düşünüyorum. Hatta İstanbul seçimi nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, ardından zor günler yaşayacağımızı da biliyorum. Ancak, İstanbul seçimini ve İmamoğlu’nu bu bağlamda değerlendirmenin, bu yönde motive etmenin muhalefet açısından yanlış adımlara yol açacağından da korkuyorum. İmamoğlu’nu, CHP il örgütüyle birlikte İBB seçiminde uyguladığı strateji ve bizzat kendi kişilik yapısı başkanlığa taşıdı. Türkiye çapında demokrasi mücadelesi ise bundan çok daha fazlasını ister. Ondan, Türkiye demokrasisini kurtaracak süperman beklentisi yaratmak belediye başkanlığı seçimini de riske etmek anlamına gelir.
Böyle bir şey yok, nereden çıkardın, diyebilirsiniz. Benimki yersiz bir kuşku belki ama çok da temelsiz değil. Dünyada olsun, Türkiye’de olsun az örneğini görmedik…
Yazarlar
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024