Şahin ALPAY
AKP'nin kurucu ve önde gelen liderlerinden; 2002–2007 arasında TBMM Başkanlığı, 2009–2015 arasında başbakan yardımcılığı yapan Bülent Arınç, yaklaşık bir yıl önce yaptığı bir konuşmada parti yönetimine tarihi uyarılarda bulunmuştu:
“Haksızlık yapmamış olmak lazım. Haktan yana olmak lazım. Bu unsurları yaşatırsak bizi top tüfek yıldıramaz… Emanet ehlinde olmalı. Onun bunun yakınında, tarafında, şurasında, burasında kesinlikle olmaz… Yüzde 50 oy alıyoruz. Fakat geriye kalan yüzde 50'de bir nefret söylemine dönüşüyor… Kemikleşme kamplaşma var. Bu bizim yüzde 50 oyumuza engel olmaz. Ama Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir… Bağırarak, çağırarak, küçülterek onu güçsüz kılarak bir noktaya getirdiğiniz zaman, misal doğru mudur bilmiyorum ama kediyi çok sıkıştırırsanız sonunda yüzünüzü tırmalar.” (CNN – Türk, 8 Şubat 2015)
Yaklaşık bir yıl, arada AKP'nin (1 Kasım 2015'te) yüzde 50 oy alma başarısını tekrarlamasından sonra Arınç'ın yönetimi uyardığı tehlikelerin hepsi gerçek oldu. Yürütmenin denetimine giren yargıyla hak, hukuk, adalet kalmadı. Yönetim ehil değil, “onun bunun yakınında, tarafında” olanların elinde. “Kemikleşme, kamplaşma” had safhada. Ülke “bağırarak, çağırarak, küçülterek…” yönetilmeye çalışılıyor.
İçeride 1990'lara benzer bir şiddet ortamı ülkeyi kasıp kavurmaya başladı. Türkiye Cumhuriyeti komşularıyla belki hiçbir zaman bugün olduğu kadar gergin ilişkiler içinde, Ortadoğu'da savaşın içine çekilme tehdidiyle bu denli karşı karşıya olmadı. Ekonomide de tehlike işaretleri artıyor. Sermaye çıkışları hızlandı; ihracat geriliyor; turizm gelirleri başaşağı gidiyor; enflasyon yükseliyor; Türk Lirası'nın değeri azalıyor…
Ülke giderek yönetilebilir olmaktan çıkarken, Cumhurbaşkanı Erdoğan sorumluluk sanki anayasadaki parlamenter sistemdeymiş, başka hiçbir sorun yokmuş gibi başkanlık sistemine geçilmesini temel hedef haline getirdi. Gerçek şu ki, bu ülkede bugüne kadar seçimle gelen hiçbir iktidar, AKP iktidarı kadar büyük bir desteğe sahip olmadı, bu kadar denge ve denetimsiz kalmadı, yargıyı ve medyayı bu denli kendisine bağlamadı, yetkileri bu denli elinde toplamadı. İktidarın başarılı olmasını engelleyen ne var ki, “Türk biçimi” başkanlık sistemi getirilmek isteniyor? Bana göre başkanlıkta ısrar, Türkiye'nin yönetilemez hale geldiğinin, yönetim zaafının itirafı.
Mevcut anayasa bir süredir, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleriyle, “bekleme odasında,” başkanlık sistemi “fiilen” uygulanmakta. Fiilen uygulanan başkanlık sisteminin ne denli keyfi, otoriter ve yozlaşmış bir yönetime yol açtığını yaşayarak gördük. Anayasayla tahkim edilecek, “Türk biçimi,” yani “kuvvetler ayrılığının yürütmenin ayağına dolanmadığı” türden bir başkanlık sisteminin Türkiye'yi tam otokratik bir yönetim altına sokacağı muhakkak.
Erdoğan diyor ki, “Başkanlık sistemi bu ülkenin tarihinde var olan, adı ne olursa olsun fiili uygulaması bulunan bir yönetim tarzıdır…” (6 Ocak 2016) Kastedilen ancak padişahlık ve tek–parti dönemleri olabilir. 21. yüzyıl Türkiye'si ne padişahlığı, ne de tek–parti yönetimini kabul eder. Erdoğan diyor ki, “Almanya parlamenter sistemle yönetiliyordu, buna rağmen Hitler gibi bir diktatör ülkenin başına musallat oldu.” Hiç kuşku yok ki, gerek parlamenter, gerekse başkanlık sistemlerinin, yöneticilerin yetkilerini kötüye kullanmaları sonucu yerlerini diktatörlüğe bıraktığı görülmüştür. Bugün Türkiye'de büyüyen tehlike de zaten bu değil midir?
Cumhurbaşkanı ve yandaşlarının bir iddiası da, Başkanlık sisteminin ülkeyi “uçuracağı”… Türkiye ancak ve ancak demokratikleştiği, hak ve hukuk güven altına alındığı sürece “uçabilir.” Buna AKP'nin kabaca 2011'e kadar süren ilk iktidar döneminde tanık olmadık mı?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Fark, karizma olabilir mi?
14.06.2023 - Harikalar diyarında
21.12.2020 - Kaçık Radyo'ya uzun ömürler
6.02.2020 - Kemalizmin amaçlanmayan sonuçları
18.11.2020 - Darbecilikle boğuşurken popülizme yakalanmak
30.09.2020 - Assar Lindbeck ve liberal sosyal demokrasi
24.09.2020 - Yeni dünya görüşüm
20.07.2020 - Kadri bilinmemiş bir şah-eser
8.05.2020 - Trump'ın dünyaya verdiği dersler
29.04.2020 - Ne umduk, ne bulduk
21.04.2020
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Tahsin Usluoğlu
Siyasal İslamcılardan demokrat olmaz" saptaması elbette doğru. Onların demokrat olmak gibi bir iddiaları zaten yok. Demokratlık yaftasını siyasal İslamcılardan beklentisi olanlar icat ettiler... Ancak değerlendirmelerden izleyebildiğimiz, batı dünyası siyasal islamın çöktüğünü düşünmüyor. Siyasal islamı yürütebilecek ehliyete sahip liderlerin nitelikleri üzerinde bir tartışma yapılıyor. Örnekse, Mursi gibi hırsı aklının önünde giden, islamın şartını yerine getirdiğini düşünerek ülkesindeki Hristiyanların canına okumaya kalkan, eşiyle öldükten sonra cinsel ilişki kurma sapıklığını islamın gereği saymaya kalkışan uğursuzların bu işe uygun liderler olamayacağında ittifak ediliyor. Mursinin defteri bu nedenle dürüldü, yoksa çoğu aymazların sandığı gibi bir darbe değildi Mısırda olan. Müslüman biraderlerin kendi içlerindeki iktidar savaşıydı veya at değişimi diyebiliriz. Adı rüşvete, hırsızlığa, yolsuzluğa bulaşan liderler için de benzer değerlendirmeler yapılıyor. Batıda hala ne zaman nasıl saçmalayacağı belirsiz liderler ile yürümediği görülen siyasi islamın daha akıllı liderler ile pekala yürüyebileceği kanısı yaygın olarak paylaşılmaya devam ediliyor