Sinan ÇİFTYÜREK
21 Şubat ana dil gününde kendi ana dili ile konuşamamak, anlaşamamak ve yazışamamak! Başta halkımız olmak üzere milyonlarca insan asimilasyon ve kültürel soykırım nedeniyle ana dilini konuşamamaktadır. Bu durum, halklar için büyük acı verici olmanın yanı sıra gelecekleri açısında büyük tehlikedir de. Bunun sorumlusu genelde ırkçı şoven rejimler, özelimizde ise Türk rejimidir.
Ana dilin kültürel, sosyal ve siyasal yaşamındaki önemi!
*Halk ve ana dil ayrılmaz ikiliyi oluşturur, birini diğerinden ayrı düşünemezsin. Dili, ana dili olmayan bir halk, bir ulus tarif edilemez! Tersi de doğrudur! Her halkın kökleri tarihin derinliklerine dayanan adı gibi dili de vardır. Dolaysıyla ana dil, halkların oluşumuyla yaşıttır. Tam da bu nedenle insanların ulusları gibi ana dillerini de seçme özgürlüğü yoktur çünkü insanlar tıpkı ulusları gibi ana dillerini de önceden belirleyemezler. Özetle bireyin mensup olduğu halkı nasıl ki doğuştan gelen bir özellikle ise, ana dili de doğuştan belirlenir.
Bütün bunlardan dolayıdır ki Konfüçyüs haklı olarak; “bir milleti yok etmek istiyorsanız işe dilinden başlayın” demişti. Çünkü bir dilin şu ya da bu nedenle ölümü, o halkın (ulusun) tarihten silinmesiyle özdeş sonuçlara yol açar. Türk devletinin de işe tam da başta Kürt dilini yok etmekle başlayıp sürdürdüğünü görmekteyiz!
*Dil maymunsu atadan insana geçişte de, emek ile birlikte temel bir rol üstlenir. “Önce emek, sonra emekle el ele veren lisan, maymun beynini tedricen insan beyni haline getiren iki etkendir” diyordu F. Engels. Dolaysıyla ana dillerin gelişip şekillendiği süreç aynı zamanda insanlaşma-uygarlaşma süreçleridir.
*Her halk gibi dillerin de güçlü ve zayıf yanları vardır ve tıpkı halklar gibi diller de, biri diğerinden üstün olmadığı gibi tıpkı kültürler benzeri diller de birbirleriyle geçişlidir.
*Dillerin toplumda iletişim ve soyutlama aracı olması nedeniyle yine toplumlar benzeri hareketli, canlı ve değişkendir. Başka bir ifadeyle dil de, toplum ile paralel (ekonomi dili, felsefe dili, siyaset dili, edebiyat dili vb alanlarda) gelişir.
*Bir ülke ve halkı özgür değilse dili de özgür olamaz. Özgür olmayan bir dilin gelişimi de sorunlarla yüklüdür.
*Kürdistan’da asimilasyon ve kültürel soykırım neden Asya ve Afrika sömürgelerine oranla çok daha ağır yaşanıyor? Kürdistan parçaları içerisinde de, Kuzey Kürdistan’da asimilasyon neden diğer parçalara oranla daha ağır yaşanıyor?
Bu soruların yanıtları üzerinde Ulusal Soruna Somut ve Tarihsel Yaklaşım adlı kitabımda ayrıntılı durmuştum. Burada birkaç cümle ile yanıtlamam gerekirse;
Birinci sorunun yanıtı; Fransız İngiliz, İspanyol sömürgeleri hem deniz aşırıydı hem ırk ve deri rengi gibi farklılıklar nedeniyle Beyaz adam, sömürgeleri kendi ülkesi, halklarını da kendi halkı görmüyordu. Sömürge halkları, “aşağı ırklardı” ve Fransız ya da İngiliz olamazlardı. Onların İngilizleştirilmesi ya da Fransızlaştırılması değil kendi ülkelerinde tutulup yer altı yer üstü zenginlik kaynaklarının sömürülmesi hedefleniyordu. Bu nedenle her sömürgenin bir statüsü, iktidarları, ana dilde eğitimi, polisleri vb. vardı. Ana dillerinin yanı sıra sömürgeci ülkenin dilini de öğreniyorlardı. Kürdistan’da ise sömürgeci devletler, işgal ettikleri Kürdistan parçalarına sömürge statüsünü bile tanımamışlardı. Bu durumun nedenleri arasına, Kürtler ile Türk, Fars ve Arapların aynı İslam inancına sahip olmalarını da ekleyelim.
İkincisi; yanı Rojava, Güney ve Doğu Kürdistan’a oranla Kuzey Kürdistan’da asimilasyon ve entegrasyonun daha ağır yaşanmasının temelinde ise Türklerin, Arap ve Farslardan farklı olarak Anadolu’yu sonradan yurt edinmiş olmalarının beslediği tarihsel arka plan ile bağlantılı korkudur. Yanı “Kuzey Kürdistan ayrılırsa jeopolitik derinliğim kaybolur Anadolu’da ki varlığım sorgulanır hale gelir” yaklaşımının pratik yansımaları halkımıza daha ağır asimilasyon ve kültürel soykırıma neden olur.
Tam da bu iki nedenle Türk rejimi; Kürdistan ve Anadolu’da ki yaşayan Kürt, Arap, Çerkes, Laz, Ermeni gibi bir dizi ulus ve azınlıkların asimilasyon ile entegrasyonları üzerinden Türk milleti yaratmayı hedeflemiştir. Kürtleri ve Türk olmayan diğer tüm halkları modernist tek tipleştirici projeksiyonla “Türk Milleti” kavramı içinde tarif etmeleri de buradan gelir.
Modernist tek tipleştirme ve halkların zengin dillerinin asimilasyonu
Modernizm, öyle ki dün onsuz olunmuyordu bugün ise gelinen aşamada artık onunla da yol alınamıyor. Modernizm, 21. Yy da insanlığın yükünü taşıyabilir mi? Taşıyamaz, taşıyamıyor! Feodal kapalılığa karşı, toplumlarda, halklarda ilerletici işlev üstlenen modernizm gelinen aşamada maddi ve manevi kültürün her alanında toplumların/halkların önünü tıkayan bir noktaya evirildi! Burada bununla yetineyim çünkü modernizm-posmodernizm ve alternatif olarak kültür egemen toplum vb. bunlar ayrıntılı tartışmayı gerektirir ki bu da ayrı bir tartışma konusu!
Kapitalizmle birlikte gelişen modernleşme, standartlaştırma, tek tipleştirme sürecinde; yerelin özgün zenginliğini mimari de, giyim-kuşamda, beslenmede kısacası maddi ve manevi kültürün her alanında adım adım ortadan kaldırarak zengin ve farklı yerel yerine, Dünyanın birbirinden en uzak ülkelerinde bile benzer hatta yer yer tıpkının aynısı bina (mesken), giyim, otomobil … kısacası aynı üretim-tüketim kalıpları hakim kılındı.
Zevkler, beğeniler, damak tatları standartlaştırıldı, tektipleştirildi. Yerelin zengin, yaratıcı maddi manevi kültürü yerine evrensellik adına tektipleştirici kültür aldı. Örnek mi istiyorsunuz? Zengin yerelin farklı farklı özelliklerini taşıyan mimari yerine tek tip beton bloklar aldı! Pekmez ve ayranımızın (ki başka bölgelerde başka özgün içecekler illaki vardır) yerini evrensel damak tadı diye coca cola aldı!
Manevi kültürün önemli bir taşıyıcı unsuru olan ana dilde de benzer bir süreç yaşatıldı halen de bu sürdürülüyor. “Kabul etmeliyiz ki yerküre aynı zamanda dillerin ve dolayısıyla halkların mezarlığıdır! Dilin/dillerin böylesine önemine karşın, küremizde özellikle uluslaşma ve ulus devletlerin tarih sahnesine çıkmasıyla birlikte, dillerin şekillenmesi ile erimesine (ölmesine) aynı süreçte şahit olduk, oluyoruz.
Kapitalizmin ulus devlet ile el ele vererek merkezileşme, standartlaşma süreçlerini her alanda geliştirmesinde diller de paylarına düşeni aldılar, alıyorlar. Nasıl ki her ulus bulunduğu coğrafyada onlarca bölgesel, yerel halkı, topluluğu, etnik grubu eriterek ulus potasında standartlaştırdıysa, benzer bir durum diller alanında da yaşandı.”(Benedict Anderson, Hayali Cemaatler, Metis Yay. sf 33)
Her ulusal dil, onlarca yerel, bölgesel dil grupları başta olmak üzere farklı dilleri eriterek şekillendiler. Buna sömürgeci, ilhakçı egemen ulus rejimlerinin izlediği amaçlı, bilinçli asimilasyon politikası da eklenmelidir.
Modern merkezileşme-standartlaşma-tektipleştirmenin ana dil alanındaki boyutu da dehşet vericidir! Tarihte on binlerce halk ve ana dili varken günümüze bu sayı 5-6 bin dile kadar gerilemiştir. Bugün yeryüzünde 6 bine yakın dil konuşuluyor ki bu dillerin yarısı ancak on bin kişilik gruplarca, dörtte biri ise bin kişiden bile daha az gruplarca konuşulabiliyor. Kısacası belli başlı diller lehine diğer halk dilleri eriyor, amaçlı asimile ediliyor!
Dillerin yok edilmesinde Avrupa başı çekiyor ki bu hızla devam ediyor. Bugün Avrupa kıtasında konuşulan 123 dil kaldığı belirtiliyor ki bunlardan da “9’u can çekişiyor, 26’sı tükenme tehlikesi içinde, 38’i tehlikeye doğru koşuyor”muş! Demek ki bu gidişle Avrupa kıtasında 73 dil daha yakın ve orta vadede yok olacak!
Asya, Afrika ve Amerika özellikle Güney Amerika kıtası Avrupa ile kıyaslandığında diller bakımında zengin görünürler. Bu kıtaların her biri 1800 ile 2000 arası değişen sayıda halk dilini kapsıyor. Diller açısında Avrupa neden en çorak kıta durumuna düşürüldü? Çünkü Avrupa ulus devletin, kapitalizmin ve de modernizmin ana vatanıdır da ondan!
Kültürel alanda asimilasyondan, tektipleştirmeden çok şey çeken Kürtler aynı şeyi içlerinde yapmamaları gerekir. Güney’de Soran lehçesi, Kurmanci üzerinde, Kuzeyde Kurmanç lehçesi de Zazaki üzerinde baskı kurarlar mı? Zor çünkü daha şimdiden buna karşı-adımlar atılıyor. Güney’de Kürt olmayan 5 halka resmi dil statüsünü tanımak gibi önemli bir adım atılmıştır.
Türk rejiminin asimilasyon ve kültürel soykırım alanındaki icraatları devam ediyor!
Cumhuriyet kurulur ve özellikle 1924 anayasasıyla ayakları üzerine durmaya başlar başlamaz ilk işi Kürdü hedef tahtasına koyarak Kürt ana dili başta olmak üzere kapsamlı yasaklar getirmiştir. Kürt kültürüne yasak getirmekle yetinmeyip 8 Eylül 1925’te yürürlüğe konulan Şark Islahat Planıyla Kürdü ve Kürdistan’ı ortadan kaldırma işine koyulmuştur. Şark Islahat Planının 14. Maddesi; Kürdistan kentlerini tek tek sayarak buralarda; “hükümet ve belediye dairelerinde ve diğer kurum ve kuruluşlarda, okullarda, çarşı ve pazarlarda, Türkçeden başka dil kullananlar, hükümet ve belediye emirlerine muhalefet etmek ve direnmek suçundan cezalandırılacaktır” denilir ve pratikte bu uygulanır.
Kozluklu Mele Abdullah 1940’lı yıllarda Diyarbakır’da çarşı pazarda al-ver yaparken Kürtçe konuşur çünkü tek kelime Türkçe bilmiyor. Zabıtalar kendisinin Kürtçe konuştuğunu görür ve kolunda tutup belediye reisine götürürler. Reis; “pazarda Kürtçe konuşmuşsun her kelime başına 5 kuruş ceza vereceksin” deyince Mele cebinde para çıkartıp verir ve çıkmaya yeltenince zabıta “paranın üstünü al” der. Ama Mele parayı almaz ve reise “zabıtan benimle gelsin akşama kadar Kürtçe konuşarak al-ver yapacağım konuşacağım her kelimeye cezasını yazsın akşama hesabımızı yaparız” deyip çıkar!
Benzer bir olay yine Diyarbakır’da aynı yıllarda yaşanır. Adam gidip fırında ekmek alacak ama Türkçe bilmiyor mecbur fırına gidiyor ve “ka nane ki bi Tirki bide mın” (bana Türkçe bir ekmek ver” deyince, fırıncı da bozuntuya vermeden “al sana Türkçe ekmek” deyip ekmek verir!
Türk Cumhuriyeti, dün ne yaptıysa bugün de aynı şeyi yapıyor!
Türk rejiminin asimilasyon ve kültürel soykırımı, yontulmuş, inceltilmiş taktiklerle devam bugün de ediyor, ettiriliyor. AKP ve hükümet yetkililerinin “asimilasyon bitti” söylemi yalandır. Asimilasyon ağırlaştırılarak ve ince taktiklerle sürdürülüyor.
Diyarbakır, Van, Hakkari gibi kentlerimizde bile sokaklarda gençlerin Türkçe konuşmaları; evlerde Kürt ana dilinin esas taşıyıcısı annelerin okul öncesi eğitimde çocukları ile birlikte Türkçe konuşmaları bunun tipik örneğidir. Asimilasyon bitmedi tersine AKP iktidarında asimilasyon okul öncesi eğitime kadar taşındı. Amaç çocuğu üzerinden Kürt annenin Türkçe konuşmasını sağlamak.
Ayrıca AKP hükümeti diyor ki, “TRT Kürdi var, özel tv ve radyo kanalları, Kürt diliyle kitap, gazete çıkarılabiliniyor”! Bunlar var ancak;
Birincisi; bilinmelidir ki, ana dilden eğitim-öğretim olmadan halkımızın üzerindeki asimilasyon kalkmış olmaz. Kalkmıyor da! Belirttiğim gibi Diyarbakır sokaklarında bile artık iletişim dili çoktandır Türkçe olmuş!
İkincisi; TRT Kürdi, Kürtçe tv ve radyo kanalları vb. bunların hiçbirisinin anayasal güvenceleri bulunmuyor. Kürtçe üzerinde halen yasak resmen kaldırılmadı. TRT Kürdi açıldı, Kürt diliyle kitapların basılması serbest ancak Kürt dili üzerindeki yasak anayasal güvenceye kavuşmuş değil. Hükümet kararnamesiyle yayın yapıyorlar yarın yeni bir hükümet kararıyla da yasaklanabilirler. Çözüm;
Birincisi; eğer birlikte yaşayacak isek, Kürt kültürü özelde de dili üzerindeki 150 yıllık baskı ve asimilasyonun (kültürel soykırımın) ağır sonuçlarının kaldırılması için, Kürt dili ve kültürü lehine pozitif ayırımcılığın acilen yürürlüğe konulması gerekiyor! Dahası Anayasa da Kürtler ve baskı altındaki diğer halkların varlığı ile taleplerinin anayasada yer alması zorunlu!
İkincisi; 20 milyon civarında bir halkı ilgilendiren Kürt dili (ve lehçeleri) özel kurslarla ya da Artuklu Üniversitesi’nin “Yaşayan Diller” kürsüsü türünden adımlarla çözümlenecek bir mesele değildir. Kürtçe, 10 bin ya da birkaç bin insanın konuştuğu veya ölmeye yüz tutan diller misali “yaşayan diller” statüsüne alınıp akademik incelenecek bir dilin çok ötesinde Ortadoğu’da 40 milyon civarında insanın konuştuğu ve Güney’de federe devlet bünyesinde eğitim ve öğretim dili olan bir dil durumundadır.
Dolaysıyla Kürt diliyle eğitim-öğretimin ilkokuldan üniversiteye kadar zaman geçirilmeden hayata geçirilmesi gerekir. Bunun için Kürdistanlı siyasetin ana dilde eğitimi başa alan kampanyalar geliştirmesi gerekiyor!
Üçüncüsü; Kürt siyaset kadrosu illaki Kürtçe konuşma ve yazmayı öğrenmelidir. “Asimile edildik nasıl öğrenelim” demeyin isterseniz öğrenirsiniz! İsterse öğrenilir iddiasının tipik örneği benim.
Dördüncüsü; “kapitalist gelişme ile el ele veren modernist standartlaşma, merkezileştirme trendinin kendisine bütünlüklü bir stratejiye dayanan bir karşı duruşu geliştirmemiz gerekiyor.” 22 -02 - 2016
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları








































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018