Taha Akyol
Daron Acemoğlu, Türkiye ekonomisinde yaşanan ısınmanın ardında yatan temel sebeplere ilişkin Taha Akyol’un sorularını e-mail ile cevapladı.
Sayın Acemoğlu, güncelden başlayalım, Merkez Bankası’nın faiz indirimini nasıl buldunuz?
Merkez bankası kritik bir kurumdur. Bağımsızlığı piyasalar için önemlidir ve para politikasının objektif ve en verimli ilkelere dayanacağının bir garantisidir. Maalesef, Türkiye’nin Merkez Bankası, uzun bir süredir, en azından 2011’den bu yana, bağımsız bir durumda değil. Öte yandan hükümetin para ve faiz politikasını dikte etme gücü artmış durumda. En son faiz oranlarının düşürülmesini de bunun bir işareti olarak görüyorum. Bu ekonomiye yardımcı olacağını da sanmıyorum.
Merkez Bankalarının bağımsızlığı bütün dünyada niye önemli? Halka karşı sorumlu olanlar, politikacılar değil mi?
Bu iyi bir soru. Genel fikir, merkez bankası bağımsızlığının olmaması durumunda, politikacıların kısa vadede kendilerine yardımcı olacak ama ekonomiye uzun vadede zarar verecek politikalar izleyeceği yönündedir. Kanıtlar da bu endişeyi genel olarak haklı çıkarmaktadır. Politikacıların, maliye politikasından iktisadi düzenlemelere kadar ekonomi üzerinde etkili olacak mekanizmaları zaten vardır. Dolayısıyla siyasi tercihleri ekonominin genel durumunu zaten etkiler. Bu yüzden istikrarsızlıktan, yanlış yönetimden ve ekonomik krizlerden sorumludurlar.
TEMEL HATALAR NELER?
Türkiye’yi bugünkü kriz durumuna getiren temel ekonomik politika hataları nelerdi?
Türkiye ekonomisinin bugünkü durumunu, 2000’li yılların ortasından itibaren ekonomik kurumların kötüleşmesinin doğrudan bir sonucu olarak görüyorum. Türkiye, 2002-2006 yılları arasında nispeten yüksek kaliteli bir büyüme sağlamıştır. Verimlilik artışı, geniş tabanlı yatırımlar, doğrudan yabancı yatırımların ülkeye güçlü bir şekilde akışı sağlanmış, yolsuzluk ve kötü yönetimler engellenmişti. Ancak tüm bunlar 2006’dan bu yana tersine çevrildi. Ucuz likidite dahil uluslararası şartların çok müsait olması sayesinde Türkiye sermaye çekmeye, büyümeye devam etti, ancak bu tarz büyüme sürecinde verimlilik artışı olmadan ve ekonomik verimsizlik ve risk birikmeye başladı.
Bu politikaların böyle bir kriz doğuracağı görülemedi mi, göz göre göre kısa vadeli politik beklentilere odaklanarak mı bu uygulamalar yapıldı?
Bunu bilmek zor. İki tamamlayıcı faktör görüyorum. Politikacıların bu sorunlarla yüzleşmesini engelleyen kısa vadeli seçim hedefleri ve sorunlar karşısında politikacılara çok cazip gelen yine kısa vadeli diğer bazı faktörler. Aslında bu sorunları onlar yarattılar. Ek olarak, hükümet yönetiminde bu sorunlara işaret edecek bağımsız teknokrat ve bürokratların, cesur seslerin eksikliği, Türkiye’yi yönetenlerin sorunları görmezden gelmesini kolaylaştırdı.
Koç Üniversitesi’nin Rahmi M. Koç Bilim Madalyası’na layık görüldünüz. 25 Aralık 2017’deki ödül töreninde bir iki yılda kriz çıkacağını söylemiştiniz. Öyle oldu. Veri ya da bulgular neydi ki, bu tahmininde bulundunuz?
Ekonomik tahminde bulunmak zordur ve hatta tehlikelidir. Benim öngörüm iki unsura dayanıyordu: Bir, Türkiye ekonomisinin derin ve zarar verici yapısal sorunlarını görüyordum. İki, hükümetin yeterli teşvik ve harcamasıyla, ekonominin 18 ay kadar daha ılımlı bir şekilde büyümeyi başararak krizi geciktirebileceğini düşünmüştüm.
ASIL SORUN VERİMLİLİK
Temel bir sorun olarak Türk ekonomisinde verimlilik artmıyor diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Verimlilik, özellikle ekonomistlerin ‘çok faktörlü verimlilik’ dedikleri şey refahın kaynağıdır. Çok fazla yatırım yapmadan giderek daha fazla üretmemizi sağlayan şey budur. Örneğin, bir ekonomide yılda % 2 oranında çok faktörlü üretkenlik artışı varsa, bu, daha fazla işçi istihdam etmemesi veya makine ve sermayeye yatırımını arttırması durumunda dahi, yine de yılda % 2’lik bir büyüme oranı elde edeceği anlamına gelir. Verimlilik, ekonomik büyümenin en güçlü kaynağıdır.
Daha iyi teknolojiler, daha iyi organizasyonlar ve daha iyi fikirler, üretkenlik artışının temelini oluşturur. Ancak ek olarak, bir ekonomi eğer verimlilik artışına ulaşmıyorsa, bu onun derin sorunlardan muzdarip olduğu anlamına gelir. Türkiye ekonomisi için bu kadar endişe verici olan şey de budur. 2006’dan bu yana esasen verimlilik artışımız olmadı. Ekonomi, en önemli hayat damarlarından birinden kesilmiş oldu.
Türkiye’de kaynakların önemli ölçüde rant ve inşaata gittiği görüşü var, iş dünyasında da bu ifade ediliyor. Siz ne dersiniz?
Evet kesinlikle doğru. Uluslararası standartlara göre zaten düşük olan Türkiye’deki yatırımın büyük bir kısmı inşaata gidiyor. Bu açıdan bakıldığında, üretimde çok az verimlilik artışı olması şaşırtıcı değildir.
VERİMLİLİĞİN YOLU NEDİR?
Verimliliği artıracak politikalar neler olabilirdi?
Birkaç tanesini sayayım. Daha iyi üretkenlik elde etmek istiyorsanız, daha iyi teknolojiye ihtiyacınız var. Daha iyi teknoloji elde etmenin etkili bir yolu da yabancı yatırımları, özellikle de ortak girişimleri ülkeye çekebilmek. Bu gerçekleşmedi.
Daha iyi verimlilik elde etmek istiyorsanız, yatırımı yapacak doğru şirketlere de ihtiyacınız var. Yolsuzluk ve belirsizlik, özellikle politikacıların desteğine sahip olmayanların yapabileceği yatırımlara engel oluşturuyor. Biz bu açıdan da başarısız olduk.
Daha iyi verimlilik elde etmek istiyorsanız, bir başka önemli kaldıraç da yatırımdır. Ancak, daha önce de belirttiğim gibi, düşük yatırım olduğunda ve bunun önemli bir kısmı da inşaata gittiğinde, ekonominin en verimli sektörlerinde yeterince yatırım gerçekleşmiyor.
Gecikerek hazırlanan 11. Beş Yıllık Plan’da “verimliğe odaklanan, sanayii önceleyen” bir politika öngörülmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Planı nasıl buldunuz?
Bence bu konuda çok söz söyleniyor, ama eylem gerçekleştirilmiyor. Türkiye’de düşük verimlilik artışının gerçek sebepleriyle ilgilenen politikalar göremiyorum.
Türkiye’nin kısa dönemler hariç Tanzimat’tan beri sorunu “dış ticaret açığı.” Kriz döneminde açığın kapanması sağlık işaret mi? Türkiye dış ticaret açığı sorunu nasıl çözer?
Bu da yine verimlilik artışı ile ilgili. Sağlıklı bir verimlilik artışı varsa, bu ihracatı artırır. Üretken sektörümüzün verimsizliği, fazla ithalat yapıp yeterince ihracat yapamayışımızın nedenlerinden biridir.
KURUMLARIN NİTELİĞİ
James A. Robinson’la yazdığınız Why Nations Fail adlı kitabınızda kurumları “inclusiv” (kapsayıcı) olan ülkelerin kalkındığını, “exclusive” (dışlayıcı) olan ülkelerin geri kaldığını yazıyorsunuz; tarihe de böyle bakıyorsunuz. Bunu ortalama vatandaşa nasıl anlatırsınız?
Bunu basit bir şekilde şöyle ifade edebiliriz: Refahın kökleri kurumlardadır. Ekonomiyi nasıl örgütlediğimizi onlar belirler. Dışlayıcı kurumlar dar bir grubun kontrolündedir, yolsuzluğa bulaşmışlardır, politikacıların aşırı gücü altındadırlar, mülkiyet haklarını korumakta zayıftırlar. Bu durumda iş dünyası belirsizlikten korkar ve yatırımdan kaçınır, rekabetin adil olmamasından çekinir. Bu demektir ki nüfusun önemli bir kısmı ekonomide dezavantajlı durumdadır, çünkü ya doğru eğitime ya da doğru fırsatlara sahip değildirler. Buna karşı, kapsayıcı kurumlar, bu tür tekelleri kıran, yolsuzlukları engelleyen, işletmelerin ve işçilerin mülkiyet haklarını koruyan, gelirlerine bakılmaksızın herkese eğitim veren ve toplumda geniş çapta fırsatlar sunan kurumlardır. Bunlar sadece dar seçkinler, büyük işletmeler ya da iktidarlarla arası iyi olan insanlara değil, herkese fayda sağlayan, dolayısıyla verimlilik artışını ve büyümeyi sağlayan kurumlardır.
Ancak ekonomik kurumlar boşlukta oluşmuyor. Kapsayıcı ekonomik kurumların, kapsayıcı politik kurumlar tarafından korunmasına ihtiyaç vardır. Yani herhangi bir grubun veya bireyin aşırı güçlü olmasını önleyen, sıradan insanlara imkan sağlayan ve iktidarı kullanma konusunda denetimler, dengeler ve sınırlamalar getiren politik kurumlar. Buna karşılık, dışlayıcı ekonomik kurumlar dışlayıcı politik kurumlarla beraber hareket eder. Bunlar bazı belirli grupların, ki bunlar iş adamları, ordu ya da yoz siyasetçiler olabilir, iktidarı monopolize etmelerine yol açar. Tek adam sistemleri yaratır ve insanlara ses vermekten ziyade onları sustururlar.
Yarın: Otoriter Kalkınma
Daron Acemoğlu Kimdir?
DÜNYACA ÜNLÜ İKTİSAT BİLGİNİMİZ
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) İktisat Profesörü olan Daron Acemoğlu, 3 Eylül 1967 tarihinde dünyaya geldi. “Dünya’daki En Çok Alıntı Yapılan ilk 10 Ekonomist” arasında sayılan Acemoğlu, 1986 yılında Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. Lisans derecesini İngiltere’nin York Üniversitesi’nde alan Acemoğlu, yüksek lisans ve doktora derecelerini ise bu dalda en prestijli okullardan olan Londra Ekonomi Okulu’ndan aldı. Acemoğlu’nun ilgi alanı içine giren başlıca konular, siyasal ekonomi, ekonomik kalkınma, ekonomik büyüme, gelir ve ücret dengesi eşitsizliği. En güncel çalışmaları ise “kurumların ekonomik gelişim ve siyasal ekonomideki yeri” üzerine. Bu alandaki çalışmaları, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından 2006 yılında “Bilim Ödülü”ne layık görüldü. James Robinson ile birlikte kaleme aldığı ‘Ulusların Düşüşü’ adlı kitabı dünyada büyük yankı uyandırdı. Klasik büyüme ve kalkınma teori ve modellerine farklı bir perspektifle yaklaşımı nedeniyle 2013 yılı Sosyal Bilimler dalında T.C. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görüldü.
Ulusların Düşüşü
Acemoğlu, “Ulusların Düşüşü” adıyla dilimize çevrilen kitapta, James Robinson’la birlikte bir ‘tarih felsefesi’ geliştirdi: Siyasi otorite iktisadi kaynakları ve toplumu sıkı kontrol altına alıyorsa “dışlayıcı kurumlar” güçleniyor, bu yüzden ekonomiler durgunlaşıyor. Kaynaklar katılıma açık, toplum serbest ise “kapsayıcı kurumlar” güçleniyor, ekonomi gelişiyor.
Diktatörlük ve Demokrasinin Ekonomik Kökenleri
Acemoğlu’nun yine James Robinson’la yazdığı ikinci akademik kitap “Diktatörlük ve Demokrasinin Ekonomik Kökenleri” adıyla dilimize çevrildi. Kitapta, otoriter yönetimlerde de iktisadi kalkınma olabileceği ama bir noktadan itibaren mutlaka “kapsayıcı kurumlar” ve demokrasi gerekeceği anlatılıyor. Demokrasi ile yüksek gelir arasındaki bağlantı rakamlarla ortaya konuyor.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.09.2025
26.09.2025
24.09.2025
23.09.2025
21.09.2025
19.09.2025
17.09.2025
16.09.2025
14.09.2025
12.09.2025